Dergi Yayın Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe A serological investigation of Blue Tongue Virus infection in sheep breeds in Karaman province(Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, 2015) Yavru, Sibel; Avcı, Oğuzhan; Yapıcı, Orhan; Bulut, Oya; Şimsek, Atilla; Kale, MehmetAmaç: Bu çalışma Karaman’da bulunan koyun işletmelerinde Blue Tongue Virus’a karşı seroprevalansın belirlenmesi amacı ile yapıldı. Gereç ve Yöntem: Beş farklı işletmeden rastgele seçilen (her birinden 70 adet) toplam 350 koyundan kan serum örnekleri toplandı. Örnekler Blue Tongue Virus’a karşı gelişen antikor varlığı yönünden ticari olarak temin edilen competitive enzyme linked immunosorbent assay (cELISA) ile test edildi. Bulgular: İşletmelerde Blue Tongue Virus’a karşı gelişen antikor prevalansı sırası ile %32.85, %28.57, %25.71, %37.14 ve %41.42 olarak belirlendi. Toplam 350 serum örneğinin 116 (%33.14)’sı Blue Tongue Virus’a spesifik antikor varlığı yönünden cELISA ile pozitif tespit edildi. Öneri: Türkiye’nin iklim şartları Blue Tongue Virus’un vek-tör Culicoides türlerinin yaşamları için uygun olduğundan, koyunlar Blue Tongue Virus yönünden sürekli kontrol edilmelidirÖğe Lungworm Infections in Small Ruminants in Uşak Province(Selçuk Üniversitesi, 2023) Erot, Ercan; Köse, MustafaAmaç: Bu çalışma, Uşak Yöresinde küçük ruminantlarda akciğer kıl kurdu enfeksiyonlarının yaygınlığını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışma, Uşak bölgesinde 5 farklı yerleşim yerinden toplanan 250 koyun ve 250 keçinin dışkı örneklerinin Baermann-Wetzel yöntemi kullanılarak test edilmesiyle gerçekleştirildi. Bulgular: Akciğer kıl kurdu enfeksiyonlarının yaygınlığı koyunlarda %9,6 iken keçilerde ise %34,4 olarak belirlendi. Tüm koyun ve keçilerde enfeksiyon yaygınlığı %22 olarak tespit edildi. Koyunlarda akciğer kıl kurdu enfeksiyonlarının yaygınlığı dişilerde %9,8 olarak belirlenirken, erkeklerde enfeksiyona rastlanmadı. Keçilerde enfeksiyonun yaygınlığı, dişilerde %33,3 ve erkeklerde %53,8 olarak tespit edildi. Koyunlarda akciğer kıl kurdu türlerinden Muellerius capillaris'in %5,6, Dictyocaulus filaria'nın %2, Protostrongylus sp.’nin %1,2 ve Cystocaulus ocreatus'un %0,8 oranlarında yaygınlık gösterdiği tespit edildi. Keçilerde ise M. capillaris'in prevalansı %34,4 ve C. ocreatus'un %0,4 olduğu saptandı. Üç koyunda iki akciğer kurdu türünün neden olduğu miks enfeksiyonlar tespit edildi. Ancak sadece bir keçide miks enfeksiyon saptandı. Koyunlarda akciğer kurdu enfeksiyonu prevalansı ırklara göre karşılaştırıldığında beş koyun ırkından ikisinde enfeksiyon saptanmıştır. Akciğer kurdu enfeksiyon prevalansı Eşme ırkı koyunlarda %14,1 ve Kıvırcık ırkı koyunlarda ise %9.1 olarak bulundu. Öneri: Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde akciğer kurdu enfeksiyonlarının yaygınlığı ve risk durumu ortaya konmuştur. Ayrıca, koyun ve keçilerin birlikte yetiştirilmesi ve farklı yaş gruplarından hayvanların birlikte otlatılması akciğer kurdu enfeksiyonları açısından risk oluşturabileceği tespit edilmiştir.Öğe The Enigmatical Manipulators in the Capsule Synthesis of Pasteurella Multocida: Iron Acquisition Proteins(Selçuk Üniversitesi, 2023) Balevi, Aslı; İlban, Ayşegül; Uslu, Ali; Sayın, Zafer; Gök, Ayten; Padron, Beatriz; Toslak, Eda; Erganis, OsmanAmaç: Pasteurella multocida'daki spontan kapsül kaybı veya kapsül değişiklikleri, tekrarlanan laboratuvar geçişlerinden, pozitif veya negatif düzenleyici genlerden veya bilinmeyen bir genden kaynaklanabilir. Bu çalışmada, tipik olmayan ve tipik P. multocida suşlarının fenotipik, genotipik ve biyotipik özelliklerinin karşılaştırılması, kapsül sentezindeki baskın genlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada kapsül tipi belirlenen 56 suş ve kapsül tipi belirlenemeyen otuz altı suş kullanıldı. İzolatlarda baskın genlerin (serogrup, serotip, toksin, adezin, demir alımı ve koruyucu) varlığına dayalı olarak çoklu doğrusal regresyon analizi kullanıldı. Bulgular: Bu suşların kültür yöntemleri ile koloni morfolojileri değerlendirildiğinde, tipik suşlarda (%87,5) mukoid koloni oluşumu, tipik olmayan suşların aksine (%27,7) yaygın olarak saptanmıştır. Tipik suşlarda en yüksek ptfA, ompA ve tadD gen yüzdeleri sırasıyla %78,57, %75 ve %69,64 idi. Tipik olmayan suşlarda en yüksek ompA, ptfA ve tadD gen oranları sırasıyla %61,1, %52,78 ve %52,78 idi. Çoklu lineer regresyon analizi sonuçlarına göre, hgbA ve hgbB genlerinin birlikteliği tipik olmayan suşlarda kapsül sentezinin artmasına neden olmuştur. Bu suşlarda ompA geninin varlığı, ikinci olarak bir indüksiyondu. Diğer genler, tipik olmayan suşlarda kapsül sentezinde etkili değildi. Öneri: Tipik olmayan P. multocida suşlarının oluşumundaki en önemli etkinin HgbA ve HgbB genlerinin yeterli olmaması ile ilgili olduğu belirlendi. P. multocida'nın demir kısıtlamalı koşullar altında yoğun bir şekilde kapsüllenmemiş olabileceği düşünüldü. Sonuç olarak, P. multocida, demir alma proteinlerine bağlı olarak kapsülünü değiştirebilir veya kapsülünü kaybedebilirÖğe Geometric Morphometric Analysis of the Condylus Occipitalis and Foramen Magnum in Sheep and Goat(Selçuk Üniversitesi, 2023) Demircioğlu, İsmail; Demiraslan, Yasin; Karaavcı, Funda Aksünger; Gürbüz, İftar; Özgel, ÖzcanAmaç: Yapılan çalışmada, foramen magnum ve condylus occipitalis’ in türler arasındaki şekil analizi yapılarak dimorfik yapılarının ortaya konulması ve koyun-keçi arasındaki değişkenliklerinin belirlemesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmada toplam 81 (46 koyun, 35 keçi) kafatasından alınan veriler kullanıldı. Foramen magnum’un çerçeve şeklini belirlemek ve condylus occipitalis varyasyonunu anlamak için tip I (anatomik) ve tip III (semilandmark) landmarklardan faydalanıldı. Bulgular: Buna göre toplam şekil varyasyonunun PC1, PC2 ve PC3’ün sırasıyla %30.76, 14.94 ve 14.07’sini açıkladığı, PC1’e göre şekil varyasyonundan birincil derecede condylus occipitalis’i, ikincil derecede ise foramen magnum’un sorumlu olduğu belirlendi. PC2’ye göre sağ condylus occipitalis şekil varyasyonunu büyük oranda açıkladığı, PC3’te ise sağ condylus occipitalis’in tüm, sol condylus occipitalis’in en lateral köşesi ile foramen magnum’un sol kenarı şekil varyasyonunun açıklanmasına neden olduğu belirlendi. Diskriminant fonksiyon analizi sonucunda Procrustes ve Mahalanobis distance sırasıyla 0.12293879 (p<0.0001) ve 67.7482 (p<0.0044) olarak tespit edildi. Öneri: Sonuç olarak geometrik morfometri yöntemi, türler arası kafatası şeklindeki farklılıkları tespit etmek için kullanılabilir bir araç olduğu ve bu nedenle taksonomik, arkeolojik ve adli amaçlar için başarıyla kullanılabileceği düşünülmektedir.Öğe Impact of Deformed Wing Virus Master Variants (DWV-A, DWV-B, and DWV-C) in Managed Honey Bee Colonies of Türkiye(Selçuk Üniversitesi, 2023) Öz, Mustafa Emin; Avcı, Oğuzhan; Doğan, MügeAmaç: Bu çalışmada, Türkiye’nin İç Anadolu ve Akdeniz Bölgelerinde yer alan bal arısı kovanlarında deforme kanat virüsü (DWV) ana varyantlarının belirlenmesi amaçlandı. Ayrıca arı kovanlarında sirküle olan DWV genotiplerinin bal arısı kovanlarında gözlenen klinik belirtilerle ilişkisi araştırıldı. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma için Aksaray, Isparta, Karaman, Konya ve Niğde illerinden 2019 yılı ilkbahar-yaz ve sonbahar sezonlarında aynı 25 kovandan yetişkin bal arıları toplandı. DWV'ye özgü nükleik asit ve DWV genotipleri, sırasıyla DWV gerçek zamanlı RT-PCR tahlili ve ABC tahlili ile tespit edildi. Bulgular: DWV enfeksiyonu örnekleme yapılan her mevsimde tespit edildi. Örneklenen bir çok kolonide klinik bulgu görülmezken, bazı arılıklarda kanatlarda şekil bozukluğu, titreme, felç, karında şişlik, verim kaybı ve ölü arılar gözlemlendi. Erişkin bal arılarında DWV-A, DWV-B ve DWV-C yaygınlıkları sırasıyla %62, %82 ve %24 idi. Arı kovanlarında tespit edilen baskın genotip, DWV-B ana varyantıydı (%98). Ayrıca DWV-A ana varyantının virüs yükü, kışlama kayıpları görülen bal arısı kovanlarının tamamında yüksekti. Öneri: Bu çalışmada, Türkiye’de sirküle olan DWV ana varyantlarının mevcut durumu ve bal arısı kolonileri üzerindeki etkileri ile ilgili veriler ilk kez rapor edildi. Böylece Türkiye arı kovanlarında yılın her mevsiminde değişen oranlarda verim kayıplarına neden olan DWV’nin dikkatle izlenmesi gerektiği önerilmektedir.Öğe Effects of Different Rearing Systems on Growth and Fattening Performance of American Bronze Turkeys(Selçuk Üniversitesi, 2023) Arslan, Emre; Çetin, OrhanAmaç: Bu çalışma farklı yetiştirme koşullarında Amerikan bronz hindilerinin büyüme ve besi performanslarına etkisini araştırmak amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada toplamda 123 hayvana ait veriler incelendi. Çıkım ağırlığı ölçülen palazlar ilk 10 hafta birlikte yetiştirildikten sonra deneme gruplarına ayrıldı. Birinci grup kesif yem ile ad-libitium beslenmiştir. Mera grupları yarı entansif ve ekstansif yetiştirme sistemdir. Yarı entansif grup, entansif grubun tüketmesi gereken kesif yemin %75 oranında ksııtlanmış beslemeye tabi tutuldu. Ekstansif yetiştirme sistemindeki hindi sürüsü ise entansif besleme grubundaki hindilerin tüketmesi gereken yemin %50 oranında kısıtlandırılmış oranında beslendiler. Mera grupları meradan 09:00-17:00 saatleri arasında faydalandı. Bu yetiştirme şartlarında 10-32 haftalık yaş döneminde yetiştirilerek iki haftada bir düzenli tartım ve ölçümler yapılarak, hindilere ait büyüme ve besi performansları incelendi. Bulgular: Hindilerin 32 haftalık canlı ağırlıkları entansif, yarı entansif ve ekstansif sistemlerde sırasıyla dişilerde 4.60-4.70 ve 4.52 kg, erkeklerde 7.58-7.79 ve 6.71 kg olarak bulundu. Yetiştirme sisteminin etkisi erkeklerde 12-32. haftalarda anlamlı iken, dişilerde 14-28. haftalarda gruplar arasında fark (p<0.05) tespit edildi. Öneri: İncelenen tüm parametreler değerlendirildiğinde, Amerikan bronz hindilerin mera koşullarına elverişli bir ırk olduğu söylenebilir. Çalışma gruplarının canlı ağırlık artışı ve yemden yararlanma değerleri esas alındığında, bu ırk için kaliteli meralar sağlandığında 32 haftadan daha uzun sürede de büyümesini devam ettirebileceği görüldü.Öğe Investigation of Some Physio-Chemical and Microbiological Quality of Fresh Meat Sold Online(Selçuk Üniversitesi, 2023) Yılmaz, Tahir; Gürdemir, Egemen; Nizamlıoğlu, Ayşe; Akkemik, Yasin; Güner, AhmetAmaç: Araştırma online satılan taze etlerin bazı kalite niteliklerini belirleyerek, online taze et satışına ve bu alanda alınması gereken önlemlere dikkat çekmek amacıyla yapıldı. Gereç ve Yöntem: Numunelerin pH değerleri, dijital bir pH metre ile sıcaklık değerleri infrared sensörle çalışan batırma tipinde bir termometre kullanılarak tespit edildi. Numunelerin renk değerleri Chromameter renk ölçüm cihazı ile L*, a* ve b* renk değerleri ölçülerek belirlendi. Toplam canlı mikroorganizma sayısı Plate Count Agar besi yerinde, koliform bakteri sayısı Violet Red Bile Agar besi yerinde, Staphylococcus spp. sayısı Egg Yolk Tellurite Emulsion ilave edilmiş Baird Parker Agar besi yerinde klasik kültür teknikleri kullanılarak belirlendi. Bulgular: Online ve müşteri olarak satın alınan parça et, kuşbaşı et ve kıymaların ortalama pH değerleri sırasıyla 5,62/5,62, 5,64/5,70 ve 5,81/5,84 olarak belirlendi. Online ve müşteri olarak satın alınan parça et, kuşbaşı et ve kıymaların ortalama sıcaklık değerleri sırasıyla 11.35/11.1°C, 11.26/11.7°C ve 12.07/12.7°C olarak belirlendi. Online ve müşteri olarak satın alınan parça et, kuşbaşı et ve kıyma numunelerinin toplam mezofilik aerobik bakteri sayısı sırasıyla 5,69/5,09, 6,34/5,68 ve 7,01/6,36 log10 kob/g olarak belirlendi. Soğuk zincir altında online olarak satın alınan ve soğuk zincir olmadan müşteri olarak satın alınan örneklerde sıcaklık değerleri ve mikrobiyolojik sonuçlar benzerlik göstermiştir. Öneri: Elde edilen bulgular ışığında, mevzuatın yeniden düzenlenmesinde online etin sıcaklık değerleri, paketleme şekilleri ve sevkiyat koşullarının daha fazla öne çıkması gerektiği düşünülmektedir.Öğe Surgical Treatment of Paraphimosis in Dogs: 4 Cases(Selçuk Üniversitesi, 2024 Mart) Zamirbekova, Nuriza; Parlak, Kurtuluş; Satıcı, İremsu; Ergin, Hilmican; Yazıcı, Sena; Eriş, Ebrar Merve; Yıldız, Melek; Alkan, FahrettinÖz Amaç: Bu çalışma, kalıcı paraphimosis teşhisi konulan 4 köpekte, klinik semptomlara göre uygulanan cerrahi yöntemleri değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışma materyalini kalıcı paraphimosis teşhisi konan 4 köpek oluşturdu. Anamnez ve klinik muayene bulgularına göre 3 köpeğe idiyopatik kalıcı paraphimosis, bir köpekte ise travmatik paraphimosis tanısı konuldu. Teşhis ve bulgulara göre hastalara prepusyal ilerletme, parsiyel penil amputasyon ve preputioplasti, fallopeksi ve total penil amputasyon operasyon teknikleri uygulandı. Bulgular: Prepusiyal ilerletme operasyonu uygulanan birinci olguda operasyondan 1 hafta sonra hastalık nüks etmiştir. Kısmi penis amputasyonu uygulanan ikinci olgunun postoperatif sürecinde 3 gün boyunca devam eden aralıklı kanama tespit edildi. Üçüncü olgunun tedavisinde uygulanan prepusyal ilerletme ve fallopeksi işlemleri sonucunda herhangi bir komplikasyonla karşılaşılmadı. İkinci ve üçüncü olgularda cerrahi yara iyileşme süresi bir hafta olarak kaydedildi. Dördüncü vakada operasyon sonrası 12 gün devam eden aralıklı kanama ve operasyon bölgesinde hafif dermatit kaydedildi. Operasyon sonrası 30. günde hasta sahiplerinden alınan bilgiye göre hastalığın nüksü görülmediği ve herhangi bir komplikasyona rastlanmadığı ifade edildi. Öneri: Çalışmanın sonuçlarına göre, kalıcı parafimozis hastalarında prepusyumdan prolabe olan penisin uzunluğu 1,5 cm veya daha fazla ise prepusyal ilerletme operasyon tekniğinin tek başına yetersiz olduğu görüldü. Ayrıca penis gövdesi ve üretradaki bozukluğun izin verdiği durumlarda, total penil amputasyon yerine kısmi penil amputasyonu tercih edilmelidirÖğe Effect of Hen Age on Egg Quality, Hatching performance and Chick Quality In Chukar Partridges (Alectoris chukar)(Selçuk Üniversitesi, 2024 Mart) Çam, Mustafa; Şamlı, Mahmut Şamil; Kaya, Zahit Kutalmış; Harman, Halil; Bilir, Abdullah; Kırıkçı, KemalÖz Amaç: Bu çalışma, kınalı kekliklerde farklı ebeveyn yaşların yumurta kalite özellikleri, kuluçka performansı ve civciv kalitesi üzerindeki etkisini araştırmayı amaçlamıştır. Gereç ve Yöntem: Farklı yaştaki kınalı keklik sürülerinden elde edilen toplam 510 yumurta, keklik yaşının kuluçka performansı, yumurta kalite özellikleri ve civciv kalitesi üzerindeki etkilerini belirlemek için kullanılmıştır. Her yaş grubundan (1, 2 ve 3 yaş) günlük olarak toplanan 20 yumurta iç kalite özellikleri açısından değerlendirilmiştir. Her yaş grubu için toplam 150 yumurta kuluçka makinesine yerleştirilmiştir. Kuluçkadan sonra, kuluçka performansını ve embriyonik ölüm oranlarını belirlemek için yumurtalar kırılmıştır. Kuluçkadan çıkan günlük civcivler civciv kalite özelliklerini belirlemek için puanlanmıştır. Bulgular: Yumurtaların iç kalite özellikleri farklı yetiştirme yaşlarından istatistiksel olarak etkilenmemiştir. Farklı ebeveyn yaşı kuluçka randımanı, erken ve orta embriyonik ölümleri etkilememiş, geç embriyonik ölüm ve döllülük oranı ise keklik yaşından etkilenmiştir. Değerlendirilen civciv kalite özellikleri farklı ebeveyn yaşından etkilenmiştir. Öneri: Yaşla birlikte azalan döllülük oranına rağmen, bu çalışmanın sonuçları optimum civciv kalitesi için 3 yaşlı kınalı keklik yumurtalarının kuluçkalanmasını ve damızlık kınalı kekliklerin 3 yaşına kadar yetiştirilebileceği önermektedir.Öğe Assessment of the Protective Effects of Pomegranate Peel Extract and N-Acetyl Cysteine Alone or in Combination With Ornipural® Against Cadmium-Induced Bone Toxicity in Rat(Selçuk Üniversitesi, 2024 Mart) Hatipoğlu, Durmuş; Demircioğlu, İsmail; Filikçi, Kürşat; Korkmaz, Yasemin; Güngör, Hüseyin; Demircioğlu, Muhammed; Dik, BurakÖz Amaç: Bu çalışma, nar kabuğu ekstresi (PPE) ve N-asetil Sistein (NAC)'in tek başına veya ticari preparat Ornipural® (ORN) ile birlikte kullanımının, deneysel olarak kadmiyum (Cd) indüklenmiş toksisiteye karşı kemik metabolizması üzerindeki etkilerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada her grupta 6 adet Wistar Albino sıçan olmak üzere toplam 36 hayvan kullanıldı. Hayvanlar kontrol, Cd, Cd+PPE, Cd+NAC, Cd+PPE+ORN ve Cd+NAC+ORN gruplarına atandı. Gruplardaki hayvanlara 8. haftanın sonunda kan örnekleri alındıktan sonra ötenazi uygulandı. Ötenazi sonrasında morfometrik ve histopatolojik incelemeler için kemikler maserasyona tabi tutuldu. Bulgular: Tedavi grupları ile Cd grubu arasında histopatolojik değişiklikler (osteoporotik değişiklikler ve kırmızı kemik iliğinde değişiklikler) ve biyobelirteçler (Ca, P ve Mg) açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar belirlendi (P<0.05). Öneri: Deneysel olarak indüklenmiş kadmiyum toksisitesine karşı uygulanan PPE, NAC ve ORN ile birlikte uygulanan tedavi kombinasyonlarının kemik metabolizması üzerinde olumlu etkilerinin olduğu belirlenmiş olmasına rağmen, uygulanan tedavi protokollerinin kesin etkililiğini belirlemek için tedavi süresini ve dozunu artırarak denemeler yapmanın faydalı olacağı düşünülmüştür.Öğe Investigation of Prevalence and Risk Factors of Parvovirus Infection in Dogs in Erzurum Province, Turkey(Selçuk Üniversitesi, 2024 Mart) Ahmed Ismail, Walied Fadulalseed; Hanedan, BaşakÖz Amaç: Bu çalışma Atatürk Üniversitesi Hayvan Hastanesine getirilen ve barınakta bakılan köpeklerde kanin parvovirüsün (CPV) prevalansını ve risk faktörlerini araştırmayı amaçladı. Gereç ve Yöntem: Örnekler CPV enfeksiyonunun klinik bulgularını gösteren barınakta bakılan 83 köpek ve hayvan hastanesine getirilen 17 köpekten elde edildi. Hızlı testle incelenen 100 köpeğin 40’ının dışkı örneği (%40) CPV varlığı için pozitifti ve 60 dışkı örneği (%60) negatifti. Bulgular: Bu çalışmada CPV varlığı ve aşılama durumu, barınma yeri, barınma ortamının temizlenme sıklığı, antelmentik sağaltımı ayrıca iştahsızlık, kusma, dehidrasyon ve karın ağrısı bulguları arasında önemli ilişkinin olduğu belirlendi. Öneri: Bu çalışmada bütün köpekler gençti (1.5-7.5 aylık yaş aralığında) ve ev ve bahçe dışında serbest dolaşan sokak köpekleriyle temasları vardı. Dolayısıyla sokak köpekleriyle temas, CPV prevalansının yüksek olmasında önemli rolü olabilir. Ayrıca Erzurum ilinde CPV enfeksiyonunun yaygın dolaşımı ve risk faktörleri dikkate alınarak etkili korunma uygulamalarının gerçekleştirilmesi gerekir.Öğe Evaluation of Antihyperlipidemic Effect of Rosemary Oil in Streptozotocin-induced Diabetic Rats(Selçuk Üniversitesi, 2024 Mart) Uluışık, Deniz; Keskin, ErcanÖz Amaç: Bu çalışmada streptozotosin ile diyabet oluşturulan ratlarda lipit profil üzerine rosemary yağının potansiyel etkileri incelenmiştir. Gereç ve Yöntem: Çalışmada otuz iki adet yetişkin erkek Wistar Albino rat kullanıldı. Çalışma grupları; kontrol grubu (C, n=6), rosemary grubu (R, n=6), diyabet grubu (STZ, n=10) ve diyabet+rosemary grubu (STZ+R, n=10) olarak oluşturuldu. Rosemary yağı alan gruplara üç hafta süreyle günlük 200 mg/ kg oral dozunda rosemary yağı uygulandı. Diyabet iki gün üst üste günlük tek doz olarak 0.1 M sitrat bufferda (pH 4.5) 40 mg/kg dozunda subkutan streptozotosin enjeksiyonu ile oluşturuldu. Üç haftanın sonunda, tüm hayvanlardan alınan kan örneklerinde lipit parametreleri değerlendirildi. Bulgular: Bu çalışmada, diyabet grubunda kontrol grubuyla karşılaştırıldığında plazma trigliserit, total kolesterol ve LDL-kolesterol seviyeleri önemli ölçüde yükselirken, plazma HDL-kolesterol seviyeleri de önemli ölçüde azaldı. Bununla birlikte, rosemary yağının streptozotosin ile indüklenen diyabetik ratlara uygulanması ile plazma trigliserit, total kolesterol ve LDL-kolesterol seviyelerinde önemli bir azalma gözlenirken, plazma HDL-kolesterolünde belirgin bir artış gözlendi. Öneri: Mevcut bulgular sonucunda rosemary yağının antihiperlipidemik özelliklere sahip olabileceği ve diyabet tedavisinde bitkisel ilaç olarak kullanılabileceği sonucuna varılmıştır.Öğe Potential Therapeutic Effect of Thymoquinone on Cisplatin-induced Hepatotoxicity in Rats(Selçuk Üniversitesi, 2024 Mart) Kaya, Sercan; Yalçın, TubaÖz Amaç: Antineoplastik bir ajan olan Sisplatin (CIS), hepatotoksisite gibi ciddi yan etkiler gösterir. Timokinon (ThQ), anti-inflamatuar, anti-tümöral gibi birçok faydalı etkiye sahip güçlü bir anti-oksidandır. Bu çalışmanın amacı, sıçanlarda CIS kaynaklı hepatotoksisite modelinde ThQ tedavisinin hepatoprotektif etkisinin olup olmadığının incelenmesi ve ayrıca CIS ve\veya ThQ uygulamalarının karaciğer dokusunda, deubikuitinazlardan biri olan OTULIN düzeylerini nasıl etkilendiğinin belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmada kullanılan 28 adet rat; kontrol (uygulama yok), CIS (7 mg/kg CIS, deneyin ilk günü, intraperitoneal), CIS+ThQ (7 mg/kg CIS, deneyin ilk günü, intraperitoneal + 10 mg/kg/gün ThQ, oral gavaj) ve ThQ (10 mg/kg/gün ThQ, oral gavaj) olmak üzere eşit sayıda dört gruba ayrıldı (n=7). Tüm uygulamaların tamamlanmasıyla (15. gün) deney sonlandırıldı. CIS ve\ veya ThQ uygulamalarının karaciğer dokusu üzerindeki etkileri biyokimyasal, histopatolojik ve immünohistokimyasal olarak incelendi. Bulgular: CIS uygulaması karaciğer dokusunda karaciğer enzim düzeylerini, histopatolojik değişiklikleri, oksidatif stresi, inflamasyonu ve apoptozu arttırırken OTULIN düzeyinin azalmasına neden olmuştur. Bununla birlikte ThQ uygulaması, karaciğer dokusunda CIS kaynaklı oluşan değişiklikleri olumlu yönde düzenleyici etki göstermiştir. Öneri: ThQ takviyesi CIS kaynaklı karaciğer dokusu hasarına karşı hepotoprotektif etkiye sahiptir.Öğe Hematological and Biochemical Effect of Subcutaneous Administration of Robenacoxib in Different Goat Breeds(Selçuk Üniversitesi, 2023 Aralık) Özdemir Kütahya, Zeynep; Piner Benli, PetekAmaç: Sunulan çalışmada sağlıklı Alpin ve Saanen ırkı keçilere robenacoxibin deri altı yolla uygulamasından 24 saat sonra hematolojik ve biyokimyasal parametreler üzerindeki etkisinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 12 Alpin (n=6) ve Saanen (n=6) ırkı, sağlıklı keçi kullanıldı. Alpin ve Saanen ırkı keçilere robenacoxib 4 mg/kg dozda, tek sefer deri altı yolla uygulandı. İlaç uygulamasından önce (0. saat) ve 24. saatte kan örnekleri toplandı. Hematolojik ve biyokimyasal parametreler hematoloji analizörü ve biyokimya otoanalizörü cihazları kullanılarak analiz edildi. Bulgular: Her iki keçi ırkının klinik muayene bulgularında değişiklik gözlenmedi. Hematolojik ve biyokimyasal parametrelerdeki istatistiksel farklılıklar her iki keçi ırkında fizyolojik sınırlar içerisinde belirlendi. Alpin ırkı keçilerde beyaz kan hücresi, kırmızı kan hücresi, lenfosit değeri düşük ve % monosit değeri yüksek belirlendi. Saanen ırkı keçilerde kırmızı kan hücresi, hemoglobin ve hematokrit değerlerinin düşük, ortalama korpüsküler hacim ve ortalama korpüsküler hemoglobin değerlerinin ise 24 saatte yüksek olduğu gözlemlendi. Robenacoxib her iki keçi ırkında da kan üre nitrojen değerini arttırırken, Saanen keçilerinde kreatinin değerini düşürdü. Öneri: Robenacoxibin Alpin ve Saanen ırkı keçilere uygulanmasından sonra hematolojik ve biyokimyasal parametrelerde önemli bir değişiklik belirlenmedi. Sonuç olarak, yüksek doz ve tekrarlanan uygulamalarda, karaciğer ve böbrek fonksiyon bozukluklarında, yaş, ırk, farklı fizyolojik durumlarda robenacoxibin etkilerinin araştırılacağı çalışmalara ihtiyaç vardır. Kan profilinde herhangi bir olumsuz etki görülmemesi nedeniyle robenacoxibin keçilerde ağrı ve inflamasyonun önlenmesinde alternatif bir NSAID olarak kullanılabileceği değerlendirildi.Öğe Evaluation of the Performance of Diagnostic Methods of Canine Parvovirus-2 and Canine Enteric Coronavirus Infections Under Different Storage Conditions and Determination of Molecular Characterization(Selçuk Üniversitesi, 2023 Aralık) Dik, Irmak; Aslım, Hatice Pelin; Bulut, OyaAmaç: Bu araştırma, köpeklerde CPV ve CCoV enfeksiyonlarını hızlı kit ve PCR ile karşılaştırmalı olarak tespit etmek ve Konya bölgesindeki bu enfeksiyonların moleküler karakterizasyonunu belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, enfeksiyon tanısı için taze veya dondurulmuş-çözülmüş dışkı sonrası tanı testlerinin duyarlılık ve özgüllük oranlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Dışkı örnekleri, barınakta ishal semptomları gösteren, aşılanmamış, 0-12 aylık 50 köpekten toplandı. Örnekler CPV ve CCoV yönünden hızlı test ve PCR testi ile incelendi. Örnekler dondurma-çözdürme işleminden sonra tekrar aynı testler ile kontrol edildi. Bulgular: CPV, hızlı test ve PCR ile sırasıyla 2 ve 29 taze dışkı örneğinde, CCoV ise 14 ve 28 örnekte pozitif olarak teşhis edilmiştir. Dondurma-çözme prosedüründen sonra CPV pozitif örneklerde değişiklik olmazken, CCoV 10 örnekte ve 28 örnekte hızlı test ve PCR ile pozitif olarak teşhis edilmiştir. CPV tanısında herhangi bir farklılık olmamasına rağmen, CCoV tanısında hızlı testin duyarlılığı dondurma-çözdürme prosedüründen sonra azalmıştır. Ayrıca CPV pozitif örneklerde sadece CPV-2b tipi tespit edilirken, CCoV pozitif örneklerde moleküler olarak hem GI hem de GII alt tipleri tespit edilmiştir. Sonuç olarak, hızlı testlerin CPV ve CCoV enfeksiyonlarının doğru teşhisi için duyarlı olmadığı görülmüştür. Öneri: Virolojik enfeksiyonların doğru teşhisi için moleküler tanı yöntemlerinin seçilmesinin ve taze numunelerin kullanılmasının önemi vurgulanabilirÖğe Computed Tomography Reconstruction and Morphometric Analysis of The Humerus and Femur in New Zealand Rabbits(Selçuk Üniversitesi, 2023 Aralık) Selçuk, Muhammet LutfiAmaç: Bu çalışma, Yeni Zelanda tavşanının bilgisayarlı tomografi (BT) görüntülerini kullanarak humerus ve femurun üç boyutlu (3B) modellerini oluşturmak ve cinsiyetler ile sağ ve sol taraflar arasında farklılık olup olmadığını ortaya koymak amacıyla gerçekleştirilmiştir.. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 14 haftalık (10 dişi, 10 erkek) Yeni Zelanda tavşanı kullanılmıştır. Önce hayvanların bilgisayarlı tomografi (BT) ile görüntüleri 0.5mm kalınlığında çekilerek DICOM formatında kaydedildi. Daha sonra görüntüler MIMICS 20.1 programı ile yeniden yapılandırılarak humerus ve femurun 3 boyutlu modelleri elde edildi. Elde edilen 3B model üzerinden ölçümler gerçekleştirilerek morfometrik veriler elde edildi. Daha sonra tavşanların disseksiyonu gerçekleştirilerek, humerus ve femur’un ağırlıkları ölçüldü. Bulgular: Elde edilen verilere göre erkek tavşanlarda sağ humerus ve femurun sol taraftan hacim ve yüzey alanının büyük olduğu tespit edildi (p<0.05). İncelenen diğer morfometrik değerler arasında ise bir fark tespit edilmemiş ve tavşan kemiklerinin homotipik varyasyon göstermediği belirlenmiştir. Ayrıca cinsiyetler arası farklılıklarında önemsiz bulunması humerus ve femur kemiklerinin cinsiyet belirlemede kullanılamayacağı düşünüldü. Öneri: Yapılan bu çalışma ile elde edilen humerus ve femur’a ait morfolojik verilerin, tavşan üzerine yapılcak çalışmalara ve deneysel modellemelere, klinik alanında kullanılan görüntüleme sistemleriyle elde edilen verilere temel teşkil ederek, hastalıkların tanısında hekime yardımcı olacağı düşünülmektedir.Öğe Investigation of Nosema Apis and Nosema Ceranae in Bees by Multiplex PCR in Kırıkkale Region(Selçuk Üniversitesi, 2023 Aralık) Aydenizöz, Meral; Yorulmaz, Ali CanAmaç: Bu çalışmanın amacı, Kırıkkale yöresindeki bal arılarında Nosemosis varlığının ve yaygınlığının Multiplex PCR ile belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: Kırıkkale İl Merkezi, Bahşili, Balışeyh, Keskin, Sulakyurt ve Yahşihan ilçelerinde bulunan 52 adet arılıktan numuneler alınmıştır. Her 5 koloniden toplanan 10 arının göğüs ve karın kısımları diseke edilerek porselen havanda steril fizyolojik su ile ezildi. Nosema sporları içeren numuneler Safranin ile boyandı ve aynı numunelere tür teşhisi için multipleks PCR uygulandı. Bulgular: Nosema spp. sporları, 52 arılığın 12'sinde (%23,07) mikroskobik olarak gözlenmiştir. Pozitif örnekler arasında en yüksek oran %57,14 ile Balışeyh ilçesinde bulundu. Balışeyh ilçesini %33,33 ile Delice ilçesi ve %23,07 ile Kırıkkale/Merkez ilçesi izlemektedir. Bahşili, Keskin, Sulakyurt ve Yahşihan ilçelerinden alınan örneklerde Nosema sporlarına rastlanmadı. Genel olarak ilçelerin enfeksiyon oranları Merkez (%5,76), Balışeyh (%7,69), Delice (%9,61) olarak belirlendi. Tüm pozitif örnekler multipleks PCR ile N. ceranae olarak tespit edildi. Öneri: Bu Kırıkkale yöresi bal arılarında Nosemosis varlığı, yaygınlığı ve etiyolojik ajanı olan N. ceranae'nin belirlendiği ilk çalışmadır. Bu çalışmada elde edilen veriler doğrultusunda bölgedeki arı kayıplarında Nosemosisin mutlaka göz önünde bulundurulması ve arıcıların konu hakkında bilinçlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.Öğe Carvacrol Alleviates Acrylamide-Induced Hepatotoxicity in Rats: An Experimental Insights(Selçuk Üniversitesi, 2023 Aralık) Bulut, Ayşegül; Şentürk, Göktuğ; Ateş, Mehmet Burak; Hatipoğlu, DurmuşAmaç: Bu çalışmada, akrilamid (AA) kaynaklı hepatotoksisite üzerine karvakrolün (CRV) rat karaciğeri üzerine koruyucu etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada toplam 30 adet Wistar Albino rat kullanıldı. Ratlar; Kontrol (n:6), CRV (n:8, 50 mg/kg/gün karvakrol, i.p ), AA (n:8, 40 mg/kg/gün akrilamid, gavaj) ve AA+CRV (n:8, 40 mg/kg/gün akrilamid, gavaj + 50 mg/kg/gün karvakrol i.p) olmak üzere 4 gruba ayrıldı. 15 günlük deneysel çalışmanın ardından anestezi altında kan örnekleri alınan hayvanlara ötanazi uygulanarak nekropsileri yapıldı. Serum örneklerine karaciğer fonksiyon testleri uygulandı. Aynı zamanda histolojik analiz, skorlama ve hematoksilen-eozin boyama için karaciğer dokuları %10'luk formaldehit solüsyonunda tespit edildi. Bulgular: Mikroskobik incelemede; AA’nın hidropik dejenerasyon, yağlanma, nekroz/apoptoz, safra kanalı proliferasyonu, dissosiasyon, konjesyon, megalositozis ve mononükleer hücre infiltrasyonlarına neden olduğu tespit edildi. Buna paralel olarak ALT, AST ve ALP düzeylerinde AA kaynaklı artışlar tespit edildi. Diyete CRV eklenmesiyle histolojik yapı ve karaciğer fonksiyon testleri önemli ölçüde iyileşti. Bu bulgular, CRV’nin AA’nın neden olduğu karaciğer hasarını iyileştirerek hepatoprotektif etkiye sahip olduğunu ortaya koydu. Öneri: Bu çalışma CRV'nin AA kaynaklı karaciğer hasarını hafiflettiğini gösterdi. Karaciğer hasarını önleyici etkisinin antioksidan özelliğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Ancak spesifik mekanizmanın moleküler düzeyde belirlenmesi ve terapötik yönetim önerilerinin sunulması için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.Öğe Detection of Bovine Coronavirus (BCoV) Infection in Cattle with Clinical Respiratory Signs by PCR and Investigation of The Serological Status of These Animals(Selçuk Üniversitesi, 2023 Aralık) Menekşe, Meltem; Şimşek, AtillaAmaç: Bu araştırmada klinik olarak solunum yolu enfeksiyonu gözlenen sığırlarda bovine coronavirus (BCoV) prevalansının antijenik ve serolojik olarak ortaya konulması ve olası virüs saçılımı ile hayvanların serolojik durumları arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırmada solunum kanalı klinik belirtileri gözlenen farklı cinsiyetteki 0-2 yaş arasında bulunan toplam 92 sığırdan burun svabı örnekleri alındı. Bu örnekler virusa özgü primerlerin kullanılması ile RT-PCR testine tabi tutuldu. Ayrıca bu hayvanlardan serum numuneleri toplandı, BCoV’ye özgü antikorlar açısından indirekt-ELISA kullanılarak incelendi. Bulgular: Svap örneklerinden 10 adedinin (% 10.87) BCoV yönünden RTPCR metodu ile pozitif olduğu belirlendi. İndirekt ELISA kullanılarak yapılan serolojik araştırmada ise tüm hayvanlar arasında seropozitif hayvan oranı % 93.48 bulunurken burun akıntısı ile BCoV saçılımının gözlendiği tespit edilen hayvanlarda % 90 (9/10) olarak belirlendi. Öneri: Bu araştırmada coronavirusa karşı aşı uygulaması yapılmamış hayvanlarda % 93.47 oranında seropozitiflik saptanmış olması yaşa bağlı olarak bazı hayvanların kolostrum ile bazı hayvanların ise hayatlarının belli bir döneminde BCoV’ye maruz kalmaları sonucu antikora sahip olduklarını göstermektedir. Fakat svap numunelerinde BCoV saptanan 10 adet hayvanın 9 tanesinde aynı zamanda BCoV’ye spesifik antikorların tespit edilmesi bu antikorların solunum yolu BCoV enfeksiyonlarına karşı korunmada oynadıkları rollerini şüpheye düşürmektedir. Sonuç olarak solunum yolu coronavirus enfeksiyonlarında antikorların rolünü ortaya koyacak daha ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç olduğu kanısına varıldı.Öğe A Case of Plasmacytoma with Widespread Metastasis in a Dog(Selçuk Üniversitesi, 2023 Aralık) Dağar, Osman; Tural, Ayşenur; Çelik, Zeynep; Öztürk, Fatih Mehmet; Tuzcu, Mehmet; Gülçiçek, ErhanBu çalışmada, dokuz yaşında Rottweiler ırkı erkek bir köpekte rastlanan yaygın metastazlı plazmasitom olgusu histopatolojik ve immunohistokimyasal yöntemlerle tanımlanmıştır. Makroskobik muayenede akciğer, karaciğer, mediastinal ve mezenteriyal lenf düğümleri, dalak, kalp, pankreas, bağırsak ve böbreklerde 0,5-3 cm arasında değişen büyüklüklerde multifokal yerleşimli beyaz veya pembe-kırmızı renkli kitleler tespit edildi. Mikroskobik muayenede akciğer, karaciğer, dalak, pankreas, mediastinal ve mezenteriyal lenf düğümleri, bağırsak ve böbreklerde çoğunluğu atipik plazma hücrelerinden oluşan tümör odakları gözlendi. Akciğerdeki tümör odaklarında tümör tipi dev hücrelerine, akciğer dahil incelenen diğer organlardaki tümör odaklarında mitotik figürlere ve kapillar damarların içinde bol miktarda tümör hücrelerine rastlandı. Akciğer, karaciğer, dalak, pankreas, mediastinal ve mezenteriyal lenf düğümleri, bağırsak ve böbrek kesitlerinin Methyl Green Pyronin boyamalarında plazma hücrelerinin sitoplazmasının pembe renkte boyandığı görüldü. Karaciğer ve dalak kesitlerine yapılan Congo Red boyamasında kiremit kırmızısı renkte boyanan amiloid birikimlerinin olduğu gözlendi. Ayrıca akciğer, karaciğer, dalak, pankreas, mediastinal ve mezenteriyal lenf düğümleri, bağırsak ve böbrek kesitlerinin Proliferating Cell Nuclear Antigen (PCNA) antikoru ile immunohistokimyasal boyamasında tümör hücrelerinde şiddetli immunoreaktivite belirlendi. Sonuç olarak teşhis edilen plazmasitom olgusunun akciğer, karaciğer, dalak, pankreas, mediastinal ve mezenteriyal lenf düğümleri, bağırsak ve böbreklerde nadir bildirilen yaygın metastazların bulunması nedeniyle veteriner hekimlerin dikkatinin çekilerek literatüre katkı sağlanması amacıyla vakanın yayınlanması uygun görülmüştür.