Fen Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 5053
  • Öğe
    Farklı olgunlaşma düzeyindeki mısır atığı kompostunun toprak kalite özellikleri ile bitki gelişimine etkileri
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Koçkesen, Raziye; Şeker, Cevdet
    Toprağa ilave edilecek organik materyaller toprakların fiziksel, kimyasal ve biyolojik özeliklerini iyileştirerek bir taraftan toprak bozulmasına karşı dirençlini artırırken, aynı zamanda verimlilik güçlerini de iyileştirmektedir. Bu etki kullanılacak organik materyalim bileşimine ve olgunlaşma düzeyine bağlı olarak önemli değişkenlikler gösterebilmektedir. Planlanan bu çalışmada; farklı olgunlaşma seviyesine sahip mısır anızı kompostunun Konya-Çumra bölgesinden alınan, düşük agregat stabilitesine sahip bir toprağın fiziksel ve kimyasal özellikleri üzerindeki iyileştirici etkisi araştırılmıştır. Bu kapsamda dört farklı olgunlaşma seviyesindeki mısır anızı kompostu ve öğütülmüş mısır anızının ağırlık esasına göre %0, %0.5, %1, %2 dozlarının uygulandığı inkübasyon ve saksı denemesi yürütülmüştür. İnkübasyon denemesinde her bir saksıya tarla kapasitesinin %80'i ağırlık esasına göre su ilave edilerek laboratuvar şartlarında 120 gün süre ile inkübasyona bırakılmıştır. İnkübasyon sonrası saksılara mısır ekimi yapılarak 60 gün boyunca mısır bitkisi gelişimi incelenmiştir. İnkübasyona bırakılan deneme topraklarından 30., 60., 90. ve 120. gün alt örnek alınmıştır. İnkübasyon çalışmasında yapılan uygulamaların toprağın fizikseli kimyasal ve biyolojik özelliklerine, saksı denemesinde ise mısır bitkisinin gelişim özelliklerine etkileri belirlenmiştir. Buna göre; topraklara ilave edilen organik materyallerin toprak fiziksel özelliklerinden Agregat Stabilitesi (AS) ve Ortalama Ağırlıklı Çap (OAÇ) üzerine etkileri daha etkili olmuştur. Agregat Stabilitesi değeri kontrolde %13.50 iken KO452 uygulaması ile %22.74 oranında bir artış sağlamış ve %16.57 değeri ölçülmüştür. Ortalama Ağırlıklı Çap değeri ise A2 uygulaması ile kontrole göre %66.67 oranında bir artış sağlamış ve 0.08 mm çıkmıştır. Tarla Kapasitesi (TK) ve Solma Noktası (SN) değerleri de uygulamalar ve dozlardan etkilenmiş, olumlu yönde gelişim göstermiştir. Toprak kimyasal özellikleri de uygulamalar ile farklılık göstermiş en dikkat çekici sonuçları ise Organik Karbon (OC) içeriğinde artışlar görülürmüştür. KO602 uygulaması ile OC kontrole göre %293.55 oranında artış sağlamış ve %1.22 seviyelerine ulaşmıştır. Kompost ve anız uygulamaları ile mineral azot formları 30-60-90-120 günlük inkübasyon dönemleri boyunca sürekli değişkenlik göstermiş bu da azotun topraktaki döngüsel hareketliliği ile açıklanmıştır. Fosfor (P) içeriği kompost uygulamaları ile farklılık göstermiş en önemli artışları ise %2 dozları ile sağlamıştır. Toprak biyolojik özelliklerinden olan Aktif Karbon (AC), Toprak Solunumu (TS) ve Potansiyel Mineralize Olabilir Azot (PMN) içerikleri de kompost ve anız uygulamaları ile önemli seviyelerde artış göstermiştir. Saksı denemesinde mısır bitkisinin biyokütle özellikleri ile Ca ve N içeriği ve üzerinde KO602 uygulaması daha etkili olurken, K, P, Zn ve Mn içeriği üzerinde A2 uygulaması daha etkili olmuştur. Sonuç olarak topraklara ilave edilen kompost ve anız uygulamaları toprakların kalite özellikleri üzerine olumlu yönde etki sağlamış, ancak mısır anızının doğrudan kullanımında bitki gelişiminde gözlemlenen gerilemeler ve anızın yapısında bulunan bazı bileşenler sebebi ile doğrudan kullanımından ziyade kompostlanarak kullanılmasının daha etkili olduğu değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Pridinyum bağlı p-tert-bütil-kaliks[4]aren nanofiberlerinin boyar madde ekstraksiyonunda kullanılması
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Duran, Merve Aydın; Ertul, Şeref
    Kaliksaren halka şeklinde kafes benzeri bir yapıya sahiptir ve türevleri süresiz olarak üretilebildiği için çeşitli alanlarda kullanılabilir. İyon seçici elektrotların hazırlanmasında, kolon dolgularında, sensörlerde, kiral ve akiral katalizörlerde, enzim mimiklerde, membran çalışmalarında ve iyonik molekül taşıyıcılarının hazırlanmasında manyetik Fe3O4 nanoparçacıklarının immobilizasyonu ile yeni fiziksel özellikler kazandırılmış nanoliflerin oluşumu olarak kullanılırlar. Nanoliflerin en önemli avantajlarından biri, moleküllerin farklı alanlara (membran, destek yüzeyi) uygulanmasına izin veren artan yüzey alanıdır. Yüksek moleküler ağırlıklı yapılardan elde edilen liflerin çapı mikrondan nanometreye düşürüldüğünden çeşitli özellikler ortaya çıkar. Bunlar, yüksek yüzey-hacim oranlarını, iyileştirilmiş yüzey özelliklerini ve bilinen herhangi bir malzeme biçiminden daha üstün mekanik performansı içerir. Bu özellikler, nanolifleri birçok önemli uygulama alanı için ideal adaylar haline getirmektedir. Bu projede, p-tert-bütil-kaliks[4]aren-piridindiamid türevlerini ideal bir reaksiyon ortamında seçici olarak sentezlendi ve bu p-tert-bütil-kaliks[4]aren-Formlu nanolifleri piridindiamid türevlerinden elektroeğirme yoluyla elde edildi. Elde edilen bu makrosikllerin yapıları, spektroskopik teknikler (FTIR ve 1H-NMR) kullanılarak aydınlatıldı. Sentezlenen p-tert-bütil kaliks[4]arenepiridindiamid türevi nanolifler elektroeğirme yöntemi ile hazırlandı ve elde edilen nanolif yapıları SEM ve TEM analizi ile karakterize edildi. p-tert– bütil kaliks[4]aren pridindiamid nanofiberlerinin üretilmesiyle nanoteknolojide önemli yere sahip nanofiberlerin fiziksel avantajları kazandırıldı ve sulu çözeltielerdeki Boyar maddelerin (anyonik ve katyonik) giderilmesinde absorban olarak kullanıldı.
  • Öğe
    Metasezgisel algoritmalar ve derin öğrenme kullanılarak çok kaynaklı görüntü füzyonu
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Abas, Asan Ihsan; Baykan, Nurdan
    Yapay zekâ ve teknolojinin gelişimiyle birlikte günümüzde askeri, tıp, uzaktan algılama, yeraltı kaynakların bulunması, hedef izleme, mikroskobik görüntüleme ve güvenlik uygulamaları gibi farklı alanlarda net ve daha detaylı görüntülere ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak bazen tek bir sensörden gelen görüntüler analiz için yeterli değildir ve görüntülerdeki özelliklerin tespit edilmesi mümkün olamamaktadır. Bu nedenle aynı anda farklı sensörlerden alınan ve farklı özellikteki görüntülerin birlikte kullanılması gerekmektedir. Bu amaçla, görüntü füzyonu (birleştirme) büyük bir önem kazanmaktadır. Görüntü füzyon işlemi sonunda elde edilen görüntünün daha anlamlı ve net bilgiler içermesi amaçlanmaktadır. Başarılı bir görüntü füzyon yönteminden beklenen özellikler, kaynak görüntülerin en baskın ve ayırt edici bilgilerini koruması ve füzyon işlemlerinde meydana gelebilen hatalardan ve bozulmalardan etkilenmemesidir. Bu tez çalışmasında metasezgisel algoritmalar ve derin öğrenme algoritmaları ile Çok Ölçekli Dönüşüm (ÇÖD) yöntemleri hibrit kullanılarak yeni füzyon yöntemleri önerilmiştir. Hibrit yöntemlerin geliştirilmesinde literatürde en çok kullanılan çok ölçekli Laplasyan Piramit (LP), Curvelet (CvT) ve Alt-Örneklenmemiş Shearlet Dönüşümü frekans uzayı yöntemleri kullanılmıştır. Metasezgisel algoritmalara dayalı hibrit görüntü füzyon yöntemi için Parçacık Sürü Optimizasyonu (PSO) veya Yarasa Algoritması (YA) ile frekans uzayındaki füzyon işlemindeki optimal en iyi katsayı değerleri seçilmiş ve daha sonra bu değerler düşük frekans katsayıları ile iki görüntüyü birleştirmek için kullanılmıştır. Derin öğrenme algoritmasına dayalı görüntü füzyonu için de, ÇÖD yöntemleri ile Siyam Evrişimsel Sinir Ağı'nı (SESA) birleştiren bir hibrit yöntem önerilmiştir. Önerilen yöntemde çok ölçekli dönüşümde kullanılan ağırlık haritasını elde etmek için Evrişimsel sinir ağına (ESA) dayalı yeni bir görüntü birleştirme algoritması önerilmiştir. Daha sonra bu ağırlık haritası görüntü füzyonu için kullanılmıştır. Tez kapsamında önerilen hibrit yöntemlerin hepsi uzaktan algılama, çok odaklı ve tıbbi görüntü veri seti olmak üzere üç ayrı veri setinde test edilmiştir. Tıbbi görüntülerde spektral (Pozitron Emisyon Tomografisi-PET) ve anatomik (Manyetik Rezonans-MR) detayları kaybetmeden tek bir birleşik görüntü için en iyi görsel ve yüksek detaylara sahip füzyon görüntüsü elde edilmeye çalışılmıştır. Uzaktan algılama görüntülerinde ise yüksek çözünürlüklü Pankromatik (PAN) görüntünün uzamsal bilgilerinin MultiSpektral (MS) görüntüye aktarılması sağlanmış ve düşük çözünürlüklü MS görüntüden gelen renk bilgilerinin korunması amaçlanmıştır. Çok odaklı görüntülerde ise, iki görüntüden (Odak1 ve Odak2) gelen önemli bilgilerin tek bir görüntüde birleştirilerek birden fazla odaklanmış nesne elde edilmesi amaçlanmıştır. Tez çalışmasında önerilen yöntemler ile elde edilen füzyon görüntüye maksimum oranda anlamlı bilginin kaynak görüntülerden taşınması sağlanarak füzyon görüntüsünün kalitesi arttırılmış ve literatüre göre daha iyi sonuçlar elde edilmiştir. Karşılaştırma için Korelasyon Katsayısı (KK), Ortalama Karesel Hatanın Karekökü (OKHK), Entropi, Yapısal Benzerlik İndeksi (YBİ), Gürültü Oranı (GO), Objektif Kenar Tabanlı Ölçü (OKTÖ), Füzyon Faktör (FF), Standart Sapma (SS) ve Peilla ölçütleri kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar ÇÖD yöntemleri ile hem metasezgisel algoritmalar hem de ESA tabanlı önerilen hibrit füzyon yöntemlerinin yüksek başarı verdiğini ve farklı özelliklerdeki görüntülerde kullanılabileceğini göstermiştir.
  • Öğe
    Hasat sonrası melatonin ve kitosan uygulamalarının albion çilek çeşidinde kalite özellikleri üzerine etkileri
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Yaman, Sümeyye; Sabır, Ferhan Küçükbasmacı
    Çilek, klimakterik olmayan ve hasat sonrası zararlanmalara ve patojenlere oldukça hassas bir meyvedir. Meyve etinin yumuşak dokulu olması hasat sonrası kayıpların artmasına sebep olmaktadır. Yaş meyve ve sebzeler hasat edildikten sonra kolay bozulmaktadır. Bu nedenle en kısa sürede pazarlanmalı veya depolanmalıdır. Soğukta muhafaza yöntemi ürünün raf ömrünü uzatmak ve kalitesini korumak için kullanılan yöntemlerden birisidir. Hasat sonrası ve depolama süresince meyve ve sebzelerde farklı yenilebilir film kaplı uygulamalar kullanılmaktadır. Melatonin hayvanlarda epifiz bezi tarafından salgılanan bir hormondur. Melatonin meyvelerde hasat sonrası uygulandığında, yaşlanmayı geciktirmekte ve hasat sonrası raf ömrümü uzatmaktadır. Kitosan yengeç, karides, ıstakoz gibi kabuklu deniz ürünlerinin dış iskeletlerinde, küf ve maya gibi mikroorganizmaların hücre duvarlarında doğal olarak bulunan kitinin enzimatik hidroliziyle elde edilen doğal bir bileşiktir. Kitosan, meyvelerde meyve sertliğinin korunması ve solunum hızının azalmasıyla kalitelerinin korunmasını sağlamaktadır. Bu çalışmada kitosan ve melatonin çözeltileri uygulanan 'Albion' çilek çeşidinde soğukta depolama boyunca tespit edilen kalite parametreleri incelenmiştir. Hasat edilen meyveler Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümüne ait laboratuvara getirilmiştir. Zararlanmış meyveler ayrılarak, büyüklük ve renk bakımından seçilmiş ve numaralandırma işleminden sonra depolanmak üzere 4 gruba ayrılmıştır. 1. grup meyvelere hiçbir uygulama yapılmadan depolanmıştır. 2. grup meyvelere kitosan uygulaması, 3. grup meyvelere melatonin uygulaması ve 4. grup meyvelere kitosan+melatonin uygulamaları yapılarak soğukta muhafaza edilmiştir. Uygulama yapılan ve kontrol grubu meyveler soğuk hava deposunda 4 °C'de ve %90-95 oransal nemde 15 gün süreyle muhafaza edilmiştir. Bu meyvelerden 4 gün aralıklar ile örnekler alınarak kalite incelemeleri yapılmıştır. Meyvelerde muhafaza süresince kalite analizleri (ağırlık kaybı, meyve rengi, meyve eti sertliği, suda çözünebilir kuru madde miktarı, titre edilebilir asit miktarı, poligalaktronaz enzim aktivitesi, toplam fenolik madde miktarı, toplam antioksidan aktivite miktarı, askorbik asit miktarı ve görsel kalite) gerçekleştirilmiştir. Yapılan analizler sonucunda, melatonin ve kitosan uygulamalarının kontrol grubu meyvelerine göre meyve kalitesini korumada ve raf ömrünü uzatmada etkili olduğu belirlenmiştir. Ağırlık kaybını azaltmada, meyve eti sertliğini, enzim aktivitesini, toplam fenolik madde miktarını ve toplam antioksidan aktivite korumada kitosan+melatonin uygulamasının daha etkili olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Arşimedyen kapulaları kullanılarak yeni iki değişkenli bir istatistiksel dağılımın elde edilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Şahin, Rahime Nur; Saraçoğlu, Buğra
    Son yıllarda, kapulalar kullanılarak iki değişkenli yeni istatistiksel dağılımların elde edilmesi ile ilgili çalışmalar artmaktadır. 1959 yılında Abe Sklar tarafından tanıtılan kapulalar, tek boyutlu marjinalleri (0,1) aralığında düzgün dağılın olan çok değişkenli dağılım fonksiyonlarıdır. Ayrıca, kapulalar, değişkenler arasındaki bağımlılık yapısını da ortaya koymaya olanak sağlayan fonksiyonlardır. Literatürde Arşimedyan, Fairlie-Gumbel-Morgenstern, Gauss gibi çeşitli kapula aileleri bulunmaktadır. Bu aileler kullanılarak güncel hayatta karşılaşılan çeşitli iki değişkenli veri setlerinin analizi için mevcut dağılımlardan daha esnek yeni istatistiksel dağılımlar elde edilebilir. Bu dağılımların bilinmeyen parametreleri için istatistiksel sonuç çıkarımın yapılması gerçek verilerin modellenmesinde oldukça önemlidir. Bu çalışmada, tez çalışması için ihtiyaç duyulan genel tanımlar verildikten sonra modifiyeli unit üstel dağılım adında yeni dağılım tanıtılmıştır. Dağılıma ilişkin bazı dağılımsal özellikler; yaşam fonksiyonu, hazard fonksiyonu ve kuantil fonksiyonları elde edilmiştir. Parametre tahmini için en çok olabilirlik, bayes, en küçük kareler, ağırlıklandırılmış en küçük kareler, Anderson-Darling ve Cramer-von Mises yöntemleri kullanılmıştır. Simülasyon çalışmasında parametre tahminlerinin yan ve hata kareler ortalaması hesaplanmıştır. Ayrıca gerçek veri uygulaması yapılarak yeni modifiyeli unit üstel dağılımının diğer dağılımlarla kıyaslanması yapılmıştır. Bu tez çalışmasının sonraki bölümlerinde Arşimedyan kapula üreticileri, fonksiyonları ve önerdiğimiz modifiyeli unit üstel dağılımı kullanarak iki değişkenli yeni dağılımlar üretilmiştir. Bu yeni dağılımlara ilişkin bazı dağılımsal özellikler; kapalı formda yaşam fonksiyonu, hazard fonksiyonu elde edilmiştir. Parametre tahmini için en çok olabilirlik ve bayes tahmin yöntemleri kullanılarak simülasyon çalışmasında parametre tahminlerinin yan ve hata kareler ortalaması hesaplanmıştır. Ayrıca yeni elde edilen iki değişkenli dağılımların gerçek verilere uygulaması yapılmıştır.
  • Öğe
    Saf hat kavun fidelerinde kurağa tolerant ve hassas genotiplerin belirlenmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Tanrıverdi, Ömer Burak; Seymen, Musa
    Küresel iklim değişikliğinin önemli bir sonucu olarak ortaya çıkan kuraklık su kaynakları üzerindeki baskının her geçen gün artmasına neden olmaktadır. Bu sebeple tarımda mevcut suyun en randımanlı bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Bu yüzden, kurağa tolerant tür ve çeşitlerle yetiştiricilik yapmak su tasarrufu açısından önemli bir yaklaşımdır. Kavun yetiştiriciliği genellikle açık arazi şartlarında ve özellikle de yarı kurak iklime sahip bölgelerde yapılmaktadır. Bu bölgelerde sulama suyuna ulaşmakta ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu sebeple mevcut çalışmada, saf hat niteliğinde kavun ıslah materyallerinin tam sulama (I100) ve orta derecede su stresi (I50) koşullarında agronomik, fizyolojik ve biyokimyasal değişimler ile tolerant genotiplerin belirlenmesini hedeflenmiştir. Bu amaçla, 80 adet altınbaş (Kırkağaç tipi) seçilmiş kavun genotipi, 2 standart ticari çeşit (G1-Süper Soykan, G2- Kırkağaç 637) ve 2 hibrit çeşit (G3- Sürmeli F1, G4-Westeros F1) bitkisel materyal olarak kullanılmıştır. Çalışma sonucunda, uygulanan %50 su kısıtı agronomik özelliklerde önemli kayıplara neden olmuştur. Diğer taraftan, su stresi kavun genotiplerinde fotosentez etkinliği azaltmış olup, malondialdehit (MDA) ve hidrogen peroksit (H2O2) gibi bitki hücrelerine zarar veren maddelerin artışına sebep olmuştur. Yapılan temel bileşenler analizi (PCA) sonucunda, 5, 6, 11, 12, 14, 15, 22, 33, 35, 37, 40, 57, 58, 61, 62, 63, 64, 70, 79 ve 82 nolu genotipler kurağa tolerant genotipler olarak belirlenmişlerdir. Diğer yandan, 14 nolu genotipin hem tam sulama hem de kısıtlı sulama altında ticari çeşitlerden daha yüksek su kullanım etkinliği (WUE) sağlaması nedeniyle kurak ve yarı kurak alanlarda su tasarrufu açısından önemli genotipler olduğu ortaya çıkmıştır.
  • Öğe
    Kentlerde iklim değişikliğine uyum çerçevesinde yeşil altyapı uygulamaları: Avrupa ve Türkiye yeşil başkentlerinin irdelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Yanık, Sena; Kurtaslan, Banu Öztürk
    Son zamanlarda yeryüzünde ani ve beklenmedik hava olayları yaşanmaktadır. Kentler bu durumu daha çok yaşanmaktadır. Bunun en büyük sebebi iklim değişikliğidir. İklim değişikliği, Kentin sağlığını olumsuz bir şekilde tehdit etmekle birlikte kentlerin ısı adası etkisinin artmasına, hava kirliliğine, sıcak hava dalgalarına, su kıtlığının yaşanmasına, yağış rejiminin değişmesine, kurak gün sayısının artmasına, yağmur sularının kentlerin yoğun yaşanan bölgelerinde sel ya da taşkınlara neden olmasına sebebiyet vermektedir. Kentlerin gri altyapı yoğunluğunun fazla olması iklim değişikliği etkilerine karşı daha kırılgan bir duruma getirmektedir. İklim değişikliğinin sebebiyet verdiği ani ve beklenmedik hava olaylarının şehir içerisinde afetlerin artış gösterdiği olumsuz etkilerini en aza indirmek ve kentleri bu etkilere dirençli hale getirmek, ekosistemlerin sağladığı yararları muhafaza edip koruyarak veya arttırmakla mümkün olacaktır. Yeşil altyapı yaklaşımının kente sağladığı faydalar iklim değişikliğinin etkilerini azaltmada önemli bir rol oynamaktadır. Yeşil altyapı yaklaşımının mekânsal planlamaya yeşil altyapı çalışmalarının dahil edilmesi, kentlerin risk altında olan bölgelerinde ekosistem hizmetlerini iyileştirerek ve yeşil alanlardan sağlanan kent ekosisteminin iyileştirilmesine yönelik mantıklı çözüm noktalarının geliştirilmesi; kentin iklim değişikliğinin negatif etkilerine karşı uyumlu ve dayanıklı hale gelmesinde katkılar sağlayacaktır. Bu çalışmanın amacı; yeşil altyapının iklim değişikliğine uyum çerçevesindeki işlevleri ve uygulamaları irdelenmiş olup, Avrupa ve Türkiye yeşil başkentleri iklim değişikliğine uyum çerçevesinde yapılan uygulamalar incelenmiştir.
  • Öğe
    Alternatif yakıt karışımlarının motor performansı üzerindeki etkisinin makine öğrenme yöntemleri ile araştırılması
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Bilban, Samet; Aydoğan, Hasan
    Makine öğrenimi, bilgisayarların algılayıcı verisi ya da veri tabanları gibi veri türlerine dayalı öğrenimini olanaklı kılan algoritmaların tasarım ve geliştirme süreçlerini konu edinen bir bilim dalıdır. Çok büyük miktarlardaki verinin elle işlenmesi ve analizinin yapılması mümkün değildir. Makine öğrenmesi yöntemleri, geçmişteki veriyi kullanarak yeni veri için en uygun modeli bulmaya çalışmaktadır. Amaç geçmişteki verileri kullanarak gelecek için tahminlerde bulunmaktır. Makine öğrenmesi yöntemleri genel olarak literatürde üç ana kısma ayrılmıştır. Bunlar sırasıyla denetimli öğrenme, denetimsiz öğrenme ve takviyeli öğrenme yöntemleridir. Bu çalışmada 1-Propanol, 2-Propanol ve AVGAS ile benzin yakıtı kullanılarak hacimce %5, %10, %15 oranlarında yakıt karışımları ile yapılan motor denemelerinden elde edilen veriler kullanılmıştır. Elde edilen veriler %100 benzin değerleri ile kıyaslanmıştır. Çalışmada 4 silindirli, direkt enjeksiyonlu ve turbo şarj donanımına sahip bir motor kullanılmıştır. Elde edilen ölçüm sonuçları ile makine öğrenmesinde kullanılmak için veri tabanı oluşturulmuştur. Python programlama dili kullanılarak YSA, GAA, DVM ve AB makine öğrenmesi modelleri üzerinden tahmin işlemleri gerçekleştirilmiştir. CO2, HC, O2 değerlerinin tahmininde en uygun modelin 0,9999 R2 değeri ile YSA olduğu bulunmuştur. NO değeri için 0,9996 R2 ve CO değeri için 0,9990 R2 uygunluk değeri ile AB yönteminin olduğu tespit edilmiştir. Motor torku 0,9996 R2 değeri ile GAA yöntemi tarafından tahmin edilmiştir. Motor gücü değeri 0,9999 R2 değeri ile DVM yöntemi tarafından en yüksek değere sahip makine öğrenmesi yöntemi olduğu gösterilmiştir. Özgül yakıt tüketimi için 0,9990 R2 değeri ile AB yönteminin uygun olduğu görülmüştür.
  • Öğe
    Sülünlerde kapalı ve serbest yetiştirme sisteminde yerleşim sıklığının besi performansına etkisi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Kocaay, Adem Gökhan; Karabacak, Ali
    Bu araştırma, sülünlerde yetiştirme sisteminin ve yerleşim sıklığının besi performansı üzerinde etkisini araştırmak amacıyla yapılmıştır. Araştırmada Ankara İli, Etimesgut İlçesi sınırları içinde özel bir çiftlikte deneme kurularak 16 hafta süresince serbest ve kapalı sistemde beslenmeye tabi tutulmuş ve haftalık tartımlarda canlı ağırlık, canlı ağırlık artışı, yem tüketimi ve yemden yararlanma oranı belirlenmiştir. Yetiştirme sistemine göre canlı ağırlık artışı değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda canlı ağırlık artışı erkek sülünlerde serbest ve kapalı sistemde sırasıyla 1033.13 g ve 963.65 g olarak bulunmuştur. Dişi sülünlerin canlı ağırlık artışları serbest ve kapalı sistemde sırasıyla 841.69 g ve 757.4 g olarak tespit edilmiştir. Dişi sülünlerin toplam canlı ağırlık artışı 799.54 g erkek sülünlerin toplam canlı ağırlık artışı 998.39 g (P<0.01) olarak tespit edilmiştir. Kapalı sistemde erkek ve dişi sülünlerin canlı ağırlık artışı 860.53 g olarak bulunurken, aynı değer serbest sistemde 937.41 g olarak tespit edilmiştir. Serbest sistemde erkek ve dişi sülünlerin toplam yem tüketimi 3987.2 g , kapalı sistemdeki erkek ve dişi sülünlerin yem tüketimi 3840.5 g olarak tespit edilmiştir. Sülü Serbest sistemde sülünlerin yemden yaralanma oranları (YYO) 4,425 bulunurken aynı oran kapalı sistemde 4,564 olarak tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Farklı yöntemlerle kurutulmuş süs elması (Malus floribunda) çayının demleme koşullarının fizikokimyasal ve fitokimyasal özellikler üzerine etkisi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Mest, Şeyma Ki̇rpi̇tci̇; Akbulut, Mehmet
    Bu çalışmada, peyzaj amaçlı olarak yetiştirilen süs elması (Malus floribunda) çaylarının fizikokimyasal ve fitokimyasal özellikleri üzerine kurutma yöntemi, demleme sıcaklığı ve demleme süresinin etkileri araştırılmıştır. Gölgede ve tepsili kurutucuda kurutulan elmaların çayları sabit 80, 90 ve 100°C'de 5, 10 ve 15 dakika süresince su ile demlenerek elde edilmiştir. Çalışma kapsamında süs elması çaylarının suda çözünür kuru madde, pH, titrasyon asitliği, renk, toplam fenolik madde, antioksidan aktivite, monomerik antosiyanin, şeker ve organik asit özellikleri değerlendirilmiştir. Her iki kurutma yönteminde de demleme sıcaklığı ve sürelerindeki artışla doğru orantılı olarak toplam fenolik madde miktarı artış göstermiştir. En düşük toplam fenolik madde miktarına 80 oC demleme sıcaklığında 5 dakika demleme ile rastlanırken en yüksek toplam fenolik madde miktarına ise 100 oC demleme sıcaklığında 15 dakikalık demleme ile elde edilmiştir. Tepsili kurutucuda en düşük toplam monomerik antosiyanin miktarına 80 oC demleme sıcaklığında 5 dakika demleme ile elde edilirken (0,870±0,000) en yüksek toplam monomerik antosiyanin miktarı ise 100 oC demleme sıcaklığında 15 dakikalık demleme süresinde belirlenmiştir (1,840±0,156). Açık havada (gölge) kurutmada en düşük toplam monomerik antosiyanin miktarına 80 oC demleme sıcaklığında 5 dakika demleme ile rastlanırken (0,5650±0,0354) en yüksek toplam monomerik antosiyanin miktarı ise 90 oC demleme sıcaklığında 15 dakikalık demleme süresinde belirlenmiştir (1,4400±0,0283). Tepsili kurutucuda kurutulan süs elması meyvesinden üretilen çayların toplam fenolik madde, toplam monomerik antosiyanin ve DPPH ve ABTS radikal süpürme aktiviteleri bakımından açık havada kurutulan meyve çaylarına göre daha yüksek sonuçlar alınmıştır. Her iki kurutma yöntemiyle kurutulan elmaların çaylarında sitrik ve malik asit miktarları üzerine demleme sürelerinin oldukça etkili olduğu, demleme süresinin artırılması sonucu sitrik ve malik asit miktarlarında artışlar meydana geldiği görülmüştür. Tepsili kurutucuda kurutulmuş süs elması çaylarında sakkaroz, glukoz ve fruktoz miktarları üzerine demleme süreleri oldukça etkili olduğu, demleme süresinin artışı ile her üç şekerin miktarlarında artışlar meydana geldiği. Açık havada kurutulmuş süs elması çaylarında glukoz miktarlarında demleme sıcaklığına bağlı olarak önemli düzeyde artış olduğu gözlenmiştir.
  • Öğe
    Tuza toleranslılık genleri içeren geri melez 4 buğday hatlarının yüksek dozda tuz uygulamasında verdikleri tepkilerin incelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Akbel, Aytül; Hakkı, Erdoğan Eşref
    Dünyada çok eskiden beri yetiştirilen tahıl bitkilerinden biri olan buğday, insan beslenmesindeki çok önemli bir tüketim kaynağıdır. Buğday, Anadolu'da yer alan tüm uygarlıklarda, günümüze kadar hala önemini korumaktadır. Geniş bir adaptasyon yeteneğine sahip olduğundan Türkiye'nin neredeyse her bölgesinde yetiştirilebilen, yaygın olarak İç Anadolu Bölgesi'nde üretimi yapılan; öyle ki tarla ürünleri arasında ekiliş alanı ve üretim açısından ilk sırada yer alan tahıl bitkisidir. Ülkemizde oldukça çok buğday çeşidi olmasına rağmen verim ve kalitedeki sorunlar tam anlamıyla çözülememiştir. Ülkemizin birçok bölgesinde sürdürülen araştırmalarda, ekolojik bölgelerimize uyum sağlayan yüksek verimli, kaliteli, biyotik ve abiyotik stres şartlarına dayanıklı çeşitlerin sertifikalı tohumlarını kullanarak ekim yatağının hazırlanmasından, hasat ve harmana kadar uygun yetiştirme yöntemlerinin uygulanması ile verim artışı mümkündür. Bu tez çalışmasında abiyotik stres faktörlerinden olan tuzluluk stresi ele alınmış olup, toleransı yüksek ekmeklik buğday çeşitlerinin geliştirilmesi üzerine çalışılmıştır. Tuzlu topraklarda yüksek verimli, kaliteli bitkisel üretim gerçekleştirebilmek için tuza toleranslı bitkilerin tespit edilmesi veya geliştirilmesi gerekmektedir. Proje önerimizde, yabani buğday türlerinden AA genomlu bir Triticum monococcum aksesyonundan köken alan, tuzluluğa toleranslılık sağlayan yüksek afiniteli potasyum taşıyıcı (HKT) genler ekmeklik buğdaylara moleküler destekli ıslah programı (Markör Destekli Seleksiyon = MAS) ile aktarılmıştır. A genomlu HKT'lerin EBH1 buğday hattına ardı ardına geri melezlemeler yapılarak aktarılması neticesinde, elde edilmiş olan geri melez 4 (GM4) hatlarının (Nax1 ve Nax2) etkin olduğu çeşitli elementel ve fizyolojik testlemeler sonucunda görülmüştür. Bitki boyu değerlerine bakıldığında artan tuz dozlarında melez hatların (EBH1 x 5907, EBH1 x 5924) tuza tolerans sağladığı tespit edilmiştir. Tuz uygulaması sonucu, tüm genotiplerin MDA içeriklerinde ve K konsantrasyonlarında azalma görülürken, EBH1x5924 hattında prolin içeriğinin arttığı gözlenmiştir. Tüm testleme sonucu göz önüne alındığında Nax genlerinin melez hatlarında aktif olup tuza toleranslılığı artırdığı tespit edilmiştir
  • Öğe
    İki̇nci̇ ürün olarak ekilen nohut genotiplerinin (Cicer Arietinum L.) bazı tarımsal özelliklerinin belirlenmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Kno, Firas Mohammed; Kahraman, Ali
    Tarımsal sürdürülebilirlik konsepti bakımından öne çıkan temel bileşenlerden hem insan hem de hayvan beslenmesi için sürdürülebilir gıda üretiminin sağlanması, sürdürülebilir toprak yönetimi; sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir fonksiyonel gıda üretimi için nohut önem taşımaktadır. Konya ekolojisinde gerçekleştirilen bu araştırma kapsamında, 2021 yılında vejetasyon döneminde arpa ve buğday hasadının ardından ikinci ürün olmak üzere 2 farklı zamanda (16 Haziran ve 01 Temmuz) ekilen 5 farklı nohut (Cicer arietinum L.) genotipi (Türkiye'den temin edilen: Canıtez isimli tescilli çeşit; Irak'tan temin edilen: Duhok, Erbil, Musul, Süleymaniye menşeili genotipler) yetiştirilerek bazı tarımsal özellikler incelenmiştir. Çalışmanın tarla denemeleri Tesadüf Bloklarında Bölünmüş Parseller Deneme Desenine göre 3 tekerrürlü olarak kurulmuştur. Ana parsellere ekim zamanları, alt parsellere ise nohut genotipleri yerleştirilmiştir. Yapılan varyans analizi sonucunda araştırma kapsamında ele alınan faktörlerden ilk bakla yüksekliği, bin tane ağırlığı ve tane iriliği bakımından araştırmaya konu olan faktörlerin etkisi istatistiksel anlamda önemsiz çıkmıştır. Araştırma sonucunda daha erken tohum ekimi (16 Haziran) yapılması ile: Bitki boyu, ana dal sayısı, bitkide bakla sayısı, biyolojik verim, tane verimi, hasat indeksi, bin tane ağırlığı değerlerinin artış gösterdiği tespit edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre incelenen özelliklere ait ortalama değerler interaksiyon bakımından şu şekildedir: çıkış süresi 8.67 gün – 11.67 gün, çiçeklenme süresi 41.33 gün – 44.00 gün, bakla bağlama süresi 60.33 gün – 65.67 gün, bitki boyu 39.40 cm – 70.90 cm, ilk bakla yüksekliği 17.50 cm – 20.03 cm, ana dal sayısı 1.53 adet/bitki ile 6.03 adet/bitki, bitkide bakla sayısı 4.57 adet/bitki – 26.93 adet/bitki, biyolojik verim 321.82 kg/da ile 529.24 kg/da, tane verimi 62.71 kg/da - 118.13 kg/da, hasat indeksi %18.33 - %25.67, bin tane ağırlığı 236.19 g – 251.58 g, tane iriliği 7.00 – 8.67 mm aralığında tespit edilmiştir. Tez çalışması kapsamında incelenen özellikler bakımından öne çıkan veriler değerlendirildiğinde: ilk bakla yüksekliği için Duhok genotipi, biyolojik verim ile tane verimi için Süleymaniye genotipi, bin tane ağırlığı için Musul nohut genotipi en yüksek değerleri ortaya koymuştur. Tek yıllık araştırma sonuçlarına dayalı olmak şartıyla, bu araştırmadan elde edilen bulgular ışığında münavebede çeşitlilik sağlanması, baklagil bitkisi yetiştiriciliğinin artırılması ve ikinci ürün seçiminde alternatif sunulabilmesi açısından nohut bitkisinin Konya ekolojisi için mümkün olabileceği görülmüştür. Araştırma bulgularına dayalı olarak: Arzu edilen özelliklerin seleksiyonuna yönelik ıslah çalışmalarında mevcut veriler değerlendirilebilir nitelikte olup, adaptasyon yeteneği ve çevre interaksiyonunu daha iyi belirlemek üzere farklı genotiplerin kullanılacağı daha uzun süreli çalışmaların gerçekleştirilerek, stabil verilerin elde edilmesine ihtiyaç olduğu söylenebilir.
  • Öğe
    ZnO/CuO kompozit ince filmlerin optoelektronik peformansının iyileştirilmesi: Mn katkısının etkisi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Safdar, Hamza; Aydın, Raşit
    Bu tez çalışması, geçiş metali olarak manganezin (Mn) nanoyapılı ZnO/CuO filmlerin morfolojik, yapısal, optik, elektriksel ve optoelektronik özellikleri üzerindeki etkisini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Bu özellikleri analiz etmek için farklı Mn konsantrasyonları (1 ve %2 M) kullanılmıştır. Bu çalışmada, basit ardışık iyonik tabaka adsorpsiyon ve reaksiyon (SILAR) prosedürünü kullanarak nanokompozit katkısız ZnO/CuO ve Mn katkılı ZnO/CuO (Mn: ZnO/CuO) oksit filmlerinin sentezi gerçekleşirilmiştir. Taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve atomik kuvvet mikroskobu (AFM) resimleri, ZnO/CuO nanokompozitlerinin yüzey yapısının Mn2+ iyon ikamesi ile etkili bir şekilde değiştiğini ortaya koymuştur. Enerji dağılımlı X-ışını analizi (EDX), sentezlenen nanofilmlerde Zn, Cu, O ve Mn elementlerinin varlığını doğrulamıştır. Artan Mn2+ konsantrasyonunun bir fonksiyonu olarak filmlerin kalınlığı 1.65'ten 1.23 μm'ye düşmüştür. X-ışını kırınımı (XRD) deseni, sentezlenen ZnO/CuO nanokompozitinin polikristal yapıda olduğunu ve kristalit boyutunun artan Mn2+ iyon konsantrasyonları ile 40.16 nm'den 34.14 nm'ye düştüğünü ortaya koymuştur. Optik bant aralığı enerjisi değerleri Tauc'un grafiği kullanılarak bulunmuş ve bu değerler 2.37 ila 2.56 eV arasında değişmiştir. Maksimum ortalama geçirgenlik (%30), %2 Mn2+ konsantrasyonu için elde edilmiştir. ZnO/CuO kompozit filmlerin elektriksel ölçümü, 300 K ile 400 K arasında sıcaklığa bağlı olarak tabaka direncinin (R_s) 1.01 ile 0.41 (x108 Ω/sq.) arasında değiştiğini göstermiştir. Bu çalışmada gözlemlenen en büyük başarım ölçüsü rakamı 4.69 × 10−8 Ω−1 dir. Sonuçlar, Mn katkılamanın SILAR ile kaplanmış ZnO/CuO filmlerin fiziksel özellikleri üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir.
  • Öğe
    Ferrimanyetik heusler alaşımlar
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Alsufok, Ahmed Mohammed Ali; Mert, Gülistan
    Bu çalışmada Friedrich Heusler tarafından keşfedilen ve 1500'den fazla üyeden oluşan X2YZ bileşimi veya XYZ ile dikkat çekici bir intermetalik malzeme sınıfını oluşturan Heusler bileşikler ele alınmıştır. Çalışma kapsamında öncelikle literatür incelenmiş ve konu kapsamındaki kaynaklara erişilmiştir. Manyetizma türlerinden bahsedilerek diamanyetizma, paramanyetizma, ferromanyetizma, antiferromanyetizma ve ferrimanyetizma hakkında bilgiler verilmiştir. Daha sonra Heusler alaşımların manyetik özellikleri ele alınarak, ferrimanyetik Heusler Alaşımlar hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir. Ferrimanyetik Heusler sınıfına aday Mn2VZ (Z = Ti ve Sc) bileşiğinin manyetik özellikleri incelenmiştir. Ferrimanyetik davranış sergileyen bu bileşiğin ilginç faz geçişleri sergilediği bulunmuştur.
  • Öğe
    İki değişkenli genelleştirilmiş exponansiyel sampling Kantorovich serileri
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Eke, Abdulkadir; Acar, Tuncay
    Bu çalışma toplam yedi bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm giriş kısmından oluşmaktadır. İkinci bölüm kaynak araştırması olup tezde yararlanılan kaynakları kapsamaktadır. Üçüncü bölümde tezde kullanı-lacak temel kavramlardan bahsedilmiştir. Dördüncü bölüm Weierstrass teoremi ve lineer pozitif operatör-lere ayrılmıştır ve bunlar hakkında genel teoremler ve ispatlar verilmiştir. Beşinci bölümde sampling ve exponansiyel sampling serilerinin yaklaşım özellikleri verilmiştir. Altıncı bölümde genelleştirilmiş Kanto-rovich formlu exponansiyel sampling serilerinden bahsedilmiştir ve logaritmik ağırlıklı uzaylar hatırlatıl-mıştır. Son bölümde iki değişkenli genelleştirilmiş Kantorovich formlu exponansiyel sampling operatörleri inşa edilmiş ve yaklaşım özellikleri incelenmiştir.
  • Öğe
    Yüksek hızlı trenlerde kullanılan fren balatalarının aşınma davranışlarının incelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Mahammadzade, Akshin; Eki̇nci̇, Şerafetti̇n
    Günümüzde demiryolu ulaşımında güven, hız ve konfor taleplerinin artması yüksek hızlı trenlerin kullanılmasını zorunlu kılmıştır. Trenlerde yükün ve hızın artması yüksek hızlı trenlerde kullanılan fren balatasında aşınma sorunlarının oluşmasına neden olmuştur. Yüksek hızlı trenin artan frenleme hızının neden olduğu yüksek sıcaklık, fren balatasının aşınma bölgesindeki yapısının ve bileşiminin değişmesine neden olur. Bu çalışmada hızlı trenlerde kullanılan bakır esaslı fren balatasını 1800 m sabit kayma mesafesinde, 1, 1.5, 2 ve 2.5 m/s hızlarda, 25 oC, 200 oC, 300 oC, 400 oC sıcaklıklarda ve 40 N, 60 N ve 80 N yük altında Pin-on-Disk test düzeneği kullanılarak aşınma davranışları incelenmiştir. Pin-on-Disk cihazında, 40 N yük ve 1 m/s hızda gerçekleştirilen aşınma testleri, bakır bazlı fren balatasının 350 km/saat hızında çalışan yüksek hızlı trenlere karşılık gelmektedir. Deneyler, farklı hızlarda ve yüklerde bakır bazlı fren balatasının aşınma davranışını incelemek için diğer parametrelerle birlikte yapılmıştır. Deneyler sonucunda sürtünme katsayısı ve aşınma oranı bulunmuştur. Numunelerin yoğunluk, sertlik, değerleri belirlenmiştir. Balata numunesinin yüzey özelliklerini incelemek için Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM) kullanılmıştır. Deneyler sonucunda, balata numunesi 25 oC sıcaklıkta yapılan testlerde ortalama sürtünme katsayısının 0.311-0.423, aşınma oranının 1.74-2.88x10-8.(cm3.N-1.m-1), 200 oC sıcaklıkta yapılan testlerde ortalama sürtünme katsayısının 0.355-0.45, aşınma oranının 2.11-3.93x10-8.(cm3.N-1.m-1), 300 oC sıcaklıkta yapılan testlerde ortalama sürtünme katsayısının 0.36-0.621, aşınma oranının 2.4-5.51x10-8.(cm3.N-1.m-1), 400 oC sıcaklıkta yapılan testlerde ise ortalama sürtünme katsayısının 0.4-0.67, aşınma oranının 3.21-6.8x10-8.(cm3.N-1.m-1) aralığında olduğu tespit edilmiştir. Sonuçta sıcaklığın artmasıyla sürtünme katsayısı ve aşınma oranı artmış, yükün artışına paralel olarak sürtünme katsayısı ve aşınma oranının ise azaldığı gözlemlenmiştir. Sürtünme yüzeyleri arasında, bakırın yumuşaması nedeniyle, abrasif aşınmadan adhezif aşınmaya geçilerek malzeme transferi oluşmuştur.
  • Öğe
    Biyoaktif selüloz temelli antimikrobiyal nano metal-organik kafeslerin sentezi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Kayhan, Elif Yemeni̇ci̇ler; Yılmaz, Mustafa
    Bu çalışmada nanokristal selüloz, geniş yüzey alanı, yüksek özgül mukavemet ve benzersiz optik özelliklere sahip bir tür doğal biyopolimer olan selüloz temelli floresans bir antimikrobiyal materyal tasarlandı. Bu materyali hazırlayabilmek için; 4-sülfo-1,8-naftalik anhidrit potasyum tuzu ve 3-amino-1-propanol ile tepkimeye sokularak, floresans bir bileşik elde edildi. Selüloz ile hekzametilen diizosiyanat belli koşullarda etkileştirildi ve sentezlenen 4-sülfo-N-(3-hidroksipropil)-1,8-naftalimid, potasyum tuzu (Nap) bileşiği fonksiyonlu selüloz türevi ile etkileştirildi. Elde edilen bu materyal farklı anyonlara karşı etkileri incelendi ve sadece Cr(VI) karşı seçici olduğu bulundu. UiO-66 ve ZIF-8 Metal kafeslerin hazırlandıktan sonra sulfonat grubundaki K+ iyonu Ag+ iyonu ile yer değiştirilerek floresans özellik gösteren antimikrobiyal bir materyal elde edildi. UiO-66-Cel-Nap-Ag+ ve ZIF8-Cel-Nap-Ag+ Metal kafeslerin hazırlandıktan sonra NaBH4 ile indirgenerek Ag+ iyonları Ag nanopartikül haline getirildi. Hazırlanan bu antimikrobiyal floresans metal organik kafeslerin yapıları farklı teknikler (1H-NMR, FTIR, SEM, XRD, kullanılarak aydınlatılmıştır. Hazırlanan materyallerin antimikrobiyal çalışmaları için yedi patojen bakteri ve bir maya kullanıldı. ZIF-8 bazlı malzemelerin UiO-66'ya göre daha iyi antimikrobiyal özelliklere sahip olduğu bulunurken, Ag+ içeren malzemelerin mikrobiyallere karşı AgNP içerenlere göre daha etkili olduğu belirlendi. En etkili materyalin ZIF-8-Cel-Nap-Ag+ olduğu ve 0,0024 mg/mL MİK değerinde E. coli'ye karşı önemli antibakteriyel etkiye sahip olduğu bulundu.
  • Öğe
    Geri dönüştürülebilir katı atıkların yapay zeka tabanlı tanınma ve sınıflandırılması
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Eryeşil, Yusuf; Taşdemir, Şakir
    Dünyanın küreselleşmesi ve ekonomik büyüme; tüketimde ve atık üretiminde artışa yol açmıştır. Evsel atıkların önemli bir kısmı; özellikle plastik, elektronik ve piller gibi biyolojik olarak parçalanamayan tehlikeli maddeler içeren atıklar çevre dostu bir şekilde yok edilememektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde yetersiz atık yönetimi altyapısı, kontrolsüz depolama ve atık yakma gibi güvenli olmayan yok etme uygulamaları, çevresel ve sağlık açısından zararlı sonuçlara sebep olmaktadır. Verimli atık yönetim uygulamalarında, katı atığın uygun şekilde sınıflandırılması kaynakların geri kazanılmasını teşvik etmede ve çevresel etkiyi en aza indirmede önemli rol oynamaktadır. Bu tez çalışmasında, katı atıkların sınıflandırılması için yapay zekâ yöntemlerinden özellikle geleneksel makine öğrenimi modelleri (DVM ve Karar Ağacı) ve derin öğrenme modellerinin (InceptionResnet, EfficientNet ve MobileNet) geliştirilmesi amaçlanmıştır. Atık sınıflandırma çalışmasında, derin öğrenme modelleri; InceptionResnet, EfficientNet ve MobileNet sırasıyla %92.49, %94.47 ve %91.30'luk doğruluk oranlarına ulaşarak atık sınıflandırmasında iyi bir performans göstermiştir. Buna karşılık, makine öğrenimi modelleri, DVM ve Karar Ağacı sırasıyla %62.31 ve %43.38 gibi daha düşük doğruluk oranlarına ulaşarak, atık sınıflandırmasında geleneksel makine öğrenimi yaklaşımlarının sınırlamalarını vurgulamaktadır. Geliştirilen derin öğrenme modelleri yapay zekâ kitine entegre edilmiştir. Geliştirilmiş olan modellerin Jetson yapay zekâ kiti üzerinde kullanılması, gerçek zamanlı atık sınıflandırmasının uygulanabilirliğini göstermektedir. Bu nedenle, bu çalışma, kullanılan metodolojinin katı atıkları sınıflandırmada derin öğrenme modellerinin makine öğrenme modellerine göre daha başarılı olduğunu göstermektedir. Bulgular, özellikle EfficientNet modelinin doğru atık sınıflandırması için önemli bir potansiyele sahip olduğunu göstermiştir. Gelecekteki çalışmalar, sınıflandırma performansını daha da geliştirmek için özellikle derin öğrenme uygulamalarında önemli olan veri kümesi genişletilebilir. Bunun yanı sıra daha az ağ karmaşıklığına sahip hızlı ve doğru karar verebilen algoritmalar geliştirmeye odaklanılabilir.
  • Öğe
    Hayvancılık işletmelerinde afgan işgücünün sosyal ve ekonomik durumunun analizi: Konya ili örneği
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Hilal, Wahidullah; Bayramoğlu, Zeki̇
    Uluslararası hareketler, insanların transit geçiş, daimi yerleşme veya vatandaşlık almak için hedef ülkeye yaptığı göç olarak adlandırılır. Göç, çeşitli nedenlerden dolayı ortaya çıkan bir uluslararası konu olarak değerlendirilmektedir. Söz konusu nedenler arasında güvenlik, sosyal, siyasi veya ekonomik faktörler yer almaktadır. Afganistan'da güvenlik riskleri ve ekonomik zorlukların artması, birçok Afgan vatandaşının diğer ülkelere göç etmek gibi bir seçim yapmasına neden olmuştur. Pakistan ve İran'dan sonra, göç sürecinden en fazla etkilenen ülkelerden biri Türkiye'dir. Afgan göçmenler, Türkiye'de Suriyeli göçmenlerden sonra en büyük göçmen grubunu oluşturmaktadır. Göç literatüründe, özellikle düzensiz göç konusunda kaynak ülke olarak adı geçmektedir. Türkiye'nin sınır komşusu olmamasına rağmen, yüz binlerce Afgan, düzensiz göçmen olarak Türkiye'de yaşayıp çalışmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 20 Ağustos 2021'de yaptığı bir konuşmada, Türkiye'de 300 bin kayıt dışı Afgan bulunduğunu açıklamıştır. Bunun sonucunda, Türkiye'de yarım milyona yakın Afgan göçmenin yaşadığı tahmin edilmektedir. Türkiye, tarih boyunca birçok göç dalgasıyla karşı karşıya kalmıştır. Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle pek çok farklı göç dalgasıyla karşılaşan bir ülke olarak ekonomik, sosyal ve güvenlik açısından çeşitli zorluklarla mücadele etmektedir. Tez çalışması, Konya ilinde faaliyet gösteren hayvancılık işletmelerinde çalışan Afgan göçmenlerin ekonomik ve sosyal durumları hakkında sonuçlar ortaya koymayı hedeflemiştir. Araştırma verileri Konya İlindeki faaliyet gösteren göçmen Afgan çalışanlardan oluşmaktadır. Tez çalışması, nitel araştırma yöntemi kullanılarak yürütülmüş ve Konya ilinde ikamet eden 150 Afgan göçmenle yapılan anketler, araştırmanın ana materyalini oluşturmuştur. Araştırmanın sonuçlarına göre, Konya'daki Afgan göçmen işçilerin karşılaştığı sorunlar arasında düşük ücretli çalışma, dil farklılığı nedeniyle iş arkadaşları ile iletişim sorunları, aşırı çalışma saatleri, aynı iş için daha az ücret almak zorunda kalmaları, iş yerinde dil açısından dışlanma, çalışırken motivasyon eksikliği ve stres gibi zorluklar yer almaktadır. Bir ülkeden diğerine işgücü göçü, yasa dışı çalışma ve diğer sorunların ortaya çıkmasına sebep olabilir. Son yıllarda, Türkiye'de işgücü piyasasında göçmen işçilerin durumu giderek artan bir ilgiyle araştırılmaktadır. Ekonomik, mali, sosyal, hukuksal ve bürokratik faktörler, kayıt dışı istihdamın varlığını ortaya çıkarmaktadır ve sosyal güvenliğin sağlanması açısından önemli bir sorun teşkil etmektedir. Kayıt dışı istihdam, ekonomik açıdan bazı avantajlar sağlasa da, aynı zamanda ülke ekonomisine zarar verebilecek olumsuz etkiler de taşımaktadır. Kayıt dışı istihdamın yoğun olarak görüldüğü sektörlerden biri tarım sektörüdür ve bu sektörde çalışanların çoğunluğunu göçmenler oluşturmaktadır. Tarım sektörü, özellikle hayvancılık faaliyetlerinin yoğun olduğu bölgelerde, Afgan işgücüne yüksek talep göstermektedir ve bu işletmelerde kayıt dışı çalışma koşulları oldukça yaygındır. Afgan göçmenlerin çoğu işgücü piyasasına girişte yaşadıkları sınırlamalar, yeterli niteliklerin bulunmaması, çalışma izni eksikliği ve dil farklılığı gibi zorluklar nedeniyle tarım sektöründe iş bulmaktadırlar. Tarım sektöründe kayıt dışı çalışma koşullarının yaygınlaşmasında, yüksek girdi maliyetleri, mevsimsel gelir dalgalanmaları, kırsal alanlarda sınırlı iş imkanları, düşük eğitim seviyesi ve işletmelerin yeterli gelir elde edememesi gibi faktörler etkili olmaktadır.
  • Öğe
    Bazı üzüm çeşitlerinde kış gözü verimliliğinin saptanması ile optimum budama seviyelerinin belirlenmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Demirtaş, Hatice; Akın, Aydın
    Bu araştırma, Kalecik Karası, Hasan Dede, Gülgülü, Aloğlu, Narince, Hatun Parmağı ve Çavuş üzüm çeşitlerinde kış gözü verimliliğini belirleyerek, en uygun ürün yükünü (şarj) tavsiye edebilmek için yürütülmüştür. Arazide, kış budamasında omca üzerinde her çeşitten 10 gözlü 10'ar adet bir yıllık sürgün bırakılmıştır. Serada, kış budamasında omca üzerinde her çeşitten 10 gözlü 10'ar adet bir yıllık sürgün alınarak ithal torf bulunan viyoller içine tek gözlü çelikler halinde dikilmiştir. Çeşitlere ait göz verimliliği, gözlerin uyanmasından sonra sürgün üzerindeki salkım taslaklarının sayılması ile belirlenmiştir. Arazi ve seradan elde edilen veriler birlikte değerlendirildiğinde, optimum verim alabilmek için Kalecik Karası, Hasan Dede, Gülgülü, Aloğlu, Narince, Hatun Parmağı ve Çavuş üzüm çeşitlerinin 5.-6. göz üzerinden budanması tavsiye edilebilir bulunmuştur.