Yabancı Diller Eğitimi/Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Friedrich Dürrenmatt'da Adalet Duygusu(Selçuk Üniversitesi, 1993) Şener, TürkerFriedrich Dürrenmatt 1921 yılında İsviçre'nin Bern vilayeti yakınında bulunan Konolfingen kasabasında doğmuştur. Protestan bir ailenin oğlu olan Dürrenmatt'ın babası rahipti. Dürrenmatt'ın eserleri incelenecek olursa, karşımıza çıkan ana konunun Hak ve Adalet konusu olduğunu görürüz. Yazarı çocukluğundan beri meşgul eden bu konu, varyasyonlar halinde ortaya konmuştur. Yazar, bunun sebebini şöyle belirtir: "Radyo ve televizyonun olmadığı o devirde insanlar birbirleriyle bugünkünden daha fazla konuşurlar ve birbirlerine hikayeler anlatırlardı." (1) Onu oldukça fazla etkileyen hikayelerden bir tanesi de mitolojik Minotaurus efsanesidir. Minotaurus'un başı sığır başı ve vücudu insan vücudu şeklinde olup hilkat garibesi bir yaratıktır. Babası, tanrı Poseidon'a kurban edilen bir sığır ve annesi güneş tanrısı Okeanos'un kızı Posiphiae'dir. Minotaurus bu durumu sebebiyle bir Labirent'e kapatılır. Yani işlemediği bir suçun cezasını çekmek zorundadır. Minotaurus, zamanla insan yiyen bir yaratık haline gelir. Her dokuz yılda bir kendisine yedi delikanlı ve yedi bakire kız sunuluyordu. Bu durumda kendilerinin Minotaurus tarafından yenileceğinden haberleri olmuyordu. Böylece Labirent sözcüğü, Minotaurus için bir hapishane ve içeriye bırakılanlar için ölmek zorunda oldukları bir yer anlamını vermektedir. Ama her iki halde de suçun niteliğini kavramak mümkün olmamaktadır.Öğe A Look at the Morphological and Semantic Characteristics of English Compounds(Selçuk Üniversitesi, 1993) Gülel, Mehmet AliAfter learning to mix vegetables with other materials to make meal for prolonging the life and to mix different metals for making alloys in order to work easily with, the primitive man also learned some charac- teristics of his language and its words to express his idea with different words. As a result of this he found the similarity and oppositeness in meaning, and mixing the words which we called compounding (2) to make a new word.Öğe Gençli?k Edebi?yatı Açısından 'Brandstiftung'(Selçuk Üniversitesi, 1999) Tepabaşılı, Fatih[Abstract not Available]Öğe A Stylistic Study: The Application of Various Grammar Types In Linguistics to a Turkish Poem 'Güzel Havalar' By Orhan Veli? Kanık(Selçuk Üniversitesi, 2000) Karakurt, Gülgün SertkayaLinguistically, a language pattern or phenomenon which occurs in all languages is called 'language universals'. The ultimate goal of the study of language universals is to provide explanations for some universal principles. It is possible to find the universals at all levels of language as in lexical semantics, in composition of the pronoun system, in syntax and morphology...etc. All the known and widely used languages of the world offer a diverse panorama of structures; however, underlying this diversity, universal principles are always at play. For example, it has been claimed that there is a universal set of sounds of which each language uses only a certain number.Öğe Di?l Eği?ti?mi?nde Örnek Seçi?mi?(Selçuk Üniversitesi, 2000) Çakır, HasanYabancı dil eğitiminde bir dilbilgisi konunun öğrenciye başarılı bir şekilde sunulması gerekir. Bu öğrencinin konuyu kolayca kavraması açısından oldukça önemlidir. Özellikle yabancı dilin her hangi bir dilbilgisi konusunda bir noktayı açıklarken, öğretmen örnek cümleler kullanmaya kendisini sıklıkla mecbur hisseder. Bu nedenledir ki öğretilecek konuyla ilgili herhangi bir cümleyi örnek olarak gösterir. Örnek cümleler kimi zaman işe yarar, kimi zamansa hiç işe yaramaz. Bunun asıl nedeni ise bu şekilde ele alınan her cümlenin geniş örnek kavramı içerisine girmesine rağmen, her zaman öğrenme hedefine uygun olmamasıdır. Örnek kavramından kastedilen, elde mevcut her cümle değil, dil öğretirken öğretmenin amacına uygun, açıklayıcı değerdeki cümledir. Burada ileri sürülen görüş, Corder (1967: 165) in input (girdi) hakkındaki görüşü ile bağdaşmaktadır.Öğe Roman Adlandırımı ve I?şlevleri?(Selçuk Üniversitesi, 2000) Tepebaşılı, FatihDer Titel geht in den verschiedenen Formen geschichtlich in die antike Zeit zurück und dient im Verlauf der Geschichte im allgemeinen dazu, die Handschriften voneinander zu unterscheiden und die Leser oder Bibliothekar im voraus zu informieren. Wegen formaler und inhaltlicher Veränderungen dieses Begriffs setzt der Titel der Handschriften inzwischenzeit in den Büchertiteln um. Heutzutage gilt er als ein unverzichtbarer Teil jedes Buches. Aus diesem Grund und zur Vermeidung mancher Probleme fühlt man sich gezwungen, ihn auch gesetzlich zu regeln. Der Roman als eine neue literarische Gattung der Neuzeit ist nie ohne Titel vorzustellen. Im Gegensatz zu den anderen literarischen Gattungen wie Gedichte oder Dramen entwickelt er eine eigene Beziehung zum Titel. Seit der Entstehungszeit legt der Romanschriftsteller sowohl auf die Titel als auch auf die Leser einen grossen Wert, weil kein anderes Werk auf die Leser angewiesen ist wie der Roman. Dadurch wurde der Roman unter anderem zu einem wirtschaftlichen Produkt, der seinen Käufer d.h. Leser erwartet. Den Titel kann man nicht nur aufgrund von den Marktverhältnisen erklären. Für den Roman soll er auf der anderen Seite als formbestimmend angesehen werden. D.h er hat verschiedene Funktionen, die von Werk zu Werk unterschiedlich sind. Sie sind (1) ästhetisch-literarische Funktion (2) die Erweckung von Neugier bei den Lesern (3) die Beeinflussung der Leser (4) Ansprechen der Bilderwelt der Leser (5) die wirtschaftliche Sorge der Autoren und Verlage.Öğe Edebiyat Öğretiminde Waldmann Modeli(Selçuk Üniversitesi, 2006) Tepebaşılı, FatihAlmanya’da yetmişli yıllardan sonra ortaya çıkan Alımlama Estetiği (Jauss, Iser), öncelikle edebiyat eleştirisini daha sonra ise edebiyat eğitimini etkilemiştir. Yalnız bunun modellenmesi farklı farklı olmuştur. H.Weinrich, G. Fricke, K. Fingerhut, G. Waldmann’ın da aralarında yer aldığı değişik isimler birbirleriyle bazen keşisen bazen ayrışan ama aynı yaklaşım çerçevesinde edebiyat eğitimi modelleri geliştirmişlerdir. Çalışmamızda, bunlardan G. Waldmann’ın modeli eleştirel olarak ortaya konmaya çalışılacaktır.Öğe Error-Analysis Based Second Language Teaching Strategies(Selçuk Üniversitesi, 2008) Şanal, FahrettinDiğer öğrenme süreçlerinde olduğu gibi dil öğreniminde de hatanın kaçınılmaz olduğu bilinir. Dil öğretiminde ve öğreniminde, dilbilimcilerin sağladığı yöntem ve prensiplerin herhangi birini kullanarak öğrenen kişinin yaptığı hataları sistematik bir şekilde açıklama, tanımlama ve belirleme tekniğine hata çalışması(Hata Analizi) denir. İkinci dil öğretmenleri sınıflarında hata analizi tekniğinden yararlanmalıdırlar.Bu yazının amacı hata analizi çalışması yapmak ve hata analizinin ikinci (İngilizce ) dil öğretim programında yaralı olabileceğini göstermektir.Öğe Stanzel ve Romanda Anlatım Konumu(Selçuk Üniversitesi, 2008) Tepebaşılı, FatihAnlatıcının yazardan farklı olduğu gerçeği ancak 20. yüzyılın ilk yarısında anlaşıldı. Böylelikle de Stanzel’in dolaylılık ilkesi olarak özetlediği önemli bir adım atıldı. Ona göre biz anlatıları dolaylı olarak anlar ve kavrarız. Hem yazarla metin hem de metin ile okur arasında bir aracı vardır. Stanzel bu aracılık konumunu anlatım konumu olarak adlandırır. Bunları da kişisel, tanrısal ve ben anlatım konumları şeklinde üçe ayırır. Yazımızın konusu söz konusu Stanzel’in sistemini ortaya koymaktır.Öğe DISCOURSE MARKERS IN WRITING(Selçuk Üniversitesi, 2007) Dülger, OsmanYazma becerilerinin geliştirilmesi dil öğreniminin önemli ve karmaşık bir bölümünü oluşturmaktadır. Yazma literatürü, söylem belirleyicilerin yazma kalitesinin vazgeçilmez bir bileşeni olduğuna işaret etmektedir. Bu çalışma yabancı dil olarak İngilizce öğrenen Türk öğrencilerin söylem belirleyici kullanımlarını tanımlamayı amaçlamıştır. Çalışma Konya Selçuk Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, İngilizce Öğretmenliği Anabilim Dalının 76 ikinci sınıf öğrencisi üzerinde yürütülmüştür. Veriler öğrencilerin kağıtlarından elde edilmiştir ve öğrencilerin yazdıkları beş paragraflı kompozisyonları kurulan cümle sayıları, kullanılan söylem belirleyici sayıları ve tercih edilen söylem belirleyici çeşitleri bakımından değerlendirilmiştir. Kağıtların analizi, yazma kalitesini geliştirmek için gelecekte yürütülecek araştırmalar için rehberlik edebilecek sonuçlar önermektedir.Öğe Günlük İletişimde Dil – Davranış İlişkisi(Selçuk Üniversitesi, 2009) Yücel, ErdinçGünlük iletişimlerde meydana gelen iletişim kazalarında hep yanlış anlaşılmaktan şikâyet ederiz. Ancak “Acaba kendimizi yanlış mı ifade ettik?” diye pek düşünmeyiz. İletişimde temel bir kural vardır: Ne kadar konuşursanız konuşun, söylediğiniz karşı tarafın algıladığıyla sınırlıdır. Dolayısıyla iletişimde temel unsur alıcıya mesajı amaca uygun olarak gönderebilmektir. Bu noktadan hareketle sağlıklı bir iletişimde dilin sadece sentaktik veya semantik boyutuyla yetinmek doğru bir yaklaşım değildir. Sağlıklı bir iletişim için bu iki hususu tamamlayacak olan pragmatik boyutu da göz ardı etmemek gerekir. Bu husus aynı kültür mensuplarının iletişiminde daha az zorluk çıkarırken, hedef dil mensuplarıyla kurduğumuz iletişimlerde daha büyük sıkıntıları meydana getirmektedir. İletişimi en basit şekilde şöyle tanımlamak mümkündür: İletişim, göndericinin uygun bir kanal aracılığıyla alıcıya mesajını ulaştırmasıdır. Ancak iletişimi pragmatik açıdan irdelediğimizde, karşımıza çok daha karmaşık bir yapı çıkmaktadır. Yani, Keller’in (1994, s. 104) de ifade ettiği gibi iletişim, bir başkasına, açık bir şekilde, bir bildirim yapmak amacıyla gerçekleştirilen her türlü davranıştır. Tanımda yer alan “davranış” kavramı bizzat “ifade” kavramıyla örtüşmektedir. Çünkü bir kişi herhangi bir ifadede bulunduğu anda, aynı zamanda bir davranış biçimini de sergilemiş olur (Hufeisen-Neuner, 2003:107). Bu sebeptendir ki, dil ve davranış kavramlarını birbirlerinden ayrı düşünmek imkânsızdır. Keller’in yukarıda yer verilen tanımının devamı şöyledir: “İletişim, beraber yaşadığımız insanları belli işaretler vasıtasıyla, belli bir amaca yönelik olarak etkilemek; bu etkilemeyi yapmak isterken de, karşı tarafın etkilenmeye değer bir sebebi fark edebilmesidir.” Tanımın bu kısmını irdelediğimizde, iletişimin özünde alıcıyı bir amaca yönelik olarak etkilemek gerektiği hususu ön plana çıkmaktadır. Zaten “iletişim kazaları” da (critical incidents) amaca uygun olarak etkilemenin başarısız olduğu durumlarda karşımıza çıkmaktadır. Ancak hemen şunu da eklemek gerekir ki, farklı kültür mensupları arasında yaşanan iletişim kazaları, aynı kültür mensupları arasında da yaşanmaktadır. Bir başka ifadeyle, iletişim kazaları hem interkültürel hem de intarkültürel boyutta yaşanabilir.Öğe Hedef Kültürde Doğru İletişim İçin Uygun Kelime Edinimi(Selçuk Üniversitesi, 2009) Yılmaz, HasanDilbilgisi-çeviri yönteminden iletişimsel yaklaşıma kadar olan dil öğretim metotları sürecinde her metot, bir önceki metotta tespit ettiği eksiklikleri gidermek iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Seksenli yıllarda ise iletişimsel yaklaşımla birlikte, yabancı dil öğrencisinin iletişimsel yetiye sahip olması gerektiği, dilde amacın iletişimsel yetinin kazandırılması olduğu özellikle vurgulanmış; bunun için ise, dört dil yetisinin günlük hayatta ihtiyaç duyulduğu gibi senkronize bir şekilde geliştirilmesi düşüncesi oluşmuştur. Ardından bu yetinin, hedef kültürü göz ardı ederek asla kazanılamayacağı gerçeği de “Kültürlerarası Yaklaşım” ın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Farklı kültürlerle beslendikleri için Ana dil ile Hedef dilin tam olarak örtüşmemesi son derece doğal bir durumdur. Dil öğrenen bir kimseye önce bu ön bilgi verilmeli ve o kimsenin bu süreçte muhtemelen karşılaşabileceği, istenen güdülenmeyi zedeleyebilecek hayal kırıklıkları yaşamasının mümkün olduğu kadar önüne geçilmeye çalışılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, ana dilde bile kişinin aktif olarak kullanabildiği kelime hazinesi pasif olarak sahip olduğunun çok küçük bir kısmını oluşturur. Aktif kelime haznesinden, kişinin yazılı ve sözlü iletişim ortamlarında kullanabildiği, pasif kelime haznesinden ise kişinin günlük gerçek dil ortamlarında kullanamadığı ama ilgili dilde yazılı bir metin okurken ya da sözlü ifadeleri dinlerken anlamlandırabildiği kelimeler anlaşılır. Ana dilde günlük tecrübelerimizden de bileceğimiz gibi aktif ve pasif kelime hazinesi arasında kesin sınırlar yoktur. Öğrenilen dilin, içinde bulunulan duruma uygun kullanımı, bu dili ana dil olarak kullanan bir kimsede otomatikleşmiştir ve böyle bir kişi çocukluğundan itibaren içinde yetişip büyüdüğü dış dünyayı dille kavradığı için, dilsel kalıpları bilir. Yabancı dil öğrenen kimsede ise, alışılagelen dilsel kalıplarla kendisini gösteren bu yeti eksiktir”. İşte yabancı dilde önemli olan da kelime haznesini geliştirmek ve özellikle günlük iletişimde ihtiyaç duyulan fakat pasif kelime haznesinde bulunan kelimeler ve kullanımlarını aktif kelime haznesine dahil edebilmek, böylelikle onları gerçek iletişim ortamlarında duruma ve amaca uygun kullanabilmektir.Öğe A Validity and Reliability Study of Grasha-riechmann Student Learning Style Scale(2010) Baykul, Yaşar; Gürsel, Musa; Sulak, Hacı; Ertekin, Erhan; Yazıcı, Ersen; Dülger, Osman; Aslan, Yasin; Büyükkarcı, KağanThe reliability of the tools developed to learn the learning styles is essential to find out students' learning styles trustworthily. For this purpose, the psychometric features of Grasha- Riechman Student Learning Style Inventory developed by Grasha was studied to contribute to this field. The study was carried out on 6th, 7th, and 8th graders of 10 primary education schools in Konya. The inventory was applied twice with an interval of one month, and according to the data of this application, the reliability coefficient numbers of the 6 sub-dimensions pointed in the theory of the inventory was found to be medium. Besides, it was found that the inventory does not have a structure with 6 factors for both Mathematics and English courses as represented in the theory.Öğe İngilizce öğretmenlerinin öğrencileri motive etme düzeylerinin incelenmesi(2006) Deniz, Metin.; Avşaroğlu, Selahattin.; Fidan, Özgür.Bu araştırmada, İngilizce öğretmenlerinin, öğrencileri motive etme düzeyleri incelenmiştir. Araştırma tarama modelinde olup tesadüfî küme örnekleme yöntemiyle yapılmıştır. Araştırmanın evrenini, Konya il merkezindeki İngilizce öğretmenleri oluşturmaktadır. Çalışma grubunu ise 107’i kadın, 63’ü erkek olmak üzere toplam 170 öğretmen oluşturmuştur. Öğretmenlerin öğrencileri motive etme düzeylerini belirlemek için Sümbül, Kesici ve Bozgeyikli’nin (2003) geliştirdikleri “Öğretmenlerin Öğrencileri Motive Etme Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma bulguları şöyle özetlenebilir; 1- İngilizce öğretmenlerinin öğrencileri motive etme yüksek düzeyde kontrol alt boyutu, cinsiyete göre anlamlı düzeyde farklılaşmadığı (p0,05) görülmüştür. 2- İngilizce öğretmenlerinin öğrencileri motive etme orta düzeyde kontrol alt boyutu, cinsiyete göre anlamlı düzeyde farklılaştığı (p0,05) saptanmıştır. 3- İngilizce öğretmenlerinin öğrencileri motive etme orta düzeyde özerklik desteği alt boyutu, cinsiyete göre anlamlı düzeyde farklılaşmadığı (p0,05) görülmüştür. 4- İngilizce öğretmenlerinin öğrencileri motive etme yüksek düzeyde özerklik desteği alt boyutu, cinsiyetlerine göre farklılaşmadığı gözlenmiştirÖğe Aliens in Light in August(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2012) Dizdar, Srebren; Toker, AlpaslanYabancılaşma bir uyumlu olarak karışmama duygusudur. Bu duygu kendisini fiziksel, psikolojik, ekonomik, zihinsel, sosyal, dini, siyasi ya da manevi gibi farklı şekillerde açığa çıkarabilir. ‘Yabancılaşma’ terimi Amerikan edebiyatında yaygın bir şekilde kullanılan bir terim olmasa bile, kendisini bir çok yirminci yüzyıl yazarlarının eserlerinde oldukça sık ve aktif bir şekilde gösteren bir sorundur. Yabancılaşma sorununu kıskacına alan çağdaş yazarlar arasında, William Faulkner’ın eserlerindeki yirminci yüzyıl insanının kendini arayışını tasvir eden etkili beyanları yabancılaşmış olma duygusunun korkunç yönlerini okuyucunun gözleri önüne sermektedir. Bu yazı Faulkner’ın Light in August eserinde bulunan muhtelif kişilerdeki yabancılaşma izlerini ortaya çıkarmak ve soyutlanmalarının esas nedenlerini araştırmaya çalışmaktadır.Öğe Voltaire'in eseri Zadig'te adalet ve mutluluk arayışı(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2017) Aytekin, HalilAydınlanma çağı Filozofları arasında yer alan Voltaire, ileri sürdüğü farklı görüşleriyle çağına damgasını vurmuş bir düşünürdür. Onun ilginç yanı evrenselliğinden ileri gelmemektedir. O, daha çok bilgi ve yaratıcılığıyla öne çıkmış birisidir. Voltaire’in idealizmi kişilik özelliklerinden ziyade daha çok duyguda anlamını bulmuştur. Yaşamı boyunca mücadele ruhunu hiç kaybetmemiştir. Özellikle akıl, özgürlük, adalet, eşitlik gibi temel değerleri hakim kılma uğruna her şeye ve herkese karşı direnmiştir. Düşünceleriyle her daim hoşgörüsüzlüğe ve kilisesin siyasal etkisine karşı çıkmıştır. Akıl dışı olan tüm Hıristiyan dogmalarına karşı savaş vermiştir. Uğruna savaş verdiği evrensel değerler bugün bile konuşulmakta ve insanlığın gelişmesine katkı sağlamaktadır. Voltaire, eserle aynı adı taşıyan kahramanı Zadig’i, masal anlatısının kendisine verdiği fırsatlarla birçok deneyimden geçirir. Onu hayatın tüm zorluklarıyla yüzleştirir. Zadig zaman zaman başına gelenleri anlamakta zorluk çeksede kendisine sunulan yeni çıkış yolları sayesinde yeniden hayata dönmeyi başarır. Zaman geçtikçe kendisini kaderinin yönlendirdiğine inanmak zorunda kalır. Bu çalışmamızda Zadig’te adalet ve mutluluk arayışını ele almaya çalışacağız.Öğe Plantation nostalgia: immigration, labor, casino industry, and historical trauma in Cynthia Shearer's the Celestial Jukebox(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2017) Altındiş, HüseyinRecently, scholars have devoted considerable attention to the study of labor in literature, and specifically in the literature of the U.S. South due to the region’s global connections and complicated history. These studies have given insights into material conditions and exploitation of labor in southern spaces. The South has been an exception to the American experience with its exceptional history of labor, as the region has attracted many immigrants to a labor force that shaped and continues to shape the racial, social, and economic relations in the region. Immigration and immigrant labor are some of the most controversial and popular discussion topics among mass media, politicians, and scholars today. These discussions are not region specific; yet due to its historical background, geographical location, and reconstructing plantation as a living memory, the U.S. South has a profound role in labor and immigration debates as one of the most prominent regions with deep-rooted global connections. Cynthia Shearer in her novel The Celestial Jukebox (2005) problematizes and challenges the idea of labor exploitation through historical contexts and tends to portray immigrants within the framework of cultural diversity and richness with liberal ideas of multiculturalism that acknowledge cultural differences contributing to the cultural diversity of the region. In this vein, this paper attempts to discuss the current condition of global capitalism, casino industry, immigrant labor, the role of historically rooted labor exploitation, and labor trauma in Cynthia Shearer’s The Celestial JukeboxÖğe Units of measurement: oral tradition, translation studies and corpus linguistics(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2017) Zemke, JohnThe study of the world’s verbal arts offers an opportunity to consider ways that computational analysis and modeling of narratives may lead to new understandings of how they are constructed, their dynamics and relationships. Similarly, as corpus linguistics operations must define metrics, it offers an occasion to review basic interpretive concepts such as “units of analysis, context, and genre." My essay begins with an admittedly cursory overview from a novice perspective of what capabilities corpus linguistics currently possesses for the analysis and modeling of narratives. Consideration is given to the epistemological issue in the social sciences with the positivistic prescription or empiricist description of units of analysis and the potential pitfalls or advantages corpus linguistics encounters in searching for adequate equivalent terms. This review leads naturally to reflection on the crucial determinative action of context on meaning and the extent to which current computational interfaces are able to account for and integrate into global analysis of linguistic and performance dimensions such as performer, intonation, gesture, diction, idioms and figurative language, setting, audience, time, and occasion. As a tentative conclusion from this review, it can be stated that artificial intelligence for modeling narratives or devising narrative algorithms must develop capacities to account for performance dimensions in order to fulfill their analytical potentialÖğe İspanya'da milliyetçilik ve tarihi roman(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2017) Horta, Maria JesusEdebiyat, milliyetçi mitlerin yaratılmasında temel "araç" olarak kullanılmıştır. XIX. yüzyıldaki liberal milliyetçiler, mutlakiyetçi monarşilerin lehine kullanılmış olan bütün kültürleri sahiplenerek kendi kanonlarını oluşturmuşlar ve bunlara yeni bir anlam kazandırmışlardır. Aynı zamanda, onların savundukları ideolojinin temel alınması suretiyle yaratılan yeni eserlerin ortaya çıkmasını da desteklemişlerdir. Romantizm hareketi, edebiyat ile milliyetçiliğin birleştirilmesine en büyük katkıda bulunan etkenlerden biri olmuştur. Roman, çok geçmeden, devletin savunduğu milliyetçiliğin en güzel sanatsal ifadesine dönüşmüş ve büyüyen nüfusun arasında gittikçe yayılan en basit bir araç haline gelmiştir. Öte yandan, Tarih ile Edebiyat arasında Eski Çağlardan beri çok derin bir ilişki bulunmaktadır. Bu anlamda, XIX. yüzyıldaki tarihî romanlar bu ilişkiye bir yenilik getirmiş, ama aynı zamanda okuyuculara ulusların geçmişlerini hoş bir biçimde tanıtacak yepyeni bir sanat biçimi olmaya özenmiştir. Bunların amacı, yalnızca şahıslara ya da tarihlere bağlanmadan, gerçeklere benzerlik ile eğlendirme unsurunu birbirine katarak, tarihe karşı bir ilgi uyandırmak olmuştur.Öğe Celestina: Calisto ve Melibea'nın trajikomedyası'nda Ortaçağ ve Rönesans arasında kalmış birey ve kadın(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2017) İlker, Nur Gülümserİspanyol Edebiyatının Ortaçağ toplumu ve bireyi arasındaki çatışmayı ele almasıyla en önemli eserlerinden biri olan Celestina: Calisto ve Melibea’nın Trajikomedyası, Rönesans’a dönmüş yüzüyle de önem kazanmaktadır. Yazar Fernando de Rojas’ın ustalıkla ve incelikle yarattığı karakterler vasıtasıyla, dönemin birey algısına odaklanırken, toplumun normlarının bireyler üzerindeki üstünlüğüne tanık oluruz. Aynı zamanda kadına karşı olan bakış açısının da vurgulandığı eserde, evrensel konular gün yüzüne çıkarken, insan, doğasıyla ve içgüdüleriyle işlenerek okuyucuya sunulur. Eserde genç, tutkularının kölesi olmuş Calisto ve saf, geleneklerine bağlı Melibea’nın aşkıyla ve de yaşlı büyücü Celestina’nın tamahkârlığıyla insani duyguların aşırıya kaçması eleştirilir. Topluma uygun olmayan eylemler sonucunda cezalandırılan karakterleriyle eser, didaktik bir metin olma özelliği taşımaktadır. Çalışmanın konusu olarak sözü geçen eserdeki birey ve kadın, Ortaçağ ve Rönesans arasında kalmış olarak ele alınacak ve incelenecektir.