Dergi Yayın Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 42
  • Öğe
    Eş Desteğinin Annelerin Doğum Sonu Güvenlik Hisleri ile İlişkisi
    (2024 Nisan) Katı, Gizem Nur; Altundağ, Kamile
    ÖZET Amaç: Bu araştırma eş desteğinin annelerin doğum sonu güvenlik hisleri ile ilişkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı-ilişki arayıcı türde olan araştırmanın örneklemini bir üniversite hastanesinde doğum yapan 204 anne oluşturmuştur. Veriler, Tanıtıcı Bilgi Formu, Erken Lohusalık Sürecinde Kadınların Algıladıkları Eş Desteği Ölçeği (ELSKAEDÖ) ve Annelerin Doğum Sonu Güvenlik Hisleri Ölçeği(ADSGHÖ) ile toplanmıştır. İstatistik parametreleri ortalama± standart sapma, sayı ve oranlar ile ifade edilmiştir. Veriler, Bağımsız Gruplarda T testi, Mann Whitney U testi, Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA), Kruskall Wallis testi ve Pearson Korelasyon analizi ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Araştırmada annelerin yaş ortalaması29,54±6,07 olup, %32,74’ünün ilk kez doğum yaptığı ve%90,2’sinin aile üyelerinden destek aldığı bulunmuştur. Annelerin ELSKAEDÖ toplam puan ortalaması58,08±9,01 ve ADSGHÖ toplam puan ortalaması64,29±10,27 olarak bulunmuştur. Annelerin algıladıkları eş desteği ile doğum sonu güvenlik hisleri arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır(r=0,513; p<0,05). Annelerin yaşadığı yer, doğum sonu dönemde eğitim alma ve aile üyelerinden doğum sonu dönemde destek alma durumu ile ADSGHÖ toplam puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur(p<0,05). Annelerin erken lohusalık sürecinde algıladığı eş desteği ve güvenlik hisleri iyi düzeydeydi. Annelerin algıladığı eş desteği arttıkça, doğum sonu güvenlik hisleri pozitif yönde artmıştır. Uygulamada Kullanım: Erken post partum dönem de hemşireler, annelerin eş ve aile üyelerinin desteğini bütüncül bir şekilde değerlendirerek eğitim vermelidirler.
  • Öğe
    Ağrı Yönetimine İlişkin Türkiye’de Randomize Kontrollü Çalışma Olarak Yapılmış Hemşirelik Doktora Tezlerinin Bibliyometrik Analizi
    (2024 Mart) Öztürk, Gizem; Elmalı Şimşek, Hülya
    ÖZET Amaç: Bu çalışmada Türkiye’de hemşirelik alanında ağrı yönetimi ile ilgili yapılmış ve randomize kontrollü deneysel araştırma tasarımına sahip doktora tezlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Türkiye’de ağrı yönetimine ilişkin randomize kontrollü deney olarak gerçekleştirilmiş 87 doktora tezi çalışma kapsamına alınmıştır. Çalışmanın verileri Yükseköğretim Kurulu Tez Merkezi ve Google Akademik veri tabanlarından elde edilmiştir. Veriler bibliyometrik yöntemle analiz edilmiş olup, tezlerin tamamlanma yılı, tezin yapıldığı üniversite ve ana bilim dalı, çalışılan ağrı türü, uygulanan girişim ve yayın olma durumları incelenmiştir. Bulgular: Tezlerin 2013-2023 yılları arasında yapıldığı, toplamda 24 üniversitede ve çoğunlukla (%43,7)Hemşirelik Ana Bilim Dalında yapılmıştır. Bu tezlerde, büyük oranda (%70,1) akut ağrı üzerine çalışılmış ve neredeyse tamamında (%98,9) farmakolojik olmayan yöntem kullanılmıştır. Yayınlanan tezlerin çoğunluğu SCI, SSCI, SCI-Expanded indekslerinde taranan dergilerde yayınlanmıştır. Sonuç: Araştırma sonucunda Türkiye’de ağrının yönetimi konusunda randomize kontrollü çalışma deseninde yapılan doktora tez sayılarının yıllara göre arttığı, ağrı yönetimi için birçok periferal ve davranışsal teknikler ile farklı diğer yöntemler gibi farmakolojik olmayan yöntemlerin tercih edildiği belirlenmiştir. Tezlerin çoğunluğunun yayın olmadığı görülmüştür. Bu durumun son yıllarda tamamlanan tezlerin şuan yayın sürecinde olma ihtimalinden kaynaklandığı düşünülmektedir.
  • Öğe
    Annelerin Emzirme ve Anne Sütüne Yönelik Geleneksel Uygulamaları: Tanımlayıcı Çalışma
    (2024 Nisan) Aygör, Hamide; Türk Düdükçü, Figen
    ÖZET Amaç: Emzirme ruhsal, sosyal ve toplumsal yönleri olan kültürel bir süreçtir. Bu kültürel olguya yönelik her toplumda farklı geleneksel uygulamalar yapılmaktadır. Kültürel değer, inanç, uygulama ve tutumlar anne ve bebek sağlığı üzerinde etkilidir. Çalışma, annelerin emzirme ve anne sütüne yönelik yaptıkları geleneksel uygulamaları belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Çalışma, tanımlayıcı tiptedir. Evreni, Konya Karatay ilçesinde bulunan üç Aile Sağlığı Merkezi’ne kayıtlı ve 0-24 aylık bebeği olan anneler oluşturmuştur. Çalışmanın örneklemini çalışma kriterlerine uyan 204anne oluşturmuştur. Veriler, bir anket formu ile toplanmıştır. Bulgular: Katılımcıların %55,9’u anne sütü ve emzirmeye yönelik geleneksel uygulamaları “önemli” bulduğunu, %22,5’i “önemsiz” bulduğunu ve %21,6’sı“kararsız” olduğunu bildirmiştir. İlk emzirmeden önce katılımcıların %24’ü bebeğinin ağzına hurma sürmüş,%28,4’ü bebeğin ağzına zemzem damlatmış ve %27,5’ikulağına ezan okumuştur. Anne sütünü arttırmak için en sık yapılan üç geleneksel uygulama lohusa şerbeti içme, sıcak içecekler içme ve hurma yemedir. Meme başı çatlağına yönelik yapılan geleneksel uygulamalar, meme ucuna ayva çekirdeği ya da zeytinyağı sürmedir. Emzirmeyi sonlandırmak için en sık yapılan üç geleneksel yöntem meme uçlarını siyaha/kırmızıya boyama, meme ucuna koli bandı ile bantlama ve meme uçlarına acı biber sürmeydi. Uygulamada Kullanım: Emzirme sürecinde, annelerin anne sütü ve emzirme ile ilgili yaptığı geleneksel uygulamaların bilinmesi, bu dönemde anne ve bebeğe yönelik sunulacak sağlık hizmetlerinin kalitesini arttırmak için önemlidir.
  • Öğe
    Kalça ve Diz Artroplastisi Uygulanan Hastaların Bakımına Yönelik Hemşirelik Eğitiminde Kullanılan Kavram Haritası ve Geleneksel Yöntemin Hemşirelik Öğrencilerinin Bilgi Düzeyine Etkisi: Randomize Kontrollü Çalışma
    (Selçuk Üniversitesi, 2023 Aralık) Durmaz, Melike; Faydalı, Saide
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, kalça ve diz artroplastisi uygulanan hastaların tedavi ve bakımlarını planlayan hemşirelik öğrencilerinin eğitiminde kullanılan iki yöntem (kavram haritası ve geleneksel anlatım) ile verilen eğitimlerin bilgi düzeyi üzerine etkisini belirlemektir. Yöntem: Çalışma randomize kontrollü ön-son test müdahale çalışması tasarımında yürütülmüştür. Müdahalesel tasarımda yürütülen araştırma verileri Şubat Mayıs 2018 tarihleri arasında elde edilmiştir. Kalça ve diz artroplastisi uygulanan hastaların tedavi ve bakım konulu eğitim, müdahale grubuna kavram haritası yöntemi ile kontrol grubuna geleneksel yöntemle verilmiştir. 52 müdahale grubu, 56 kontrol grubu öğrencisi ile çalışma tamamlanmıştır. Araştırma verileri; araştırmacılar tarafından oluşturulan öğrencilerin sosyodemografik özellikler formu, kalça ve diz artroplasti eğitim soruları ile kavram haritası yöntemi ve geleneksel eğitim yöntemine ilişkin görüş soruları ile toplanmıştır. Bulgular: Eğitim öncesi (I. ölçüm) geleneksel yöntemle eğitim alan hemşirelik öğrencilerinin (46,4±15,7) kavram haritası yöntemi ile eğitim alan hemşirelik öğrencilerine göre (53,2±11,7) daha düşük puan aldıkları belirlenmiştir. Eğitimden hemen sonra yapılan II. ölçümde de bilgi puanları arasında fark yokken, bir ay sonra gerçekleştirilen III. ölçümde müdahale ve kontrol grubu arasında anlamlı fark bulunmuştur. Uygulamada Kullanım: Kavram haritası yöntemi kullanılarak verilen eğitimlerin öğrencilerin teorik bilgileri hatırlama ve kullanma açısından olumlu yönde etkilediğinden kavram haritası yöntemi hemşirelik öğrencilerinin teorik ve pratik eğitiminde kullanılabilir. Kavram haritası yöntemi, öğrencilerin öğrenmeyi derinleştirmelerine, bilgiler arasında güçlü bağlantı kurmalarına ve karmaşık bilgileri daha kolay anlamalarına ve teorik bilgilerini klinik hemşirelik becerilerine dönüştürmede yardımcı olabilir.
  • Öğe
    Türkiye’de Kanser Hastalarında Oral Mukozitle İlgili Yapılan Hemşirelik Tezlerinin İncelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2023 Aralık) Çalışır Kundakçı, Şule
    Amaç: Bu çalışma, Türkiye’de kanserli hastalarda oral mukozitle ilgili hemşirelik lisansüstü tezlerini incelemek amacıyla sistematik derleme türünde yapıldı. Yöntem: Tezlere Yüksek Öğretim Kurumu Ulusal Tez Merkezi veri tabanı taranarak ulaşıldı. Çalışmaya, hemşirelik alanında yapılan, tam metnine ulaşılan doktora ve yüksek lisans tezleri dahil edildi. Tarama, Türkçe dilinde “mukozit”, “oral mukozit” ve “ağız bakımı” anahtar kelimeleri kullanılarak Mart-Nisan 2023 tarihleri arasında yapıldı. Tarama sonunda çalışma kriterlerine uyan 20 tez çalışmaya dahil edildi. Bulgular: Araştırmada incelenen tezlerin 14’ünü (%70) yüksek lisans, 6’sını (%30) doktora tezi oluşturmaktadır. Tezlerin %55’inin Hemşirelik Anabilim Dalı’na bağlı olarak yürütüldüğü ve çoğunlukla deneysel (%55) tasarım kullanıldığı görüldü. Tezlerde incelenen örneklem grubunu çoğunlukla kemoterapi alan hastalar (%40), baş ve boyun kanserli hastalar (%20) ve hematolojik kanserli hastalar (%20) oluşturmaktadır. Uygulamada Kullanım: Yapılan çalışmalarda, oral mukozit yönetiminde ankaferd hemostat, kekik balı, propolis, arı sütü, kriyoterapi ve karadut kullanıldığı görüldü. Ancak, kullanılan yöntemlerin uygulama etkinliği, uygulama şekli ve süresi ile ilgili daha fazla kanıta ihtiyaç vardır. Bu yüzden, hemşirelik bakımında kullanılabilmesi için randomize kontrollü çalışmalar yapılması önerilmektedir.
  • Öğe
    Nazogastrik Tüp Kaynaklı Basınç Yaralanmalarının Önlenmesinde Kanıt Temelli Deri Bakımı ve Hidrokolloid Örtünün Etkisi: Randomize Kontrollü Çalışma Protokolü
    (Selçuk Üniversitesi, 2023 Aralık) Yeşilyurt, Maide; Yüksel, Serpil; Yosunkaya, Alper
    Amaç: Araştırmada, nazogastrik tüp (NG) tüp kaynaklı basınç yaralanmalarını önlemede kanıt temelli deri bakımı ve hidrokolloid örtünün etkisini belirlemek amaçlandı. Yöntem: Araştırma, bir üniversite hastanesinin anesteziyoloji ve reanimasyon yoğun bakım ünitesinde 2020-2022 yılları arasında yürütüldü. Araştırmanın örneklemini 102 hasta oluşturdu. Randomizasyonla her gruba (Hidrokolloid, deri bakımı, kontrol) 34 hasta atandı. Veri toplayan araştırmacı ve hastalar grup atamasına körlendi. Kontrol grubundaki hastalar klinikteki rutin bakımı aldı. Hidrokolloid örtü grubundaki hastalara NG tüp takıldıktan sonra yarı saydam hidrokolloid örtü uygulandı ve tüp bu örtü ile tespit edildi. Deri bakım grubundaki hastalara rehberlerde yer alan kanıt temelli deri bakım girişimleri günde iki kez uygulandı. Basınç yaralanması gelişen hastalarda izlem yaralanmanın oluştuğu gün, yaralanma gelişmeyenlerde ise 18. günde sonlandırıldı. Araştırma öncesi gerekli etik kurul ve kurum izinleri alındı. Uygulamada kullanım: Araştırma, NG tüp kaynaklı basınç yaralanmalarının önlenmesinde hidrokolloid örtünün etkinliğine yönelik kanıt temelli bilgi sağlayacak ilk araştırma olma özelliği taşımaktadır.
  • Öğe
    COVID-19 Pandemi Sürecinde Hemşirelerin Tükenmişlik Düzeylerinin Değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2023 Ağustos) Uysal Kasap, Ece; Çerçi, Seyhan; Agit Akdoğan, Tülay; Balkan, Mehmet İkbal; Özdal, Nergis; Kopuz, Sümeyye Nur
    Amaç: Bu araştırmada, COVİD-19 pandemi sürecinde aktif hizmet veren hemşirelerin tükenmişlik düzeylerini belirlemek amaçlandı. Yöntem: Tanımlayıcı tipteki bu araştırmanın evrenini, İstanbul'da bir şehir hastanesinde görev yapan hemşireler (N:736), örneklemini ise araştırmaya katılmayı kabul eden 198 hemşire oluşturdu. Araştırma verileri, Kişisel Bilgi Formu ve Maslach Tükenmişlik Ölçeği ile toplandı, frekans, ortalama, bağımsız gruplarda t testi, tek yönlü ANOVA ve post-hoc testler ile değerlendirildi. Bulgular: Hemşirelerin Maslach Tükenmişlik Ölçeği toplam puan ortalaması 62,33±12,23, alt boyutlarından duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı ortalamaları sırasıyla 29,49±7,63; 13,02±3,98; 19,82±4,19 olarak belirlendi. Erkek hemşireler ile kıyaslandığında kadınların duygusal tükenme düzeyleri anlamlı olarak daha yüksek bulundu (t=2,125; p=,035). Pandemi kliniklerde çalışan hemşireler ile kıyaslandığında diğer kliniklerde çalışan hemşirelerin kişisel başarı düzeyleri anlamlı olarak yüksekti (t=2,147; p=,033). COVİD-19 tanılı hasta ile temas eden hemşirelerin duygusal tükenme düzeyleri de temas etmeyenlere göre anlamlı olarak daha yüksekti (t=2,040; p=,043). Uygulamada Kullanım: Hemşirelerin tükenmişlik düzeyleri duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı alt boyutlarında yüksek bulundu, cinsiyet, klinik ve enfekte hastayla temas durumuna göre ölçek puan ortalamaları arasında anlamlı farklılıklar tespit edildi. Artan iş yükü, belirsizliğin hakim oluşu, meslektaşların kaybı, aileden uzak yaşam gibi hususlar yüzünden hemşirelerin tükenmişlik düzeyi yüksektir. Salgının ön saflarında mücadele eden sağlık sisteminin bel kemiği olan hemşirelerin desteklenmesi gerektiği söylenebilir.
  • Öğe
    Hastaların Hasta Haklarına Yönelik Bilgi Düzeyleri ve Kullanma Tutumlarının İncelenmesi: Tanımlayıcı Kesitsel Bir Çalışma
    (Selçuk Üniversitesi, 2023 Ağustos) Özlük, Bilgen; Yorgancılar, Fatma Ezgi
    Amaç: Hastaların hasta hakları konusunda bilgilendirilmelerinin yanı sıra bu bilgiyi ne düzeyde kullandıkları da önemlidir. Bu çalışmada hastaların hasta hakları konusundaki bilgi düzeyleri ve kullanma tutumlarının incelenmesi amaçlandı. Yöntem: Tanımlayıcı kesitsel tipteki bu araştırma, 05.04-05.05.2017 tarihleri arasında bir üniversite ve bir özel hastanede yatarak sağlık hizmeti alan, onam yeterliliği bulunan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 253 erişkin hasta ile gerçekleştirildi. Veriler "Hasta Hakları Bilgi Ölçeği" ve "Hasta Haklarını Kullanma Tutumu Ölçeği" ile toplandı. Çalışma için etik onam, kurum izinleri, ölçek yazar izinleri ve hastalardan yazılı onam alındı. Verilerinin analizinde sayı ve yüzde dağılımı, ortalama, standart sapma, bağımsız gruplarda t testi ve tek yönlü varyans analizi (ANOVA) kullanıldı. Bulgular: Hastaların hasta hakları konusundaki bilgi düzeylerinin yüksek olduğu (Ort.±SS=40,25±3,03) ve hasta haklarını kullanma tutumlarının düşük olduğu (Ort.±SS=48,71±13,85) belirlendi. Hasta hakları konusunda bilgiyi medyadan öğrenen hastaların, hastanelerden öğrenen hastalara göre hasta haklarını kullanma tutumlarının daha yüksek ve istatistik olarak anlamlı olduğu belirlendi (p<0,05). Uygulamada Kullanım: Bir kişinin haklarını tanımasının ve onu kullanmasının ilk adımı, haklarının ne olduğunu bilmesidir. Bu sağlandığında, hastalar haklarını bilmenin bilinciyle haklarını kullanmaya yönelik bir tutum geliştireceklerdir.
  • Öğe
    Yönetici Hemşirelerin Liderlik Davranışlarının Değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2023 Ağustos) Uyurdağ, Nermin; Çerçi, Seyhan
    Amaç: Bu çalışma hemşirelerin yöneticilerinde algıladıkları liderlik davranışlarını değerlendirmek amacıyla yapıldı. Yöntem: Tanımlayıcı tasarımda olan araştırmanın evrenini, Diyarbakır’da kamuya ait bir hastanede çalışan 360 hemşire oluşturdu. Örneklem seçimine gidilmeden evrenin tamamı örneklem kapsamına alındı. Araştırma gönüllü katılımı kabul eden 155 hemşire ile gerçekleştirildi. Veriler, demografik bilgileri sorgulayan Kişisel Bilgi Formu ve Liderlik Davranış Ölçeği kullanılarak,Nisan-Haziran 2019 tarihleri arasında toplandı. Verilerin analizinde normallik testleri, güveniliklik analizleri, tanımlayıcı istatistiksel yöntemler ve karşılaştırma analizleri uygulandı. Bulgular: Hemşirelerin Liderlik Davranış Ölçeğinin puan ortalaması 3,71±0,99’dur. Alt boyut puan ortalamalarının;en yüksek görev odaklı (3,78±0,87), en düşük değişim odaklı (3,65±0,91) olduğu saptandı. Hemşirelerin puanlarının, iş gören odaklı liderlik alt boyutunda yoğun bakımda çalışanların acilde çalışanlardan, toplam liderlik ortalamasında ise serviste çalışanların acilde çalışanlardan yüksek olduğu tespit edildi. İş gören odaklı liderlik alt boyutunda 1-5 yıl arasında çalışanların puanları 6-10 yıl arasında çalışanlardan, değişim odaklı liderlik alt boyutu ortalamasında ise 1-5 yıl arasında çalışanların, 6-10 yıl arasında çalışanlardan anlamlı olarak yüksek bulundu. Uygulamada Kullanım: Hemşirelerin, yönetici hemşirelerde bulunan liderlik davranışını algılama düzeylerinin en yüksek görev odaklı liderlik alt boyutunda olduğu, ayrıca yöneticilerin üç tür liderlik özelliğini birbirine yakın düzeyde gösterdiği saptandı. Hemşirelerde liderlik becerilerinin arttırılması için eğitim programlarının geliştirilmesi önerilebilir.
  • Öğe
    İnfertilite Tedavisi Gören Kadınlarda Belirsizliğe Tahammülsüzlük ve Psikolojik İyi Oluş İlişkisi
    (Selçuk Üniversitesi, 2023 Ağustos) Turan, Aslıhan; Beydağ, Kerime Derya
    Amaç: Bu araştırma, infertilite tedavisi gören kadınların belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyleri ile psikolojik iyi oluş düzeyleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı nitelikteki çalışmanın örneklemini, İstanbul İli Anadolu yakasındaki bir üniversite hastanesinin infertilite polikliniğine 1 Mart1 Temmuz 2020 tarihleri arasında başvuran 140 infertil kadın oluşturmuştur. Veriler, tanımlayıcı veri toplama formu, Belirsizliğe Tahammülsüzlük Ölçeği (BTÖ) ve Psikolojik İyi Oluş Ölçeği (PİOÖ) ile elde edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde, sayı-yüzdelik hesaplamaları, ortalama, standart sapma ve spearman korelasyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Kadınların %45,7'si 30 yaş ve üzeri yaş grubunda ve %47,1’i üniversite mezunudur. Katılımcıların %36,4'ü 1-3 yıldır evlidir ve %77,1'i daha önce gebe kalmamıştır. Katılımcıların %53,6'sının 1 yıldan az süredir infertilite tedavisi gördüğü, %62,9'una daha önce bir kez yardımcı üreme tekniği tedavisi uygulandığı ve %50’sinin daha önce başarısız sonuç aldığı belirlenmiştir. Araştırmaya katılan kadınların BTÖ puan ortalaması 92,31±25,53 ve PİO puan ortalaması 35,83±12,10 olarak bulunmuştur. Katılımcıların BTÖ ile PİOÖ puan ortalaması arasında negatif yönde ilişki saptanmıştır (p<0,01). Uygulamada Kullanım: Araştırma kapsamındaki kadınların psikolojik iyi oluş düzeyleri arttıkça, belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyleri azalmıştır. İnfertilite tedavisi kadınların yoğun stres ve belirsizlik yaşadığı bir durumdur. İnfertilite tedavisi gören kadınların psikolojik iyi oluşlarının değerlendirilmesi ve belirsizliğe tahammülsüzlüğü olan kadınlar için psikolojik destek sağlanması konusunda yönlendirmelerin yapılması önerilmektedir.
  • Öğe
    Covid-19 Tanılı Ortopedik Cerrahi Hastasının Günlük Yaşam Aktiviteleri Modeline Göre Bakım Uygulamaları: Olgu Sunumu
    (Selçuk Üniversitesi, 2022 Aralık) Aydemir, Özgül; Görücü, Rabia; Ayoğlu, Tuluha
    Giriş: Covid-19 pandemisi hemşirelik bakımında bireye özgü bakım gereksinimlerini arttırmaktadır. Bakımın, sistemli ve bilimsel yaklaşımla gerçekleştirilebilmesi için hemşirelik modellerine dayandırılarak hemşirelik süreci doğrultusunda planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu olgu sunumunda, femur boyun kırığı olan, COVID-19 tanılı hastanın ameliyat öncesi ve sonrası, Roper Logan Tierney’in Günlük Yaşam Aktiviteleri Modeli doğrultusunda verilen hemşirelik bakımı ve sonuçlarının sunulması amaçlandı. Olgu Sunumu: Ateş, öksürük, balgam şikayetleri ve düşme nedeniyle acil servise getirilen 67 yaşında kadın hastada (H.G.), femur boyun kırığı tespit edildi. Yatışı sırasında Covid-19 PCR örneği pozitif olduğundan hastanın tedavi ve bakımı Covid-19 servisinde başlatıldı. İzolasyon sürecinde Covid-19 tedavi ve bakım uygulamaları gerçekleştirilen hasta, parsiyel kalça protezi girişimi için ortopedi kliniğine yatırıldı. Sonuç: Hastaya; “Akut Ağrı, Enfeksiyon Bulaştırma Riski, Düşme Riski, Sosyal İzolasyon, Bilgi Eksikliği, Gaz Değişiminde Bozulma, Etkisiz Solunum Örüntüsü, Beslenmede Dengesizlik: Gereksinimden Az, Enfeksiyon Riski, Öz Bakım Eksikliği Sendromu, Deri Bütünlüğünde Bozulma Riski, Beden Sıcaklığında Dengesizlik Riski, Fiziksel Harekette Bozulma, Basınç Yaralanması Gelişme Riski, Venöz Tromboemboli Gelişme Riski, Bireysel Baş Etmede Yetersizlik, Benlik Saygısında Rahatsızlık, Uyku Örüntüsünde Bozulma ve Ölüm Anksiyetesi tanıları koyuldu ve Günlük Yaşam Aktiviteleri Modeli doğrultusunda hemşirelik bakımı gerçekleştirildi.
  • Öğe
    Ameliyat Öncesi Açlık Hakkında Hemşirelerin Bilgi, Tutum ve Uygulamalarının Güncel Rehberlere Uygunluğunun Değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2022 Aralık) Güzel, Ali; Yava, Ayla; Metin, Hatice Tetik; Albayrak, Elif Akyiğit
    Amaç: Bu çalışmada, ameliyat öncesi hastaların oral sıvı/besin alımının kısıtlanması konusunda hemşirelerin bilgi, tutum ve uygulamalarının güncel rehberlere uygunluğu araştırıldı. Yöntem: Tanımlayıcı tipteki araştırma, Ağustos-Eylül 2019 tarihleri arasında Bitlis Devlet Hastanesi ve Bitlis/Tatvan Devlet Hastanesi’nde yapıldı. Araştırmanın evrenini cerrahi kliniklerde çalışan tüm hemşireler, örneklemini ise araştırmaya katılmayı kabul eden 51 hemşire oluşturdu. Verilerin toplanmasında anket formu kullanıldı ve SPSS 20.0 paket programında tanımlayıcı istatistiksel yöntemler kullanılarak analiz edildi. Bulgular: Hemşirelerin %66,7’si kadın, yaş ortalaması 27,39±4,5, %80,4’ü lisans mezunudur. Hemşirelerin %96,1’i kliniklerde gece 12’den sonra oral alımın kesildiğini belirtti. Hemşirelerin %96,1’i hastaların 8 saatten fazla aç kaldığını düşünmesine rağmen %49’u gece 12’den sonra aç bırakma prosedürünü doğru bulduğunu ifade etti. ‘Ameliyat öncesi hastaların aç bırakılma sebebi nedir?’, ‘Hastalar ameliyattan önce hafif yemekleri ne zamana kadar yiyebilirler?’, ‘Hastalar ameliyattan önce berrak sıvıları ne zamana kadar alabilirler?’, ‘Hastalar ameliyattan önce süt, süt ürünleri, bebek maması gibi besinleri ne zamana kadar alabilirler?’ ve ‘Bebek hastalar ameliyattan önce anne sütünü ne zamana kadar alabilirler?’ sorularına doğru cevap verenlerin oranı sırasıyla; %76,5, %13,7, %3,9, %13,7 ve %25,5 şeklindeydi. Uygulamada Kullanım: Hemşireler, oral alımın kesilmesi konusunda çoğunlukla geleneksel yaklaşımı uygulamaktaydı. Ameliyat öncesi açlık konusunda bilgi düzeylerinin ve uygulamalarının güncel rehberlere uygunluğunun düşük olduğu saptandı. Multidisipliner bir anlayışla kanıta dayalı protokollerin geliştirilmesi faydalı olacaktır.
  • Öğe
    Determining Attitudes of Nursing Students on Premarital Sex
    (Selçuk Üniversitesi, 2022 Aralık) Beydağ, Kerime Derya; Dal, Nursel Alp
    Objective: Sexual attitudes and behaviors are mainly affected by parents at early ages, and then peer influence becomes more important. During college years, less parental control and cultural environment of universities have significant effect on sexual attitudes and behaviors. It was aimed in this study to determine nursing students' attitudes of premarital sex and to reveal the factors affecting it. Method: The descriptive study was conducted between December 2018 and December 2019 with the Nursing Department students attending a foundation university providing education in the Anatolian side of Istanbul. The population of the study consisted of 284 nursing students who were attending the school on the specified dates. No sample selection was made in the study and it was aimed to reach the whole population. However, the study was completed with 260 students due to the fact that there were students who did not want to participate in the study and the incomplete surveys were not included in the study. An introductory survey form and Premarital Sex Attitude Scale (PMSAS) were used to obtain the data. Results: The students' mean score of PMSAS was found to be 52.44±14.32 It was determined that those between the ages of 18-20 and those whose hometown was in the eastern region had a more negative attitude towards premarital sex (p<0.05). Usage in Practice: During the education of nursing students, it is important to include premarital sex subjects within the scope of courses such as sexual health/reproductive health and gender in the curriculum.
  • Öğe
    Üniversite Öğrencilerine Verilen Toplumsal Cinsiyet ve Şiddet Farkındalığı Eğitiminin Toplumsal Cinsiyet Algı ve Tutumuna Etkisi
    (Selçuk Üniversitesi, 2022 Aralık) Karakoç, Hediye; Duran, Büşra; Döner, Şerife İrem
    Amaç: Toplumsal cinsiyet eşitsizliği birçok alanda görülmekte ve ekonomik kültürül ve sosyal birçok alanı etkilemektedir. Bu araştırma, toplumsal cinsiyet ve şiddet konusunda farkındalığı artırmak amacıyla verilen eğitimin ebelik öğrencilerinin toplumsal cinsiyet algı ve tutumuna etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Araştırma, deneysel araştırma tasarımlarından randomize olmayan gruplarda ön test-son test yarı deneysel olarak planlanmıştır. Araştırmada örneklem seçimine gidilmemiş olup, araştırmaya dâhil edilme kriterlerine uyan 41 ebelik öğrencisi ile yürütülmüştür. Veriler, tanıtıcı bilgi formu, Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği, Toplumsal Cinsiyet Algısı Ölçeği ile toplanmıştır. Katılımcılara çalışmanın amacı aktarılarak, gönüllülük ilkesi doğrultusunda veriler toparlanmıştır. Verilerin analizinde, tanımlayıcı istatistikler için sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma kullanılmıştır. Karşılaştırmalı tekrarlı ölçümlerde tek faktörlü varyans analizi ve korelasyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Katılımcıların toplumsal cinsiyet rolleri tutum ölçeği ön test puan ortalamasının 60,02 ± 8,49, son test puan ortalamasının 58,93 ± 7,96 olduğu belirlenmiştir. Toplumsal cinsiyet algı ölçeği ön test puan ortalamasının 111,00 ± 10,50, son test puan ortalamasının ise 110,51 ± 12,07 olduğu bulunmuştur. Katılımcıların eğitim öncesi ve sonrası toplumsal cinsiyet rolleri tutum (p = 0,2929) ve toplumsal cinsiyet algı (p = 0,771) puan ortalamaları karşılaştırıldığında anlamlı fark olmadığı belirlenmiştir. Uygulamada Kullanım: Toplumsal cinsiyet ve şiddete yönelik eğitim sonrası ebelik öğrencilerinin toplumsal cinsiyet tutum ve algılarının değişmediği belirlenmiştir. Toplumsal cinsiyet ve şiddet üzerine etki edecek farklı bölüm, müfredat, eğitim programı içeriği bakımından karşılaştırmalı çalışmalar planlanması önerilmektedir.
  • Öğe
    Fizyolojik Sarılıklı Yenidoğan Annelerinde Emzirme Öz Yeterliliği ve Yetersiz Süt Algısının Belirlenmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2022 Aralık) Kısaoğlu, Sevda; Kurt, Fatma Yılmaz
    Amaç: Çalışma, fizyolojik sarılığı olan ve olmayan yenidoğan annelerinin emzirme öz yeterlilik ve yetersiz süt algısının belirlenmesi amacıyla yapıldı. Yöntem: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak planlanan araştırma, Türkiye’nin Batı bölgesinde bulunan bir Devlet Hastanesi’nde fizyolojik sarılık tanısı almış ve almamış 240 yenidoğan annesi ile gerçekleştirildi. Araştırmanın verileri “Anne ve Bebeği Tanıtıcı Bilgi Formu”, “Postpartum Emzirme Öz Yeterlilik Ölçeği (PEÖYÖ)” ve “Yetersiz Süt Algısı Ölçeği (YSA)” ile toplandı. Verilerin analizinde Shapiro Wilk testi, t testi, Spearman korelasyon, Mann Whitney U, Kruskal Wallis analizleri ve Ki-Kare testi kullanıldı. Çalışmanın her aşamasında etik ilkelere bağlı kalındı. İstatistiksel anlamlılık p< 0,05 olarak kabul edildi. Bulgular: Fizyolojik sarılığı olan yenidoğan annelerinin PEÖYÖ puan ortalaması 60,79±7,85, YSA ölçek puan ortalaması 42,19±7,25; fizyolojik sarılığı olmayan yenidoğan annelerinin PEÖYÖ puan ortalaması 63,96±5,75, YSA ölçek puan ortalaması 42,83±7,73 bulundu. YSA puan ortalaması ile fizyolojik sarılık olma durumu arasında anlamlı bir farklılık olmadığı (p>0,05), PEÖYÖ puan ortalaması ile fizyolojik sarılık olma durumu arasında istatistiksel anlamlı farklılık olduğu (p<0,001) saptandı. Uygulamada Kullanım: Annelerin emzirmeye başlama ve sürdürmede sağladığı başarı annenin emzirme öz yeterliliği ve yetersiz süt algısından etkilenmekte olup, yenidoğanın sarılık riskini de etkilemektedir. Sağlık profesyonellerinin desteği ile annenin emzirme özyeterlilik ve süt yeterlilik algısı artırılabilir, başarılı bir emzirme süreci sağlanıp yenidoğanda sarılık gelişme olasılığı azaltılabilir.
  • Öğe
    Pnömoni Tanılı Çocuk Hastanın Gordon’un Fonksiyonel Sağlık Örüntülerine Göre Hemşirelik Bakımı: Olgu Sunumu
    (Selçuk Üniversitesi, 2023 Nisan) Tosun, Hüseyin Emre; Çelen, Raziye
    Giriş: Gordon tarafından geliştirilen “Fonksiyonel Sağlık Örüntüleri” (FSÖ) hemşirelik modeli, hasta bakımının planlanması ve hemşirelik girişimlerinin bütüncül bir biçimde uygulanmasında hemşirelere yön vermektedir. Bu olgu çalışması, pnömoni tanısı olan ve çocuk yoğun bakım ünitesinde tedavi gören çocuk hastanın Gordon’un Fonksiyonel Sağlık Örüntüleri Modeline göre hemşirelik bakım yaklaşımları ve iyileşme sürecinin değerlendirilmesi amaçlandı. Olgu Sunumu: Sekiz yaşında olan hidrosefali ve epilepsi tanılı bir erkek çocuk hastada dört gün süren öksürük, hafif ateş ve nefes darlığı şikayetleri vardı. Acil servise yatışı yapılan hastanın klinik durumu ve oksijen satürasyon değerinin (<%95) düzelmemesi nedeni ile çocuk yoğun bakıma yatışı yapıldı. Klinik bulgular ve solunum yolu nazal sürüntü sonuçlarına göre pnömoni tanısı ile çocuğun tedavi ve bakımı planlandı. Veriler fonksiyonel sağlık örüntü modeli kullanılarak toplandı. Marjory Gordon'un 11 fonksiyonel örüntü modeli çerçevesinde değerlendirme gerçekleştirildi ve problemler saptandı. Problem saptanan alanlar ile ilişkili olarak 4 risk tanısı olmak üzere toplam 14 hemşirelik tanısı belirlendi. Çocuk yoğun bakımda ilaç, oksijen tedavisi ve Gordon’un Fonksiyonel Sağlık Örüntüsü Modeline göre hemşirelik bakımı doğrultusunda solunum sıkıntısı giderildi. Tedavi ve bakım sırasında herhangi bir komplikasyon gelişmedi. Sonuç: Olgu çıktılarına göre, Fonksiyonel Sağlık Örüntüsü Modelinin etkili olduğu düşünülmektedir. Bu doğrultuda, çocuk hastalara bütüncül bir bakım vermek için modele dayalı hemşirelik bakım uygulamalarının artırılması önerilir.
  • Öğe
    Burası Farklı: Hemşirelik Öğrencisi Gözüyle Ameliyathane Ortamı
    (Selçuk Üniversitesi, 2023 Nisan) Aydın, Aydanur; Gürsoy, Ayla
    Amaç: Araştırmanın amacı, hemşirelik öğrencilerin ameliyathane deneyimlerini anlamayı ve yorumlamayı amaçlamaktır. Yöntem: Araştırma nitel araştırma düzeninde yer alan fenomenoloji desende tamamlandı. Bu desende bir olguya ilişkin bireylerin deneyimleri ve bu deneyime yükledikleri anlamlar ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır. Araştırmaya hemşirelik bölümünde öğrenim gören ve kendi istekleri ile ameliyathane uygulaması yapan on son sınıf öğrencisi dahil edildi. Araştırma verileri öğrencilerle yarı-yapılandırılmış görüşme ile toplanı ve fenomenolojik olarak analiz edildi. Bulgular: Araştırma verileri çözümlendiğinde; ameliyathaneden ürkme, ekibin bir parçası olduğunu düşünme ve ameliyathanede daha çok zaman geçirme isteği şeklinde üç ana kategori belirlendi. Ayrıca ürkme ana temasının altında soğuk boşluğa ve umuda yürüme şeklinde alt temalar saptandı. Ameliyathaneyi ürkütücü olarak tanımlayan öğrencinin yanında diğer klinik ortamlardan farklılıklarının güzel etkilerini ifade eden öğrencilere rastlandı. Bu tanımlamanın yanında ameliyathanede daha uzun süre geçirmek istediğini belirttikleri görüldü. Uygulamada Kullanım: Çalışma hemşirelik öğrencilerinin ameliyathane deneyimlerine ilişkin bilgi sağlamaktadır. Sonuçlar hemşirelik öğrencilerinin klinik uygulamaların deneyimlerine etkilerinin görülmesine ve mesleki algılarının tanımlanmasına katkı sağlayacaktır. Araştırma sonuçları hemşirelik eğitiminde klinik uygulamaların planlanmasına katkı sağlayabilir.
  • Öğe
    Sezaryen Operasyonunda Uygulanan Anestezi Tipinin Doğum Sonu Konfora ve Ağrı İnancına Etkisi
    (Selçuk Üniversitesi, 2023 Nisan) Orak, Gülnihal; Beydağ, Kerime Derya
    Amaç: Bu araştırma, sezaryen operasyonunda uygulanan anestezi tipinin demografik özellikler, doğum sonu konfor ve ağrı inancına etkisini belirlenmek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı tipteki araştırmanın örneklemini, Ocak-Mart 2021 tarihleri arasında İstanbul ili Anadolu yakasındaki bir hastanede spinal anestezi ile sezaryen uygulanan 121 kadın ile genel anestezi altında sezaryen uygulanan 120 kadın olmak üzere 241 kadın oluşturmuştur. Araştırma verileri, “Kişisel Bilgi Formu”, “Doğum Sonu Konfor Ölçeği” ve “Ağrı İnançları Ölçeği” ile elde edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde, sayı ve yüzde hesaplamaları, Mann Whitney U testi, t testi, kikare testi ve Spearman Korelasyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Katılımcıların anestezi tipine göre demografik özellikleri arasında anlamlı farklılık olmadığı, grupların birbirine benzer olduğu saptanmıştır. Katılımcılardan genel anestezi ile sezaryen uygulanan kadınların ağrı inançları toplam puanının doğum sonu 24 saatte ve 48’nci saatte spinal anestezi uygulananlardan daha yüksek olduğu; konfor düzeylerinin ise daha düşük olduğu belirlenmiştir (p<0,05). Kadınların doğum sonu 24’ncü ve 48’nci saatte ağrı inançları ile konfor düzeyleri arasında negatif yönde zayıf ilişki olduğu belirlenmiştir (p<0,05). Kadınların ağrı inancı arttıkça, doğum sonu konfor düzeyleri düşmektedir. Uygulamada Kullanım: Konfor düzeyini yükselten anestezi tipi ağrı inancı üzerine de olumlu etkili olacaktır. Doğum sonu dönemde kadınların ağrılarını etkin bir şekilde kontrol etmeleri durumunda konfor düzeyleri de buna bağlı olarak artış gösterecektir.
  • Öğe
    Parent School Program Based on Technology: Randomized Controlled Trial Protocol
    (Selçuk Üniversitesi, 2023 Nisan) Cırlak, Ahu; Toruner, Ebru Kılıcarslan
    Objective: The purpose of this study was to assess the efficacy of a technology-based parent school program designed for parents of children aged 1-3 to improve their parenting abilities. Method: The research is a parallel-group, single-blind (participant) randomized controlled trial. The research will be conducted with parents with children aged 18 and 24 months in a hospital's well-child outpatient clinic in Turkey. The data of the research will be collected with Parent and Child Descriptive Data Form, Parenting Skill Assessment Form, Skill Assessment Form the Toddler Development, Development of the Psychosocial Status Assessment Form for Parents (1-3 aged), and The SelfEfficacy for Parenting Tasks Index-Toddler Scale (SEPTI-TS) (1-3 years). The minimum sample size of the research is planned to be a total of 68 participants (intervention group=34, control group=34). The program will last 10 weeks. Parents in the intervention group will read the modules on the website and then participate in the online group interaction. Parents will receive counseling throughout the program. In addition, motivational messages will be sent to parents during the follow-up phase. The modules will deal with the child's physical growth, cognitive and language development, and social-emotional development. The modules will be aided by videos and messages. This study was planned based on Meleis' Transition Theory. Results: Following the Technology-Based Parent School Program, parents are expected to have child-rearing skills and self-efficacy in terms of the development of their children. Usage in practice: The parent school will be a guide to support parents in physical, cognitive, social-emotional, and language development of the 1-3-year-old child
  • Öğe
    Pender’in Sağlığı Geliştirme Modeline Göre Tip 1 Diyabet Tanılı Çocuk ve Ailenin Değerlendirilmesi: Kavram Haritası
    (Selçuk Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi, 2022) Demirdağ, Seda Nur
    Giriş: Tip 1 diyabet kandaki glukoz oranın yüksek seyretmesiyle karakterize metabolik bir hastalıktır. Bütün yaş gruplarını etkilediği gibi çocuk ve adölesanlarda da oldukça fazla görülmektedir. Yaşam kalitesinin düşmesini engellemek ve komplikasyon oluşumunu en aza indirmek için sürecin yönetimi oldukça önemlidir. Diyabet yönetim sürecinde diyet, egzersiz, kan şekeri ölçümü ve ilaç uygulama gibi sağlık gereksinimleri yer almaktadır. Çocuk ve ailelerin hastalığın yönetimini sağlayabilmesi için hemşireler eğitim ve danışmanlık rolleriyle hasta ve ailesini desteklemelidir. Hemşirelerin bakımlarını uygularken model ve kuramları kullanması mesleğin profesyonelleşmesine katkı sağlamaktadır. Pender’in sağlığı geliştirme modeli doğrultusunda diyabetin değerlendirilmesi sağlık davranışındaki eksikliklerin belirlenmesi ve bu davranışların doğru bir şekilde kazanılmasına katkı sağlayacaktır. Olgu sunumu: Bu olgu sunumunun amacı Pender’in Sağlığı Geliştirme Modeli’ne göre yeni tanı almış Tip 1 Diyabet (DM)’e sahip çocuk ve ailesinin değerlendirilmesi ve Kuzey Amerika Hemşirelik Tanıları Birliği (North American Nursing Diagnosis Association-International-NANDA-I) tanıları ile verilen hemşirelik bakımını kavram haritası ile sunmaktır. Sonuç: Çocuk ve ailesinin bütüncül olarak değerlendirildiği olguda hemşirelik tanıları Pender’in Sağlığı Geliştirme Modeli kapsamında “Bireysel Özellikler ve Deneyimlere Yönelik Hemşirelik Tanıları, Davranışa Özgü Bilişsel Süreçler ve Etkilere Yönelik Hemşirelik Tanıları ve Davranış Çıktılarına Yönelik Hemşirelik Tanıları” başlıkları altında gruplanmış ve biri risk tanısı dördü mevcut tanı olmak üzere toplam beş hemşirelik tanısı belirlenmiştir.