Yazar "Gündüz, Kemal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 23
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Arka Kamara Intraoküler Lensli Olgularda Gonyoskopik Bulgular(2001) Zengin, Nazmi; Özkağnıcı, Ahmet; Gündüz, Kemal; Akçam, NurullahAMAÇ: Ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu ve arka kamara lens implantasyonu yapılan olgularda gonyoskopik muayene ile intraoküler lenslerin haptik biçimi ve yerleşim yeri farklılıklarının ön kamara açısındaki etkileri araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM: Ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu ve intraoküler lens implantasyonu yapılan 37 olgunun 40 gözü çalışmaya dahil edildi. Postoperatif takiplerde, iridokorneal açı Goldmann üç aynalı lensi kullanılarak değerlendirildi. Olguların takip süresi ortalama 6.20.6 ay (5-8 ay) idi. BULGULAR: Haptik üzerinde periferik anterior sineşi (PAS) modifiye C-lup arka kamara lensi implante edilen 20 gözün %45.0'inde, L-lup arka kamara lensi implante edilen 20 gözün ise %70.0'inde görüldü. Her iki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p 0.05). Her iki haptiğin siliyer sulkusda olduğu simetrik yerleşimli gözlerde haptik üzerinde PAS %53.3 gözde izlenirken, bir haptiğin sulkusda diğerinin kapsül içinde olduğu asimetrik yerleşimli olanlarda bu oran %70.0 idi. Her iki grup arasındaki fark anlamlı bulunmadı (p 0.05). Olguların hiçbirinde postoperatif dönemde göziçi basıncında artma olmadı. SONUÇ: Bu çalışmanın sonuçları modifiye C-lup ve L-lup İOL kullanımının ve bunların haptiklerinin siliyer sulkusa simetrik veya asimetrik yerleşmiş olmasının PAS oluşumuna yol açma bakımından farklı olmadığını düşündürmektedir.Öğe Bir Olgu Nedeniyle Primer Stromal İris Kisti(1998) Okudan, Süleyman; Gündüz, Kemal; Zengin, Nazmi; Okka, Mehmet; Gürdağ, TahirNüks gösteren bir primer stromal iris kistinin sunumu ve özellikleri tartışılmıştır.Öğe Cavernous Hemangioma with Cone Dysfunction(KARGER, 1996) Gündüz, Kemal; Özbayrak, Nilgün; Okka, Mehmet; Okudan, Süleyman; Zengin, NazmiWe report a 13-year-old male who complained of strabismus and low visual acuity in the right eye, Saccular aneurysms filled with dark-colored blood were noted in the upper nasal quadrant of the right fundus, Ishihara color plates and Lanthony's new color test revealed a red-green color defect; Cone response and 30-Hz flicker responses were nearly absent, Cavernous hemangioma of the retina is a rare vascular hamartoma; the associated findings show cone dysfunction concomitant with this peripheral lesion.Öğe Çocukluk Çağı Travmatik Kataraktlarında Intraoküler Lens Implantasyonu(2000) Özkağnıcı, Ahmet; Demir, Can; Gündüz, Kemal; Zengin, Nazmi; Okudan, SüleymanAMAÇ: Çocukluk çağında penetran göz travması sonucu travmatik katarakt gelişen olgularda arka kamara intraoküler lens implantasyonunun cerrahi sonuçlarının araştırılması. YÖNTEM: Kliniğimizde 1996 ve 1998 yılları arasında penetran göz travmasından sonra en geç bir ay içinde ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu ile birlikte intraoküler lens implantasyonu yapılmış, endoftalmi bulgusu, arka segment tutulumu veya göziçi yabancı cisim bulunmayan 34 olgunun 34 gözü retrospektif olarak incelenerek operasyon sonrası görme keskinlikleri ve postoperatif komplikasyonlar araştırıldı. BULGULAR: Olgularımızın yaş ortalaması 8.47 3.54 yıl idi. 34 gözün 18'inde (%53.0) görme keskinliği 0.6 ve üzerinde idi. Postoperatif erken dönemde en sık görülen komplikasyon 11 gözde (%32.4) gelişen fibrinöz eksuda idi. Geç dönemde ise 7 gözde (%20.7) arka kapsül kesafeti gelişti. Bu olgulara en erken 6. ayda olmak üzere YAG laser arka kapsülotomi yapıldı. SONUÇ: Çocukluk çağında penetran göz travması sonucu travmatik katarakt gelişen olgularda mümkün olan en kısa sürede ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu ile birlikte intraoküler lens implantasyonu iyi bir görsel rehabilitasyon sağlayabilir.Öğe Comparison of the Efficacy of Olopatadine Hydrochloride 0.1% Ophthalmic Solution and Artificial Tears in Seasonal Allergic Conjunctivitis(Blackwell Publishing, 2006) Kamış, Ümit; Öztürk, Banu; Özkağnıcı, Ahmet; Gündüz, KemalVarious topical ophthalmic products are used to treat allergic conjunctivitis. However, due to the clinical variability between allergic patients, one medication cannot successfully treat all patients all of the time. This is why newer options become available every day (Bielory 2000).Öğe Control of Steroid-Induced Glaucoma with Surgical Excision of Sub-Tenon Triamcinolone Acetonide Deposits: A Clinical and Biochemical Approach(Canadian Ophthal Soc, 2010) Okka, Mehmet; Bozkurt, Banu; Kerimoğlu, Hürkan; Öztürk, Banu Turgut; Gündüz, Kemal; Yılmaz, Mustafa; Okudan, SüleymanObjective: To assess the efficacy of surgical excision of sub-Tenon triamcinolone acetonide (TA) deposits in the control of steroid-induced glaucoma. Design: Prospective, nonrandomized, interventional case series. Participants: Eighteen eyes of 14 subjects with increased IOP within 6 months of sub-Tenon TA injection who did not respond to medical antiglaucomatous treatment were included in the study. Methods: Under topical anaesthesia, steroid deposits were completely excised and placed in ethyl alcohol for the determination of the TA amount using high-performance liquid chromatography. The patients were followed up for 6 months and a paired-sample t test was used to compare mean IOP before and after excision of sub-Tenon TA deposits. Results: The mean IOP levels before and after the sub-Tenon steroid injections were 15.9 (SD 2.9) mm Hg and 36.4 (SD 8.4) mm Hg, respectively (p < 0.001). IOP levels decreased significantly after the removal of the deposits (mean 15.3 [SD 2.1] mm Hg) (p < 0.001). Within 6 months of follow-up, all glaucoma medications were stopped in 9 subjects without further IOP increase, whereas IOP control in 5 subjects necessitated using glaucoma medications. The median TA amount was found to be 7.35 mg (range 3.3-29.68 mg). IOP decrease after the excision showed no correlation with the amount of TA (p = 0.8). Conclusions: Surgical excision of the sub-Tenon steroid deposit should be considered as the primary treatment for steroid-induced glaucoma refractory to medical treatment.Öğe Diabetik makülopati tedavisinde argon laser fotokoagülasyon sonuçları(1999) Gültekin, Günseli; Gündüz, Kemal; Okudan, Süleyman; Zengin, Nazmi; Okka, Mehmet; Özkağnıcı, AhmetŞubat 1995-Aralık 1997 tarihleri arasında tedavisi yapılan ve takip edilen 39 diabetik makülopatili olgunun 69 gözü retrospektif olarak incelendi. Diabetik makülopati için tedavi uygulanacak hastalar preproliferatif ve zemin evredeki olgulardan seçildi, hiçbirine PRF uygulanmadı. Diabetik makülopati tedavisi için fokal ve grid tedavisi uygulandı. Görme değişimi açısından iki grup arasında istatistiksel anlamlı fark bulunmadı (f0.03, p0.05). Tedavi sonunda hastalarda %31-37 görmede artış, %33-38 oranında azalma, %31 görmede değişiklik olmadığı görüldü.Öğe Diabetik retinopati tedavisinde panretinal fotokoagülasyon sonuçları(1999) Gültekin, Günseli; Gündüz, Kemal; Zengin, Nazmi; Okudan, Süleyman; Özkağnıcı, Ahmet; Okka, MehmetŞubat 1995-Aralık 1997 tarihleri arasında tedavisi yapılan ve takip edilen 115 diabetik retinopatili olgunun 220 gözü retrospektif olarak incelendi. Panretinal fotokoagülasyon (PRF) yapılan hastalar yüksek risk özellikleri taşıyan gözler (Grup I), poliferasyon gösteren fakat yüksek risk özellikleri taşımayan gözler (Grup II) ve ciddi nonproliferatif diabetik retinopatili gözler (Grup III) olarak üç gruba ayrıldı. Gruplar arasında PRF sonrası görme değişimleri istatistiksel olarak anlamlı değildi (f 3.43, p0.05). Üç grupta genel olarak %21-34 oranında görme keskinliğinde artma, % 34-38 oranında azalma, %27-40 oranında değişmeme saptandı. Yüksek risk özellikleri taşıyan proliferatif diabetik retinopatide, disk neovaskülarizasyonu hastaların %51'inde kayboldu, % 26'sında geriledi. %23'ünde değişmedi veya ilerledi. PRF sonrası iki sıra veya daha fazla sıra görme kaybı oluşturan nedenlerin en önemlilerinin maküla ödemi ve vitreus içi hemorajisi olduğu görüldü.Öğe Diabetik retinopatide hücresel hasarın tespitinde elektroretinografinin güvenilirliği(1997) Gündüz, KemalDiabetik retinopatinin erken evrede tanınıp tedavi edilebilmesi, gelişebilecek körlüğün önlenmesi veya geciktirilmesi yönünden çok önemlidir. Retinada oftalmoskopla tespit edilebilir değişiklikler yokken hücresel hasar başlamış olabilir. Flöresein anjiografide mikroanevrizma, nokta-leke kanama gibi zemin retinopati buigulan ortaya çıkmadan önce hastaya zarar vermeyen bir yöntem olan elektroretinografi ile retinopatinin izlemi mümkündür. Klinik olarak diabet tanısı konan olgularla normal kontrol grubunun flaş ve desen elektroretinografileri karşılaştırmıştır. Bazı olgularda belirgin diabetik değişiklikler yokken, hücresel hasarla uyumlu patolojiler belirlenmiştir.Öğe Katarakt Ameliyatı Sonrası Ön Segment Enflamasyonunun Önlenmesinde %0.5 Ketorolak Trometamin ve %1 Prednizolon Asetatın Etkinliğinin Karşılaştırılması(2000) Zengin, Nazmi; Özkağnıcı, Ahmet; Gündüz, Kemal; Yıldırım, RamazanAMAÇ: Ön kamarada hücre, flare, konjonktivada hiperemi ve yanma-batma hissi gibi subjektif şikayetlerle kendini gösteren enflamasyon katarakt cerrahisinin sık rastlanan bir komplikasyonudur. Bu klinik durumu önlemek amacıyla sıklıkla kortikosteroidler kullanılmaktadır. Son yıllarda ketorolak trometamln de dahil olmak üzere nonsteroid antienflamatuar ilaçlar kortikosteroidlere alternatif olarak denenmektedir. Bu çalışmada ketorolak trometamin ile prednizolon asetatın etkisi karşılaştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM: Planlanmış ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu ve intraoküler lens implantasyonu ameliyatı geçiren 70 hasta çalışmaya alındı. 36 hastaya prednizolon asetat, 34 hastaya ketorolak trometamin verildi. Hastalar 1-4. ve 15-21. postoperatif günlerde olmak üzere ön kamarada hücre, flare ve konjonktival hiperemi yönünden biyomikroskopla değerlendirildi. Ayrıca subjektif yakınmalanda soruşturularak kaydedildi. BULGULAR: İki grup arasında aköz hümördeki hücre ve flare'in şiddetindeki fark istatistiksel olarak anlamlı seviyeye ulaşmadı (sırasıyla p0.506 ve p0.331). Konjonktival hiperemi ve subjektif şikayetlerde her iki grupta farklı değildi (sırasıyla p0.138 ve p0.09). SONUÇ: Çalışmanın sonuçları ketorolak trometaminin katarakt cerrahisinden sonra en az prednizolon asetat kadar etkili olduğunu düşündürmektedir.Öğe Katarakt cerrahisi sırasında vitreusa lens parçası düşen gözlerin klinik, cerrahi özellikleri ve 6 aylık takip sonuçları(2009) Kerimoğlu, Hürkan; Kamış, Ümit; Adam, Mehmet; Özkağnıcı, Ahmet; Gündüz, Kemal; Okutan, SüleymanAmaç: Katarakt cerrahisi sırasında vitreusa lens parçası düşmesi nedeni ile pars plana vitrektomi (PPV) uygulanan gözlerin klinik ve cerrahi özellikleri ile 6 aylık takip sonuçlarının değerlendirilmesi. Gereç ve Yöntemler: Kliniğimizde Ağustos 2005-Aralık 2008 tarihleri arasında katarakt cerrahisi sırasında vitreusa kristalin lens parçaları düşmesi nedeni ile opere edilmiş ve en az 6 aylık takibi yapılmış 29 hastanın tıbbi dosya kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Bulgular: Yirmi dört göze PPV ve fakofragmantasyon, 5 göze PPV ve vitreus kesicisi ile lens temizliği uygulandı. Vitrektomi öncesi 9 gözde sulkusta, 2 gözde vitreusa lükse ve bir gözde katlanabilir arka kamara intraoküler lensi (İOL) ön kamarada olmak üzere toplam 12 gözde İOL mevcuttu. PPV sonrası 14 göze aynı seansta sulkusa İOL implante edildi. PPV sonrası afak bırakılan 6 gözün 2’sine sulkusa ve diğer 4’üne takip eden 2 ay içinde skleral fiksasyonlu İOL implante edildi. Bir hastaya kontrol altına alınamayan göz içi basıncı yüksekliği nedeni ile PPV sonrası 4. haftada trabekülektomi uygulandı. Bir gözde PPV sonrası 7. haftada yırtıklı retina dekolmanı geliştiği gözlendi. Altıncı ay kontrolünde katarakt cerrahisi sonrası ilk 3 gün içinde opere edilen gözlerde düzeltilmiş görme keskinliğinin 3. günden sonra müdahale edilenlere göre daha yüksek olduğu görüldü (sırasıyla 0.640.27; 0.430.26; p0.04). Sonuç: Katarakt cerrahisi sırasında vitreusa kristalin lens parçalarının düşmesi durumunda PPV tercih edilen etkili ve güvenilir bir cerrahi yöntemdir. Katarakt cerrahisi sonrası ilk 3 gün içinde müdahale edilen gözlerde düzeltilmiş görme keskinliğinde daha fazla artış olmaktadır.Öğe Konjenital herediter endotelyal distrofide göz bulguları(1999) Özkağnıcı, Ahmet; Zengin, Nazmi; Gündüz, Kemal; Gültekin, Günseli; Okudan, SüleymanKonjenital herediter endotelyal distrofi (KHED) nadir görülen, otozomal resesif veya otozomal dominant geçiş gösteren bir kornea hastalığıdır. Bu çalışmada KHED'li üç kardeşte (2 kız , 1 erkek) saptanan klinik bulgular sunulmuş, olgularımızda hastalığın klasik bulgularına eşlik eden alternan esotropya ve göziçi basıncı yüksekliği literatür verileri ışığında tartışılmıştır.Öğe Kırmızı-yeşil renk körlüğünde adaptasyon bozukluğunun elektroretinografi ile değerlendirilmesi(1996) Zengin, Nazmi; Gündüz, Kemal; Okudan, Süleyman; Ateş, Muzaffer; Selek, Şerifeİnsan gözünde retinanın ışık uyaranına cevabı uzaysal ve temporal frekansın artmasıyla doğru orantılı olarak azalmaktadır. Normal gözlerde karanlık ve aydınlık adaptasyonunda değişmeyen bu azalma, kırmızı-yeşil renk körlüğünde aydınlık adaptasyonunda benzerlik göstermemektedir. Karanlıkta rod hakimiyeti sayesinde düzenlenen "feedback" mekanizmaları, aydınlıkta frekans ve. ışık şiddetinin artmasıyla rasgele bir fonksiyon dağılımı göstermektedir. İnsan gözünün optimal algı sınırlan içinde bulunan 1 ve 2 Hz'de alınan maksimal cevaplar, 1-2 Hz altında ve üstünde zayıflamaktadır. Normal kontrast duyarlılığı ile uyumlu bulunan uyaran-cevap dağılımı, kırmızı-yeşil renk körlüğü bulunan bireylerin spektral monokroma-tik farklılıkları algılayabildikleri halde, konrejenerasyon kinetiklerinin bozulmuş olduğunu görtermektedir.Öğe Miyoplarda Retina Duyarlılığının Flaş Elektroretinografi ile Değerlendirilmesi(2002) Bostan, Osman Fatih; Özkağnıcı, Ahmet; Zengin, Nazmi; Gündüz, KemalAMAÇ: Miyopik gözlerde görsel fonksiyonda oluşan erken değişiklikleri flaş elektroretinografi (ERG) kullanarak araştırmak. GEREÇ VE YÖNTEM: Yetmiş iki miyopik göz kırma kusuru derecesine göre üç gruba ayrıldı: düşük, orta ve yüksek miyopi. Refraksiyon kusuru 0.75 D ve -0.75 D arasında bulunan 36 olgudan kontrol grubu oluşturuldu. Gruplar yaş ve cins açısından birbiriyle uygundu. Miyopik olguların düzeltilmiş görme keskinliği 0.7nin üzerinde ve renkli görmeleri Farnsworth-Munsell 100 ton testi ile normaldi. Tigroid fundus ve miyopik kresent dışında patolojik oftalmoskopik bulgu yoktu. Miyopik ve normal gruplarda a ve b dalgası latens ve amplitüdlerindeki değişiklik ve bunların kırma kusuru ve aksiyel uzunluk ile ilişkisi araştırıldı. BULGULAR: Yüksek miyopik grupta amplitüdler anlamlı derecede düşüktü ve bu düşüklük kırma kusuru ve aksiyel uzunluk ile korelasyon gösteriyordu. Miyopik gözlerde latensler normal olarak bulundu. SONUÇ: Retinada minimal değişiklik görülen yüksek miyop olgularda bile, flaş ERG kayıtlarında dalga amplitüdlerinin düşük, latenslerin normal olması primer olarak fotoreseptör fonksiyon kaybından kaynaklanabilir.Öğe Nd-YAG lazer posterior kapsülotomi sonuçlarımız(1998) Okudan, Süleyman; Gündüz, Kemal; Özbayrak, Nilgün; Okka, Mehmet; Zengin, Nazmi; Acaroğlu, Şerife; Özkağnıcı, AhmetSelçuk Üniversitesi Tıp Fakülte'si Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Polikliniğinde görülen 86 sekonder kataraktlı olgunun 92 gözüne Nd-YAG lazer ile posterior kapsülotomi yapıldı. Olgular görme düzeyi artışı ve postoperatif komplikasyonlar açısından değerlendirildi. Gözlerden 68 tanesi psödofak (64 arka kamara, 4 ön kamara lensi), 24 tanesi afak idi. Olguların % 90,2'sinde ortalama 0.58 (kapsülotomi öncesi görme keskinliği 0.19, kapsülotomi sonrası 0.77) görme artışı sağlandı. Retina dekolmanı oranı % 1.4 olarak belirlendi. Nd-YAG lazer posterior kapsülotomi nadir görülen komplikasyonlarla birlikte cerrahi kapsülotomiden daha üstün bir tekniktirÖğe Pattern-Reversal Electroretinograms and Visual Evoked Potentials in Branch Retinal Vein Occlusion(KLUWER ACADEMIC PUBL, 1995) Gündüz, Kemal; Zengin, Nazmi; Okudan, Süleyman; Okka, Mehmet; Özbayrak, NilgünWe recorded pattern electroretinograms and visual evoked potentials in a group of selected patients with unilateral uncomplicated branch retinal vein occlusion. To document the effects of preexisting risk factors, patients were divided into three groups: diabetes mellitus, hypertension with hyperlipidemia and no systemic disease. The transient and steady-state pattern electroretinogram and visual evoked potential amplitudes were significantly reduced and visual evoked potential peak times were delayed relative to the fellow eyes and age-matched normal subjects. There was a second amplitude reduction relative to the other patient groups in both the affected and fellow eyes of the diabetes mellitus group, which was indicative of an additive effect of diabetes mellitus.Öğe Psödofakiklerde Görsel Sistemin Değerlendirilmesi(2002) Kamış, Ümit; Küçükçelik, Hasan; Gündüz, Kemal; Özkağnıcı, Ahmet; Okudan, Sülayman; Zengin, NazmiAMAÇ: Psödofaklarda görsel sistemin daha detaylı değerlendirilmesi amacıyla, kontrast duyarlılık fonksiyonu ve renk görme muayeneleri sonuçlarını fakik gözlerle kıyaslamak. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmada PMMA ve akrilik intraoküler lens implante edilmiş psödofakik olgulara, kontrast duyarlılık ve renk görme testleri yapıldı. Sonuçlar kendi aralarında ve aynı yaş grubundan fakik olgular ile karşılaştırıldı. BULGULAR: PMMA ve akrilik lens implante edilmiş psödofakik olguların kontrast duyarlılık değerleri karşılaştırıldığında istatistiki olarak anlamlı bir fark yoktu. Fakat PMMA ve akrilik lens implante edilmiş psödofakik olgular aynı yaş grubundan fakik olgular ile karşılaştırıldığında kontrast duyarlılık değerleri anlamlı olarak düşük bulundu. Bu farklılığın da multifaktöriyel etkenlere bağlı olarak ortaya çıktığı düşünüldü. Çalışmaya alınan olguların renk görmeleri Lanthony yeni renk testi ile değerlendirilerek ortaya çıkan farklılıklar karşılaştırıldı. Çalışma sonunda, olguların tümü testin birinci ve ikinci aşamaları olan seperasyon (ayırma) ve gri sınıflandırmasında (parlaklık tayini) başarılı idi. Fakat testin üçüncü aşaması olan renk ayırımında nonspesifik piyon atlamaları şeklinde hatalar izlendi. Renk görmedeki bu hataların doymuşluk seviyesinin düşmesiyle arttığı görüldü. Fakat gruplar arasında anlamlı bir farklılık yoktu. Mevcut hataların ilerlemiş yaşa bağlı, fizyolojik sınırlar içerisindeki değişikliklerden kaynaklandığı düşünüldü. SONUÇ: PMMA ve akrilik lens implante edilmiş psödofakik olgularda kontrast duyarlılık ve renk görme skorları arasında anlamlı fark olmaması da her iki lensin görsel değerlendirmede birbirine üstünlüğü olmadığını ortaya koymaktadır. PMMA ve akrilik lensler postoperatif tatminkar görsel sonuçlar sağlamakta, ancak hiç bir zaman bu kalite normal fakik göz kalitesine ulaşmamaktadır.Öğe Romatoid Artritli Hastalarda Gözyaşı İncelemesi(1998) Çelikel, Mustafa; Gündüz, Kemal; Okudan, Süleyman; Zengin, Nazmi; Özkağnıcı, AhmetRomatoid artritin (RA) en sık görülen göz belirtisi keratokonjonktivitis sikkadır (KKS). Çalışmada RA 'lı 38 hastanın 76 gözünde KKS araştırıldı. Araştırmada kullanılan gözyaşı fonksiyon testleri Schirmer-1, gözyaşı parçalanma zamanı (GPZ) ve rose bengal (RB) boyama testlerinden oluşuyordu. Bu testler, laboratuvar koşullarına ihtiyaç duyulmadan kolayca uygulanabilen klinik testlerdir. Çalışmada RA'li hastaların %39.47'sinde KKS tespit edildi. KKS saptanan hastalarda testlerin tanı duyarlılığı araştırıldı. Ayrıca 23 kişilik kontrol grubunun 46 gözünde testlerin tanı duyarlılığı araştırıldı. RA' li hastalar ve kontrol grubu arasında, yaş ve cins dağılımı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p0.05). GPZ testi %90 ile tanısal duyarlılığı en yüksek test olarak bulunurken, spesifite oranı %76.08 ile diğer iki testten anlamlı olarak daha düşüktü (p0.05). Spesifitesi en yüksek olan text %95.65 ile RB boyama testi idi. Fakat bu testin de tanısal duyarlılığı %66.66 ile diğer iki testten anlamlı olarak daha düşüktü (p0.05). Testlerin kombine olarak kullanılmasıyla yüksek duyarlılık ve spesifite oluşturulmakta ve bu da doğru tanıya gidilmesinde önemli bir etken olmaktadır.Öğe Sekonder Hiperparatiroidizmli Hemodiyaliz Hastalarında Kalsitriol Tedavisinin Retinadaki Etkisinin Desen Değişimli Görsel Uyarıya Kortikal Cevap ile Araştırılması(2000) Özkağnıcı, Ahmet; Gündüz, Kemal; Türk, Süleyman; Bediz, Cem Şeref; Akbulut, MehmetAMAÇ: Kronik böbrek yetmezliği olan bir grup hasta incelenerek sekonder hiperparatiroidizmde kalsitriol tedavisinin fotoreseptör ve ganglion hücrelerindeki etkisinin görsel uyarıya kortikal cevap yöntemi ile araştırılması. YÖNTEM: Kalsitriol tedavisinden önce ve sonra %80 ve %40 kontrastta, 46' ve 23' ebadında siyah-beyaz kare uyaran 2 Hz frekansta hareket ettirilerek görsel uyarıya kortikal cevap latens ve genlikleri incelendi. Kalsiyum metabolizması ile görsel uyarıya kortikal cevap verileri arasında bir yaklaşım oluşturularak kalsitriol'ün fotoreseptör ve ganglion hücrelerindeki etkisi araştırıldı. BULGULAR: Altı ay süre ile verilen kalsitriol tedavisinden sonra görsel uyarıya kortikal cevap genliklerinde bütün parametrelerde anlamlı farklar, latenslerde ise sadece düşük kontrastta anlamlı farklar bulundu. SONUÇ: Kalsitriol tedavisi ile bozulmuş kalsiyum metabolizmasının kontrol altına alınabildiği ancak retina üzerindeki etkisinin henüz belirsiz olduğu düşünülmektedir.Öğe Senil Kataraktlı Olguların Lens Nükleusu ve Serumlarında Askorbik Asit Düzeylerinin Araştırılması(1998) Kıreşi, Bülent; Özbayrak, Nilgün; Gündüz, Kemal; Zengin, Nazmi; Okudan, Süleyman; Ay, MahmutAskorbik asit düzeyinin senit katarakt ile ilişkisini saptamak amacıyla değişik tiplerde senil kataraktı bulunan 60 hastanın serum ve lens nükleuslanndaki, lensleri şeffaf olan yaş ve cins olarak eşlenik 20 sağlıklı kontrolün sadece serumlarındaki askorbik asit düzeyleri karşılaştırıldı. Senil kataraktlı grup ile kataraktsız grup serum askorbik asit düzeyleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p0.05). Tüm olgular cinsiyete göre ayrıldığında, serum ve lens nükleusu askorbik asit düzeylerindeki fark da istatiksel olarak anlamlı bulunmadı (p0.05). Senil kataraktlı hastalar katarakt tiplerine göre değerlendirildiğinde serum askorbik asit düzeyleri arasındaki farklar istatistiksel olarak anlamlı değildi (p0.05). Sadece matür katarakt grubunun lens nükleuslanndaki askorbik asit düzeyleri diğer gruplardan istatistiksel olarak anlamlı olacak şekilde farklı bulundu (p0.05). Sonuç olarak bu çalışma, kataraktın ilerlemiş dönemlerinde lenste askorbik asit düzeylerinin düştüğünü, ancak bunun serum askorbik asit düzeyleri ile ilişkisinin olmadığını göstermektedir.