Fen Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 4971
  • Öğe
    Nükleer reaksiyonlarda nükleonların birleşmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Dişli, Çağrı; Büyükçizmeci, Nihal
    Çalışmamızda birçok yeni baryon ve nükleer parçacıklar üretilebildiği için merkezi çekirdek-çekirdek çarpışmaları incelenecektir. Literatürde, fenomenolojik birleşme modelleri, çok geniş bir çarpışma enerjileri aralığında bu baryonlardan gelen hafif çekirdeklerin tanımlanması için yaygın olarak kullanılmıştır. Sınırlı uyarma enerjisine sahip birincil seyreltilmiş kümelerin oluşumu için çekirdeklerin birleşmesinin ve bu tür kümelerin takip eden istatistiksel bozunmasının nihai soğuk çekirdek üretimine yol açtığını araştırıyoruz. Ardından zengin bir literatür taraması yaparak çalışmalara göz atacağız. Çekirdek oluşumunu, sonlu sistemlerde nükleer sıvı gaz tipi faz geçişiyle sonuçlanan alt çekirdek yoğunluklarındaki nükleer etkileşimin doğal bir sonucunu hesaba katarak, etkileşen baryonlardan türeteceğiz. Ürün sayısı, izospin ve kinetik enerji özellikleri temelinde parçacık üretimi için yeni bir yöntem elde etmeye çalışacağız.
  • Öğe
    Kuru ve sulu şartlarda aspir (Carthamus tinctorius L.)'de farklı sıra üzeri mesafelerin önemli tarımsal ve kalite özellikleri üzerine etkisi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Gencer, Mehmet; Akınerdem, Fikret
    Bu çalışma, sulu ve kuru şartlarda yetiştirilen bazı aspir (Carthamus tinctorious L.) çeşitlerinin farklı sıra üzeri mesafelerdeki önemli tarımsal ve kalite özellikleri üzerine etkisi belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Çalışma Yozgat ili, Yerköy İlçesinde 2021 ve 2022 vejetasyon dönemlerinde Tesadüf Bloklarında Bölünen Bölünmüş Parseller Deneme Desenine göre 4 tekerrürlü olarak kurulmuştur. Ana parsellerde sulama durumu (sulu-kuru), alt parsellerde çeşitler (Hasankendi, Koç, Linas ve Olas), altın-altı parsellerde sıra üzeri mesafeler (10, 15, 20 cm) yer almıştır. Araştırmada, çıkış süresi, çiçeklenme süresi, fizyolojik olgunlaşma süresi, bitki boyu, bitkide tabla sayısı, ana tabla çapı, ana tabladaki tohum sayısı, bin tohum ağırlığı, tohum verimi, ham yağ verimi, bitki başına taç yaprak verimi, taç yaprak verimi, ham yağ oranı, ham protein oranı ve yağ asitleri kompozisyonu unsurları incelenmiştir. Sulama x çeşit x sıklık interaksiyonu fizyolojik olum süresi, yan dal sayısı, bin tohum ağırlığı ve ham yağ oranında her iki yıl; çiçeklenme süresi, bitkide tabla sayısı ve ham protein oranında birinci yıl; bitki başına taç yaprak verimi, dekara taç yaprak verimi, tohum verimi ve ham yağ veriminde ikinci yıl istatistiki olarak önemli bulunmuştur. Araştırma sonuçlarına göre; sırasıyla birinci ve ikinci yıl ortalama çıkış süresi 28.8-10.2 gün, çiçeklenme süresi:139.0-80.4 gün, fizyolojik olgunlaşma süresi 185.1-117.3 gün, bitki boyu 62.0-77.3 cm, yan dal sayısı 5.97 adet (yıllar ort.), bitkide tabla sayısı 7.42-7.02 adet, ana tabla çapı 24.01-22.30 mm, ana tabladaki tohum sayısı 36.39-21.49 adet, bin tohum ağırlığı 39.12-38.06 g, tohum verimi 179.6-134.7 kg/da, ham yağ verimi 63.7-50.4 kg/da, bitki başına taç yaprak verimi 0.96-0.57 g, taç yaprak verimi 26.56-15.58 kg/da, ham yağ oranı % 35.51-37.58, ham protein oranı % 15.68-15.44 olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak; tohum verimi en yüksek, birinci yıl kuruda ve suluda çeşitlerden Linas, (kuruda 20 cm'de 190.5 kg/da, suluda 10 cm'de 249.5 kg/da), ikinci yıl kuruda Koç (10 cm de 153.9 kg/da), suluda Hasankendi çeşidinden (10 cm de 219.5 kg/da) elde edilmiştir. Ham yağ oranı; her iki yılda en yüksek Olas (birinci yıl 20 cm de kuruda %37.52, suluda %37.20, ikinci yıl kuruda 20 cm de %41.34, suluda 10 cm de %41.47) çeşidinden elde edilmiştir. İki yıllık olarak yürütülen bu araştırmada sulu koşullarda, kuru koşullara kıyasla daha fazla tohum ve yağ verimi elde edilmiş, bununla birlikte kuru şartlara oranla daha fazla hastalık ve yabancı ot sorunu oluşmuştur. Bu sebeple suluda aspir yetiştiriciliğinde daha titiz davranılması gerekmektedir. Suluda ve kuruda çeşitler farklı sıra üzeri mesafelerde tarımsal ve kalite özellikleri bakımından çevreden etkilenmiştir. Bu yüzden daha uygun tavsiyelerde bulunmak için bu içerikteki araştırmaların daha uzun süre ve farklı ekolojik şartlarda yürütülmesi gerekmektedir.
  • Öğe
    Konya kent merkezi parklarında sulama-drenaj uygulama sorunları ve çözüm önerileri
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Patlar, Emine; Çiftçi, Nizamettin
    Konya kent merkezinde bulunan yeşil alan ve parklar insanların dinlenmek, boş vakitlerini değerlendirmek, piknik yapmak ve sportif etkinlikler için tercih ettikleri yerlerdir. Doktora tezi olarak yürütülen bu araştırmanın amacı, Konya kent merkezi park ve açık yeşil alanlarda sulama drenaj uygulamaları ve sorunlarının belirlenmesidir. Araştırmanın saha çalışmaları 2021-2022 yıllarında yürütülmüştür. Çalışma bölge halkının yoğun ilgi gösterdiği ve il merkezini temsil edecek şekilde 12 parkta yürütülmüştür. Araştırma sonuçlarına göre; Konya kent merkezindeki 4 belediyenin toplam yeşil alanı 23.549.332 m2 olup kişi başına düşen miktarı 16,71 m2'dir. Bu oran şehir merkezleri için istenen minimum (10 m2 /kişi) oranın % 67 fazlasıdır. Çim alanların toplam yeşil alan içerisindeki oranı % 26 çıkmıştır. Topraklar genelde taşımayla oluşturulmuş killi, killi-tınlıdır. Toprakların infiltrasyon hızları 14,04-22,06 mm/h arasında bulunmuştur. Su kaynaklarının tamamına yakını yeraltı sularıdır. Su örneklerinin EC değerleri 390-2970 μS/cm arasında değişim göstermiştir. Su örneklerinin % 67'sinin sulama suyu kalite sınıfı C2S1, % 25'inin C4S1 ve % 8'inin de C3S1 çıkmıştır. Açık yeşil alan ve parklarda genelde aynı alanda yağmurlama (minispring-pop-up), damla (toprak üstü ve toprak altı) ve bazı özel alanlarda da hortumla sulama kombine olarak uygulanmaktadır. Açık yeşil alanların % 92'sinde yüzey drenajı ve % 100'ünde ise yüzeyaltı drenajı uygulaması mevcut değildir. Anket sonuçlarına göre katılımcıların % 68'i kadınlardan oluşurken, % 32'si erkeklerden oluşmuştur. Ayrıca katılımcıların % 47,33'ü üniversite mezunu olup bunu sırasıyla % 34,67 oranı ile lise, % 10 ortaokul ve % 8 oranı ile ilkokul mezunları izlemektedir. Kullanıcılar büyük oranda (%74,67) parklara ailesiyle gelmekte, park ve yeşil alanların görünümünü de % 78,67 düzeyinde güzel ve çok güzel bulmaktadırlar. Araştırmada, Konya kent parklarında ziyaretçilere kendilerince önemli buldukları sorunlarının neler olduğu sorulduğunda en büyük sorunun; % 42,67 ile tuvalet ve lavaboların yetersizliği olduğu söylenmiştir. Parkların ışıklandırma sorunu olduğunu dile getirenlerin oranı % 38, parkın şehir merkezine uzak olmasını sorun olarak görenlerin oranı % 36 ve güvenlik yetersizliği var diyenlerin oranı ise % 30 olmuştur. Sonuç olarak kentsel açık yeşil alan ve parkların kullanılması, korunması, temizliği, görsel estetiği kısacası sürdürülebilir kullanımı sadece belediyelerin sorumluluk alanında değildir. Kullanıcıların da ortak kullanım bilincine sahip olması gerekir. Çünkü bu alanlar toplumsal kent yaşamının ortak nefes alanlarıdır.
  • Öğe
    Mekanik alaşımlama ile üretilen Mg(1-X)SnX alaşımlarının mekanik ve invivo özelliklerinin incelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Sübütay, Halit; Şavklıyıldız, İlyas
    Bu çalışmada, biyoçözünür malzeme olarak kullanılması planlan farklı öğütme süreleri (0.5 sa., 2 sa., 4 sa., 4 sa., 8 sa. ve 12 sa.) ve takviye oranlarında (ağ. %1,3 ve 9 Sn) yeni nesil magnezyum esaslı kompozit alaşımlarının mekanik alaşımlama (bilyeli öğütme) ile üretimi gerçekleştirilmiştir. Takviye oranı ve bilyeli öğütme süresinin tozun morfolojisi ve kristalografik özellikleri üzerinde meydana getirdiği değişimler SEM, EDS, XRD ve partikül boyutu analizi ile karakterize edilmiştir. Değişken parametrelerin etkisi göz önünde bulundurulduğunda toz morfolojisi ve kristalografik özellikler üzerindeki en etkin değişkenin bilyeli öğütme süresi olduğu tespit edilmiştir. bilyeli öğütme işlemi tamamlanan tozlar soğuk preslendikten sonra elde edilen yaş numune 400°C de 2 saat sinterleme işlemine tabi tutulmuştur. Sinterlenen numunelere SEM ile mikro yapı karakterizasyonu, sertlik, yoğunluk ve tahribatsız muayene yöntemlerinden ultrasonik metotla elastisite modülü analizleri gerçekleştirilmiştir. Çalışma sonucunda elde edilen verilerden, 4 saate kadar bilyeli öğütme süresinde elde edilen tozların SEM ve XRD sonuçlarından tekstür oluşumu meydana geldiği saptanmıştır. 8 ve 12 saat bilyeli öğütme sürelerinde ise, aşırı plastik deformasyon nedeni ile partiküllerin kırılarak, partikül boyutunun azaldığı tespit edilmiştir. ağ. %3 ve %9 Sn takviyeli tozların XRD sonuçlarından 4 saate kadar bilyeli öğütme işlemi sonucunda yapıda Sn piklerinin varlığı devam ederken 4 saat ve üzeri öğütme sürelerinde Mg2Sn intermetaliği kendini gösterme eğilimine geçmektedir. Özellikle 8 ve 12 saat öğütme sürelerinde Sn piklerinin tamamen kaybolduğu bir kısmının Mg içerisinde çözündüğü bir kısmının da intermetalik oluşturarak kararlı hale geçtiği anlaşılmıştır. Mikro yapıda takviye elemanının homojen bir şekilde dağılması için 8 saat öğütme süresinin ideal olduğu SEM ve XRD sonuçlarından hareket ile tespit edilmiştir. Sertlik ve elastisite modülü analizlerinde optimum sonuçları gösteren malzeme grubunun 8 saat bilyeli öğütülmüş ağ. %9 Sn takviyeli kompozit alaşımlarında sırası ile 72,1 Hv ve 36,2 GPa elde edilmiştir. 8 saat bilyeli öğütme optimum toz öğütme süresi olarak belirlendiği için invivo deneyleri olarak yapılması planlanan larval toksisite, yaşama-gelişme, ömür uzunluğu ve eşey oranı analizleri bu toz öğütme süresinin farklı Sn oranlarındaki tozlarına gerçekleştirilmiştir. Yapılan invivo deneylerinde 8 saat bilyeli öğütülmüş ağ. %3 ve %9 Sn takviyeli tozlarda herhangi bir larval toksik etkiye rastlanmamıştır. Sinterlenmiş numunelerden optimum değerleri elde ettiğimiz 8 saat öğütülmüş ağ. %9 Sn-Mg kompozit alaşımına tozlar için gerçekleştirilen invivo deneyleri gerçekleştirilmiş olup sinterlenen ürünün larval olarak toksik olmadığı canlının yaşama gelişimini olumsuz etkilemediği, ömür uzunluğunda herhangi bir değişiklik meydana getirmediği belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlar geliştirilen alaşımın mekanik özelliklerinin kemiğinkine yakın değerlerde olduğunu ve canlı için toksik etkiler sergilemediğini ortaya koymuştur.
  • Öğe
    Aspir genotiplerinin kışlık ve yazlık ekim zamanlarının belirlenmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Aydın, Oğuzhan; Akınerdem, Fikret
    Bu araştırma, aspir (Carthamus tinctorius L.) genotiplerinde farklı ekim zamanlarının verim ve kalite özelliklerine etkilerinin belirlenmesi amacıyla Ankara Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü, İkizce Araştırma ve Uygulama Çiftliğinde 2018-19 ve 2019-20 üretim sezonlarında yürütülmüştür. Çalışmada 10 genotip (5 tescilli çeşit (Dinçer, Balcı, Göktürk, Hasankendi, Linas), Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü tarafından geliştirilen 4 hat (Hat-7, Hat-8, Hat-277, Hat-385) ve Bahri Dağdaş Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından geliştirilen 1 hat (Ayaz)) ile 4 kışlık (Eylül, Ekim, Kasım, Aralık) ve 3 yazlık (Şubat, Mart, Nisan) olmak üzere toplam 7 ekim zamanı ele alınmıştır. Tesadüf Bloklarında Bölünmüş Parseller Deneme Desenine göre 4 tekrarlamalı olarak yürütülen araştırmada ana parsellerde ekim zamanları, alt parsellerde genotipler yer almıştır. Çalışmada; çıkış süresi, rozette kalma süresi, bitki boyu, yan dal sayısı, tabla sayısı, ana tabla çapı, ana tabladaki tohum sayısı, 1000 tohum ağırlığı, kabuk oranı, tohum verimi, ham yağ oranı, ham yağ verimi ve yağ asitleri kompozisyonları incelenmiştir. Araştırma sonucunda kışlık ekimlerdeki bütün genotiplerin soğuk zararına maruz kalarak öldüğü tespit edilmiştir. Çalışmada tohum verimi ile ham yağ verimi üzerine genotipler ve ekim zamanları arasındaki farklılıkların etkisi önemli bulunmuştur. Her iki yılda da en yüksek tohum verimi Dinçer çeşidinden (sırasıyla 247.03, 261.42 kg/da) elde edilirken, ham yağ verimi Hat-7 (sırasıyla 83.59, 79.70 kg/da), en yüksek ham yağ oranı ise ilk yıl Hasankendi ve Hat-7 (%38.33), ikinci yıl ise Hat-7 (%35.90) ve Hat-8 (%35.69)'den elde edilmiştir. Çalışma sonucunda, ekim zamanlarına göre en yüksek tohum ve yağ verimlerinin her iki yılda da beşinci (Şubat) ve altıncı (Mart) ekim zamanlarında elde edildiği bulunmuştur. Hâlihazırdaki genotiplerin kışa dayanamadığı görülmüştür. Bu sebeple bitki ıslahçıları tarafından Ankara ve benzeri ekolojilerde yüksek verimli ve soğuğa dayanıklı aspir genotiplerinin geliştirilmesi için çalışmalar yapılması gerekmektedir.
  • Öğe
    Rasyon valin seviyesinin etlik piliçlerde performans, karkas ve serum özellikleri, jejunum histomorfolojisi ile azot atılımına etkisi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Gül, Esra Tuğçe; Yıldız, Alpönder
    Bu çalışma mısır ve soya fasulyesi küspesine dayalı etlik piliç rasyonlarında artan valin seviyelerinin performans, kesim ve serum parametreleri, nitrojen atılımı ve jejunum histomorfolojisi üzerindeki etkilerini incelemek için yapılmıştır. Denemede toplam 480 adet erkek etlik civciv, her birinde 10 civciv bulunan sekiz tekerrürlü altı muamele grubuna rastgele dağıtılmıştır. Üç periyot (0-10., 11-24. ve 25-42. günler) ile yürütülen denemede bazal rasyonlar etlik piliçler için tavsiye edilen besin madde ihtiyaçlarına göre hazırlanmış ve valin seviyeleri %100 (V100, kontrol), %110 (V110), %120 (V120), %130 (V130), %140 (V140) ve %150 (V150) olarak belirlenmiştir. Performans parametreleri ilk periyotta muamelelerden etkilenmemiş (P>0.05), ikinci periyot ve deneme genelinde en iyi sonuçlar V120 grubunda elde edilmiştir (P<0.05). Kesim özelliklerinden, but ağırlığı (P<0.05) linear olarak artmış ve göğüs ağırlığı (P<0.01) ise azalmıştır. Serum biyokimyasal özelliklerinden glukoz (P<0.05), toplam protein (P<0.05), globülin (P<0.01) ve kreatinin (P<0.05) linear olarak artarken, trigliserit (P<0.01) kuadratik olarak azalmıştır. Dışkı ile nitrojen atılımı, artan diyet valini ile doğrusal olarak azalmıştır (P<0.01). Ayrıca en yüksek villus yüksekliği V130'da ve villus yüzey alanı V120'de elde edilirken, kript derinliği artan valinden olumsuz etkilenmiştir (P<0.01). Elde edilen sonuçlara göre en yüksek performans ve villus yüzey alanı V120 grubunda elde edilmiştir. Yüksek seviyelerde valin uygulaması (%140 ve %150) göğüs eti ağırlığını ve jejunum histomorfolojisini olumsuz etkilemiş ancak dışkı ile atılan nitrojen azalmıştır. Bu sonuçlara dayanarak etlik piliç rasyonlarında valin seviyesinin tavsiye edilen seviyenin %20'si kadar artırılabileceği söylenebilir.
  • Öğe
    Kırgızistan'ın Oş bölgesi Özgen Ceviz (Juglans regia L.) Ormanında ümitvar tiplerin seleksiyonu
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Zhaanbaev, Mederbek; Eşitken, Ahmet
    Bu çalışma 2020-2022 yıllar arsında Kırgızistan'ın Oş ili, Özgen Ceviz Orma-nı'nda ve bazı köylerde yürütülmüştür. Araştırmanın ilk yılında 38, ikinci yılda 50 tip eklenerek 88, üçüncü yılında da toplam 102 ceviz ağacından örnek alınarak pomolojik analizleri yapılmıştır. İlkbahar aylarında da fenolojik gözlemlere ilaveten ağaç yaşı, taç genişliği, yandal verimi gibi bazı özellikler ölçülmüştür. Çalışma sonuçlarına göre Ağaç yaşı 4-250 yaş arasında, ağacın gövdesi 0.25-5,00 m arasında, ağacın taç genişliği 1,5-10 m arasında, ağaç boyu 2,5-25 m arasında, bir saptaki meyve sayısı 1-12 adet arasında yan dallarda meyve verme de %0,00-88,00 arasında değişim göstermiştir. Fenolojik gözlemler sonucu ise bölgelerin rakım ve iklim özelliklerine göre değişkenlik göstermiş-tir. Seçilen tipler arasında tepe tomurcuk patlama tarihi 17 Mart ile 30 Nisan arasında, yapraklanma tarihi 23 Mart ile 6 Mayıs arasında değişim gösterdiği gözlemlenmiştir. Po-molojik analizler sonucu ceviz örneklerinin en, boy ve yüksekliği sırasıyla 23,09-36,08 mm, 26,23-45,75 mm, 23,35-44,31 mm arasında bulunmuştur. Kabuklu meyve ağırlığı bakımından 4,21-23,26 g, kabuk rengi bakımından %9,80'i açık, %67,60'ı orta, %2,50'si koyu, kabuk pürüzlülük durumu %33,40'ı düz, %43,10'u orta, %23,50'si pü-rüzlü, kabuk kırılma bakımından %11,7'si kolay, %22,50'i orta, %65,70'si zor, kabuk-tan ayrılması bakımından %38,3'ü kolay, %39,2'si orta, %22,50'i zor, kabuk kalınlığı bakımından 0,78-2,42 mm arasında değişim gösterdiği tespit edilmiştir. İç meyve ağırlığı bakımından 1,84-8,40 g arasında, randıman bakımından %29,40-79,00, iç meyve rengi bakımından %19,70'i (20 tip) açık, %43,10'i (44 tip) sarı, %2,90 (3 tip) koyu, %34,30 (35 tip) esmer olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Etlik piliçlerde rasyona farklı seviyelerde arpa ve filizlendirilmiş arpa ilavesinin performans, karkas özellikleri, et kalitesi ve serum parametrelerine etkisi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Al-Bayatı, Abdulqader Adnan Qader; Cufadar, Yusuf
    Bu çalışma, etlik piliçlerde farklı seviyelerde arpa ve filizlendirilmiş arpa içeren rasyonların performans, karkas özellikleri, et kalitesi, jejunum histomorfolojisi ve ince bağırsak viskozitesine etkisini belirlemek amacı ile yapılmıştır. Çalışmada, günlük yaşta, karışık cinsiyette toplam 400 adet etlik civciv (Ross 308) kullanılmıştır. Çalışma 2 x 4 tesadüf parselleri faktöriyel deneme planına göre 8 muamele grubunda 5 tekerrürlü olarak 40 alt grupta yürütülmüştür. Her bir muamele grubunda 50 adet civciv bulunmaktadır. Denemede sırasıyla kontrol (Mısır-soya fasulyesi küspesine dayalı) ve %15, 30 ve 45 seviyelerinde normal ve filizlendirilmiş arpa içeren 8 farklı rasyon kullanılmıştır. Hayvanlar başlatma (0-10.gün), geliştirme (11-24.gün) ve bitirme (25-42.gün) dönemlerinde önerilen (Aviagen, 2019) besin madde ihtiyaçlarına göre hazırlanmış rasyonlarla yemlenmişlerdir. Çalışma 6 hafta sürmüş ve deneme süresince yem ve su ad-libitum olarak verilmiştir. Deneme sonu itibariyle canlı ağırlık, canlı ağırlık artışı ve yem tüketimi rasyon arpa seviyelerinden önemli seviyede etkilenmiş ve %45 arpa içeren rasyonlarla beslenen grupta kontrol ve %15 arpa içeren gruplardan daha düşük olmuştur (P<0.01). Muamelelerin yem değerlendirme katsayısına etkisi önemsiz olmuştur (P>0.05). Soğuk karkas randımanı, göğüs+sırt ve but oranı önemli seviyede değişmemiştir. Göğüs etinde su tutma kapasitesi muamelelerden önemli seviyede etkilenmez iken, pişirme kaybı göğüs etinde rasyonda arpa seviyesinin artmasına bağlı olarak azalmıştır (P<0.05). Göğüs etinde pH değeri filizlendirilmiş arpa içeren grupta normal arpaya göre daha düşük olmuştur (P<0.05). Farklı arpa kullanımı jejunum villus özelliklerinde farklılığa sebep olmaz iken, rasyonda %45 seviyesinde arpa kullanımı villus genişliğini ve villus yüzey alanını önemli seviyede azaltmıştır (P<0.01). %15 arpa içeren rasyon villus yüksekliğini arttırırken ve kript derinliğini azaltmıştır (P<0.05). Goblet hücre sayısı %15 arpa ile yemlenen grupta daha yüksek olmuştur. İnce bağırsak içeriği viskozitesi %30 ve 45 arpa içeren rasyonla yemlenen grupta daha yüksek olmuştur (P<0.05). Sonuç olarak, etlik piliçlerde normal arpaya göre filizlendirilmiş arpa kullanımının incelenen parametrelerde önemli bir farklılığa sebep olmadığı görülmüştür, Etlik piliçlerde performans, karkas, et kalitesi ve ince bağırsak villus gelişimi olumsuz etkilemeden başlangıç rasyonundan itibaren %30 seviyesinde arpa kullanılabileceği söylenebilir.
  • Öğe
    Laponite türevi killere lipaz immobilizasyonu ve kararlılığının incelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Dönmez, Sümeyye; Aslan, Emre
    Lipazlar (E.C.3.1.1.3), triaçilgliserollerin hidrolize edilmesini ve bunun sonucunda serbest yağ asidi, gliserol, mono ve diaçilgliserollerin oluşmasını sağlayan, ayrıca esterifikasyon, transesterifikasyon gibi tersinir önemli birçok reaksiyonu da katalizleyebilen enzimlerdir. Biyosensör, organik sentez, farmakoloji, deterjan, kozmetik, gıda endüstrisi gibi farklı endüstriyel uygulamalarda geniş kullanım alanına sahiptir. Buna rağmen, kararlılık, aktivite ve tekrar kullanılabilirlik gibi özellikleri kullanım alanlarını sınırlamaktadır. Bu sebeple immobilizasyon tekniğinin kullanılması, lipazların kullanımını artırmaya yönelik çok iyi bir seçenektir. Kil mineralleri doğada fazla miktarda bulunan, düşük maliyetli, non-toksik ve katmanlı bir yapıya sahip inorganik malzemelerdir. Sentetik kil minerallerinden biri olan Laponite, yüksek yüzey alanına ve asimetrik yük dağılımına sahiptir. Laponite türevi kil mineralleri yüksek katyon değiştirme kapasitesi, benzersiz kimyasal ve yapısal kararlılık, tabakalar arasındaki zayıf etkileşimlere bağlı olarak organik ve inorganik moleküllerin interkalasyonuna izin vermesinden dolayı enzim immobilizasyonu için umut verici bir alternatiftir. Bu özelliklerinden dolayı bu tez çalışmasında destek materyal olarak Laponite EP kullanılmıştır. İmmobilizasyon işleminden önce Laponite EP'nin XRD, XRF, SEM, TEM ve Raman spektroskopisi ile yapısal ve morfolojik karakterizasyonu yapılmıştır. Daha sonra Candida rugosa lipaz (CRL), Laponite EP'ye fiziksel adsorbsiyon yöntemiyle immobilize edilmiştir (Laponite@CRL). Laponite EP@CRL'nin lipaz aktivitesi 1724,75 U/g, bağlanan protein miktarı 2,65 U/mg olarak bulunmuştur. Laponite EP@CRL'nin, 60°C'de 120 dakika inkübasyondan sonra aktivitesinin %68'ini koruduğu görülmüştür. Laponite EP@CRL, +4°C'de 5 hafta boyunca depolandığında aktivitesinin %52'sini koruduğu gözlenmiştir. Ayrıca tekrar kullanılabilirliği incelendiğinde immobilize lipaz 5. tekrar kullanımdan sonra bile aktivitesinin %55'ini korumuştur. Laponite EP@CRL'nin optimum sıcaklığı 30°C ve optimum pH'sı 5 olarak bulunmuştur. Bu çalışma, Laponite türevi kil minerallerinin enzimlerin aktivitesini, termal ve depolama kararlılığını arttırması, tekrar kullanılabilirliğine olanak sağlaması açısından bundan sonraki immobilizasyon çalışmalarında da çok etkili bir şekilde kullanılabileceğini göstermektedir.
  • Öğe
    Elektrikli araçlar için batarya yönetim sistem tasarımı
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Hisar, İbrahim Mehmet; Terzioğlu, Hakan
    Batarya yönetim sistemi (BYS) bir veya daha fazla hücreden oluşan batarya paketlerinin şarj ve deşarj sırasında denetimini ve yönetimini yapan sistemlerdir. Batarya paketlerinde gerilim gibi önemli değerlerin ölçümünü yaparak, optimum değerlerin dışına çıkıldığında sisteme müdahale eden yapılardır. Birden fazla hücrenin bir araya gelerek oluşturduğu sisteme batarya veya batarya paketi denir. Batarya paketleri seri veya paralel bağlı hücrelerden oluşur. Batarya paketlerinde seri bağlantılar gerilimi, paralel bağlantılar çekilebilecek akımı ve kapasiteyi belirler. Bu seri ve paralel bağlı sistemler arasındaki koordinasyonun sağlanması için BYS kullanılır. BYS bir koruyucu gibi davranarak bataryaların o andaki çalışma durumlarını inceleyip her bir pilin pasif dengelenmesini sağlar. Bir batarya şarj cihazı, bataryayı en iyi bir şekilde şarj edebilmek için bataryanın gerilimi gibi bilgilere ihtiyaç duyar. Bir mikroişlemci ve birçok sensörden oluşan BYS, araç üzerinde ve bataryanın yanında bulunur. Mikroişlemci, bataryanın şarj ile ilgili bilgilerini içerir. Sensörler ise bataryanın akım şiddeti, sıcaklık değerleri büyüklüklerini ölçerler. Bu tez çalışmasında elektrikli araç için düşük maliyetli batarya yönetim sistemi tasarlanmıştır. Tasarlanan BYS sisteminde LTC 6804 entegresi kullanılarak pasif dengeleme gerçekleştirilmiştir. BYS sistemi 20 seri 15 paralel olarak tasarlanan batarya paketinde denenmiştir. BYS devredeki gerilim, sıcaklık ve akım sensörlerinden alınan verilerin okunması Arduino mikroişlemcisi ile gerçekleştirilmiştir.BYS'nin çalışması 4A, 5.7A, 8,8A ve 10 A olacak şekilde deşarj edilerek 2 A, 4 A ve 8 A 'de piller şarj edilerek ve 2 kW'lık 72V'luk HUB motorun bulunduğu bir elektrikli araç üzerinde farklıhızlarda ve yüklerde 11 adet deney gerçekleştirilerek denenmiştir. Bu deneyler sonucunda BYS sisteminin pil grubundaki her bir pilin dengeli bir şekilde şarj ve deşarj olmasını sağladığı görülmektedir. Gerçekleştirilen bu çalışmayla düşük maliyetli, basit kullanımlı bir BYS sistemi tasarlanmıştır.Batarya grubu farklı akımlarda şarj edilerek BYS'nin şarj durumundaki performansincelenmiştir. Gerçekleştirilen koruma devresi devrede oluşabilecek maksimum akım, gerilim ve sıcaklık değerlerinde ve minimum gerilim değerinde devrenin enerjisini keserek devrenin ve pillerin zarar görmesi engellenmiştir. Gerçekleştirilen bu çalışmayla düşük maliyetli, basit kullanımlı bir BYS tasarlanmıştır.
  • Öğe
    DNA arayüzeyli heteroeklem aygıt üretimi ve karakterizasyonu: Haplophyllum armenum uygulaması
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Saka, Enver; Yıldırım, Murat
    Biyoteknoloji ve nanoteknoloji, son yüzyılın en umut verici disiplinler arası bilimleri olarak bilim ve teknoloji dünyasında önemli bir yere sahiptir. 1953 yılında Watson ve Crick tarafından DNA molekülünün keşfedilmesiyle birlikte, bilim camiası DNA molekülüne büyük bir ilgi göstermeye başlamıştır. Bilim camiası son zamanlarda DNA tabanlı biyoelektronik cihazların araştırılmasına büyük ilgi duymaktadır. Organik bileşikler, kararlılık özellikleri nedeniyle elektronik devre elemanlarının yapımında yaygın olarak kullanılmaktadır. Organik yarı iletkenler ve iletkenler çok sayıda ilginç elektriksel, optik ve manyetik özelliğe sahiptir ve moleküler elektrik bileşenleri oluşturmak için kullanılabilir. DNA molekülünün bir yarı iletken olması onu biyofizik, nanobiyoteknoloji ve fizik gibi birçok bilim dalıyla yakından ilişkili kılmaktadır. Bu alandaki çalışma konularından biri de DNA tabanlı diyot yapılarıdır. Çalışma kapsamında Haplophyllum armenum türünden izole edilen DNA molekülü ile oluşturulacak DNA tabanlı Schottky diyotların üretilmesi ve Akım-Voltaj (I-V) parametrelerinin yorumlanması yöntemleri kullanıldı. Burada termiyonik emisyon, Norde ve Cheung yaklaşımlarını kullandık. Doygunluk akımı 3,32×10-5 A olarak hesaplanmıştır. İdealite faktörü değerleri termiyonik emisyon ve Cheung yöntemleri ile hesaplanmış ve sırasıyla 6.13 ve 6.14 olarak bulunmuştur. Bariyer yüksekliği değerleri termiyonik emisyon, Cheung ve Norde yöntemleriyle sırasıyla 0.560, 0.531 ve 0.570 eV olarak hesaplanmıştır. dV/(d(lnI))- I and H(I)- I grafikleri kullanılarak seri direnç değerleri sırasıyla 0,531 ve 0,487 k olarak bulunmuştur.
  • Öğe
    Ereğli, Halkapınar (Konya) ve Ayrancı (Karaman) ilçeleri ceviz popülasyonu içerisinden üstün nitelikli tiplerin seleksiyon yolu ile seçimi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Yavuz, Mahmut; Pırlak, Lütfi
    Bu seleksiyon çalışması 2019-2022 yılları arasında, Konya ilinin Ereğli ve Halkapınar ile Karaman ilinin Ayrancı ilçesinde bulunan tohumdan yetişmiş üstün özelliklere sahip ceviz tiplerinin tespiti amacıyla yürütülmüştür. Ereğli ve Halkapınar ilçeleri Konya ilindeki toplam ceviz ağacı sayısının % 8.4'üne, Ayrancı ilçesi ise Karaman ilinin toplam ceviz ağacı sayısının %3'üne sahiptir. 3 ilçe sınırları içerisinde 19 mahallede yapılan gözlemler sonucunda her yıl düzenli ve bol ürün veren 67 ağaçtan meyve örnekleri alınmıştır. Alınan meyve örnekleri hem kabuklu, hem iç ceviz için ayrı ayrı değiştirilmiş tartılı derecelendirme yöntemine göre puanlanmış ve yüksek puan alan 24 tip belirlenmiştir. 2020 yılı ilkbahar ve yaz döneminde yapılan çalışmalar sonucunda 24 yeni tip çalışmaya dahil edilmiştir. 2020 hasat döneminde toplam 48 ağaçtan alınan örneklerde değiştirilmiş tartılı derecelendirme kriterlerine göre puanlama yapılmış ve 33 genotip üstün olarak belirlenmiştir. 2021 yılında, alınan meyvelerde yapılan puanlama sonunda kabuklu cevizde 5 genotip, iç cevizde 4 genotip olmak üzere, toplam 8 genotip (1 genotip hem kabuklu hem de iç cevizde yüksek puan almıştır) ümitvar bulunmuştur. Seçilen 8 genotipte meyve ağırlığı 10.66-26.31 g, iç ağırlığı 5.32-9.82 g, randıman % 37.33-57.91, kabuk kalınlığı 1.06-1.90 mm arasında bulunurken, kabuk rengi 1 tipte açık, 4 tipte orta, 3 tipte koyu, iç rengi 1 tipte açık sarı, 7 tipte koyu sarı; kabuktan ayrılma tiplerin tamamında kolay olarak tespit edilmiştir. Kabukta yapışma tüm genotiplerde zor, kabuk kırılma durumu 7 genotipte kolay, 1 genotipte orta, kabuk pürüzlülüğü 3 genotipte düz, 4 genotipte orta, 1 genotipte pürüzlü olarak tespit edilmiştir. Kabuk kırılma durumu genotiplerin tamamında kolay olarak belirlenmiştir. Dolu ve sağlam iç genotiplerin tamamında % 100 olarak tespit edilmiştir. Araştırma sonunda seçilen genotiplerden 6'sı homogami, 1'si protogeni ve 1'i protandri çiçeklenme özelliği göstermiştir. Kabuklu cevizde, meyve ağırlığında 42-HA-07, randımanda 42-ER-01, kabuk kalınlığında 42-HA-06 ve 70-AY-01, iç renginde 42-HA-04, kabuk renginde 70-AY-05, kabukta yapışma ve kabuktan ayrılmada ise seçilen tüm genotipler bundan sonraki ıslah çalışmalarında üstün ebeveynler olarak tavsiye edilebilecek değerde bulunmuştur.
  • Öğe
    Florojenik metal sensör uygulamaları için yapraklardan karbon kuantum noktaların eldesi ve antimikrobiyal etkilerinin belirlenmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Kalaycı, Gülhan; Arslan, Gülşin
    Bu çalışmada Cydonia oblonga (ayva yaprağı), Juglans regia (ceviz yaprağı), Platanus orientalis (çınar yaprağı), Laurus nobili (defne yaprağı), Herba erica (funda yaprağı), Betula pendula (huş yaprağı), Myrtus communis (mersin yaprağı), Oleae folium (zeytin yaprağı) kullanılarak ilk kez karbon kuantum noktaları (CQDs) sentezlenmiş ve florojenik özelliklere sahip olan bu CQDs'ler sensör olarak metallerin ayırt edilmesinde kullanılmıştır. Çalışmada çevre dostu, etkili, kolay uygulanabilir ve ekonomik bir yöntem olan mikrodalga yöntemi ile su ortamında yeşil sentezle CQDs elde edilmiştir. CQDs'nin floresans özelliklerinin optimizasyonu için madde miktarı, uygulanan mikrodalga güç seviyesi ve mikrodalga ışımaya maruz kalma süresi çalışılmıştır. Diyaliz membran ile saflaştırmanın ardından liyofilize edilen CQDs kurutulmuş ve katı toz halinde elde edilmiştir. Sentezlenen CQDs'nin, UV-Görünür Alan, Floresan, FT-IR, TEM ile yapısal, morfolojik, floresans ve yüzey kimyasal özelliklerinin karakterizasyonu yapılmış ve kuantum verimi hesaplanmıştır. Sentezlenen CQDs'nin metal sensör olarak kullanılabilirliğini araştırmak için Li+, Sr2+, Ba2+, Al3+,Sn4+, Pb2+, Sb3+, Bi3+, Se4+, Cu2+, Mg2+, Ag+, Zn2+, Cd2+, As5+, Ti4+, Cr3+, B3+, Cr6+, Mn2+, Fe3+, Ni2+, Co2+ ve Pd2+ ile hazırlanan her bir metal çözeltisinden her CQD çözeltisine ilave edilerek floresans emisyon şiddetleri ölçülmüştür. CQDs'ın metal sensör davranışı belirlendikten sonra metal konsantrasyonu ve ortam pH'sı çalışılmıştır. Ayrıca, ilk kez bitki yapraklarından sentezlenen CQDs çözeltilerinin antimikrobiyal etkisi araştırılmıştır. Antimikrobiyal çalışmada Broth Mikrodilüsyon Metodu ve Minimum İnhibitör Konsantrasyon (MİK) yöntemi kullanılmıştır. Çalışmada CQDs çözeltilerinden bazılarının Pseudomonas aeruginosa, Klebsiella pneumoniae, Escherichia coli, Staphylococcus aureus, Enterococcus faecium, Candida albicans bakterilerine karşı antimikrobiyal özellik gösterdiği saptanmıştır. Sonuçta karbon kaynağı olan yaprak atıklarından elde edilen CQDs metal sensör olarak değerlendirilmiş ve antimikrobiyal etkileri araştırılmıştır.
  • Öğe
    Fotovoltaik sistemlerin maksimum güç noktası algoritmasıyla veriminin artırılması
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Tünaydın, Nazım; Karaca, Hulusi
    Enerji verimliliği açısından fotovoltaik (PV) panellerden maksimum güç elde etmek oldukça önemlidir. Bu amaçla PV sistemlerde çeşitli Maksimum Güç Noktası İzleme (MPPT) algoritmaları kullanılmaktadır. MPPT algoritmaları arasında en çok tercih edilenlerden birisi Değiştir ve Gözle (P&O) algoritmasıdır. Bu çalışmada, bir ışık sensöründen faydalanarak P&O algoritmasının daha hızlı ve verimli çalışması sağlanmıştır. Öncelikle yükseltici tip (boost) bir DC-DC dönüştürücü tasarlanmıştır. Bu DC-DC dönüştürücünün kontrolü, diğer tüm verilerin işlenmesi ve MPPT algoritmasının gerçekleştirilmesi için STM32F407 Discovery kartı kullanılmıştır. Geliştirilen P&O algoritmasında ışık sensöründen alınan veriler algoritmanın performansını artırmak için sisteme dahil edilmiştir. Geliştirilen algoritma sayesinde ortam koşullarının değişmesi durumunda, PV sistemden maksimum güç çekilmesinin yanında bu maksimum güç noktasına oldukça hızlı erişmesi sağlanmıştır. Deneysel çalışmalar ve simülasyon sonuçları, ışık sensörüyle modifiye edilmiş P&O algoritmasının geleneksel P&O algoritmasına göre daha yüksek performansa sahip olduğunu kanıtlamaktadır.
  • Öğe
    Farklı tekstüre sahip topraklara uygulanan deniz yosununun fasulye bitkisinin gelişimi toprak solunumu ve mikrobiyal biyomas üzerine etkileri
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Yıldırım, Rahmi; Karaca, Ummuhan Çetin
    Deniz yosunları ; toprağı havalandırıcı ve nem tutucu olmaları, azot yönünden çiftlik gübresi kadar zenginlik göstermeleri ve iz elementleri bünyelerinde bulundurmaları nedeniyle birçok ülkede gübre olarak değerlendirilmektedir. Son yıllarda birim alandan daha fazla ürün elde etmek amacıyla kimyasal girdi kullanımı oldukça artmıştır. Tarım alanlarındaki bu yoğun girdi kullanımı sonucu verim ve üretim artmış, fakat sürdürülebilir toprak verimliliği tehlikeye girmiştir. Bu çalışmada, topraklarda kimyasal girdi kullanımını azaltabilmek amacıyla doğal ve sürdürülebilir olan deniz yosununu, farklı tekstüre sahip topraklara uygulayarak fasulye bitkisinin bazı verim ve verim unsurlarına etkisini gözlemlemektedir. Aynı zamanda farklı tekstüre sahip topraklara uygulanan deniz yosununun toprak solunumu ve mikrobiyal biyomas üzerine etkileri araştırılmıştır. Çalışma sera şartlarında yürütülmüş olup, fırın kuru ağırlık üzerinden saksılara iki farklı tekstüre (killi tın ve kum) sahip olan topraklardan 3'er kg ilave edilmiş ve % 0, 0.5, 0.75, 1, 1.5 ve 2 uygulama dozlarında deniz yosunu uygulanmıştır. Hazırlanan ortama fasulye tohumları steril edildikten sonra ekilmiş ve fasulye bitkisi çiçeklenme dönemini tamamladıktan sonra hasat edilmiştir. Hasat edilen bitkilerde üst aksamda yaş ve kuru ağırlık, kök yaş ve kuru ağırlık, bitki boyu, kök uzunluğu, yaprakta SPAD değeri ve üst aksam ve kökte besin elementi konsantrasyonu yapılmıştır. Toprakta ise mikrobiyal biyomas ve toprak solunumu analizleri yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre; farklı tekstüre sahip topraklara artan dozlarda uygulanan deniz yosununun fasulye bitkisinin bazı verim unsurları ve besin elementi içeriğine etkisi istatistiksel olarak önemli bulunmuştur. Diğer taraftan toprak solunumuna (CO2 üretimi) farklı tekstürün, deniz yosunu uygulama dozlarının ve tekstür x doz interaksiyonunun etkisi istatistiksel olarak önemli olduğu belirlenmiştir. Mikrobiyal biyomas üzerine ise deniz yosununun uygulama dozları ve doz x tekstür interaksiyonu istatistiksel olarak önemli bulunmuştur.
  • Öğe
    Meyan kökü ekstraktının besin öğelerini zenginleştirme amacıyla toffee tip yumuşak şekerlerde kullanımı
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Pek, Tarık; Akbulut, Mehmet
    Şekerlemeler her yaş grubu tarafından beğenilerek tüketilen gıda ürünlerindir. Yumuşak şekerlemeler (Toffee) dünya çapında en çok rağbet edilen şekerleme türlerinden biridir ve her yaştan tüketiciler tarafından sevilerek tüketilmektedir. Şekerleme ürünleri yüksek karbonhidrat ve düşük lif, protein, vitamin, antioksidan içermeleri nedeniyle ne kadar sağlıklı olduğu konusunda soru işaretlerine neden olmaktadır. Günümüzde tüketicilerin sağlıklı beslenme konusundaki hassasiyeti giderek artmaktadır. Tüketiciler tarafından daha sağlıklı ürünlerin tercih edilmesi, duyusal olarak cazip, fonksiyonel, hazır gıdalara olan talebin artmasına neden olmaktadır. Bu amaçla şekerlemelere bitki ekstreleri ve çeşitli meyve parçacıklarının ilave edildiği çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Meyan kökü çok eski çağlardan itibaren insan sağlığı üzerindeki olumlu etkileri bilinen ve yaygın olarak kullanılan bitkilerden biridir. Bu tez çalışmasında meyan kökü ekstraktlarının yumuşak toffee şekerlerde besin öğelerinin zenginleştirilmesi amacıyla kullanılabilirliği araştırılmıştır. Meyan kökü ekstraktı lif formundaki meyan köklerinin su ile ekstraksiyonu sonucu elde edilmiştir. Elde edilen meyan kökü ekstraktı toffee şekerlere % 2, % 3 ve % 4 oranlarında ilave edilmiştir. Meyan kökü ekstraktı ilave edilen toffee şekerlere pH ölçümü, toplam fenolik madde miktarı (TFM), antioksidan aktivitesi (DPPH), mineral madde dağılımı ve miktarları, renk tayini, tekstür analizi ve duyusal analiz yapılarak deneme materyallerinin bu parametrelerdeki değişimleri incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre; toffee şekerlerde meyan kökü ekstraktı ilavesine paralel olarak pH' da yükselme, toplam fenolik madde miktarı, antioksidan aktivite, sodyum, magnezyum, potasyum, bor, demir, çinko ve mangan miktarlarında artış, renkte koyulaşma, tekstür özelliklerinden iç yapışkanlık, çiğnenebilirlik, esneklik/elastikiyet ve sakızımsılık değerlerinde artış meydana gelmiştir. Duyusal analiz puanlarına göre üretilen tüm toffee şekerler kabul edilebilir bulunmuştur. Genel kabul edilebilirlik açısından en iyi duyusal değerlendirme puanlarını % 2 oranında meyan kökü ekstraktı ilave edilen toffee şekerlemeler almıştır.
  • Öğe
    Asaf koyunu yetiştiren işletmelerin sürdürülebilirliğinin ve yapısal durumlarının belirlenmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Acar, Furkan; Karabacak, Ali
    Bu çalışma, Asaf koyununun araştırılması ve 2022 yılı içerisinde, Türkiye'de Asaf koyunu yetiştiren işletmelerin sürdürülebilirliğinin değerlendirilmesi amacıyla, İç Anadolu, Ege ve Marmara bölgesinde Konya, Ankara, Çankırı, Aksaray, Niğde, Afyonkarahisar, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, İzmir illerinde en az %80 oranında Asaf koyunu yetiştiren işletmelerde, toplam 182 baş Asaf koç ve 3370 baş Asaf koyun üzerinde, 15 ayrı işletmede yapılmıştır. Bu süreçte anket metodu kullanılarak, veriler somut bir biçimde ele alınmış olup, Asaf koyunun genel yapısı ve işletmelerin içerisinde bulundukları ekonomik ve sosyolojik durum değerlendirilmiştir. Türkiye'de yeni yetiştirilmeye başlanan Asaf koyunun; döl verimi incelemesinde, doğuran koyun başına doğan kuzu sayısının yıllık 1.52 olduğu, süt veriminin 180-240 gün laktasyon süresi boyunca ortalama 351 l'ye ulaştığı, sürü yönetiminin kolay olduğu, bakımları iyi yapıldığı sürece sağlık sorunu yaşamadıkları ve hastalıklara karşı dirençli oldukları, bölge ve iklim koşullarına tamamen uyum sağladıkları belirlenmiştir. Çalışma sonucunda işletme yapısı, işletmelerin gelir ve gider tabloları incelenmiş, bu inceleme ve araştırmalar sonucunda işletmelerin sürdürülebilir olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Ultrathin 2D α-MoO3/Ir/Si schottky heterojunction devices: exploiting plasmonic hot carriers for self-powered UV photodetection with dual photoresponse behavior
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Mohamed, Mohamed Ali Basyooni; Ateş, Şule; Eker, Yasin Ramazan
    Ultra-ince nano-yapılı MoO3 yarı iletkenler, olağanüstü yanıtları nedeniyle şeffaf optoelektronik ve nanofotonik uygulamalarda büyük umut vaat eden malzemeler olarak ortaya çıkmışlardır. Bu çalışmada, atomik tabaka biriktirme (ALD) yöntemiyle elde edilen büyük ölçekli, kendiliğinden güç sağlayan 2D α-MoO3 fotodetektörleri araştırılmıştır. Bu fotodetektörler, 0V eğilim geriliminde hem pozitif hem de negatif fotoiletkenlik sergilemektedir. Özellikle, çeşitli konfigürasyonlar kullanılarak ultra-ince plazmonik Ir tabakasının entegrasyonuyla daha da geliştirilebilen ultra-ince 2D α-MoO3/n-Si konfigürasyonu, 365 nm UV aydınlatmasında 0V altında makul fotoakım göstermiştir. Ayrıca, ultra-ince İridyum (Ir) plazmonik tabakanın varlığında ultra-ince 2D α-MoO3'de indüklenen sıcak elektronların etkisi ve UV fotodetektörlerinin performansına olan etkisi incelenmiştir. MoO3/2 nm Ir/n-Si konfigürasyonu, 0V eğilim geriliminde 7×1010 harici kuantum verimliliği (HKV) ve 5.5×1010 Jones algılama yeteneği sağlamaktadır. Dahası, 600oC'de işlem gördükten sonra MoO3/2 nm Ir/MoO3/n-Si örneğinde dikkate değer bir iyileşme gözlemlenmektedir. Bu iyileşme, -16 µA fotodirençli bir akım, 8×1010 HKV ve 3×1011 Jones algılama yeteneği ile sonuçlanmaktadır. Özellikle, 0V eğilim geriliminde yanıt süresi yalnızca 0.1 s'dir ve bunu, 0.1 nm'lik çok düşük yüzey pürüzlülüğü desteklemektedir. Fotodetektörlerde gözlenen negatif fotoyanıt, MoO3 yüzeyindeki O2 desorpsiyonu ve oksijen boşluklarının oluşumuyla ilişkilendirilmektedir. Bu desorpsiyon süreci, MoO3'teki taşıyıcı yoğunluğunu artırırken, Coulomb tuzaklama ve azalmış delik hareketliliği nedeniyle Ir tabakadaki taşımayı azaltmaktadır. Sonuç olarak, hetero-yapının direnci artar ve akımda azalmaya neden olur. Bu bulgular, yüksek performanslı optoelektronik ve fotonik uygulamalar için ultra-ince MoO3 yarı iletkenlerinin potansiyelini göstermektedir.
  • Öğe
    Küme idealleri ile yeni topolojilerin elde edilmesi ve bazı özel topolojik kavramların genelleştirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Yalaz, Ferit; Kaymakcı, Aynur Keskin
    Bu tez yedi bölümden oluşmaktadır. Tezin birinci bölümünde ideal topolojik uzaylarla ilgili tarihsel bilgi, motivasyon ve tezin ana sonuçlarının literatürdeki diğer sonuçlarla olan ilişkisi verilmiştir. İkinci bölümde ise literatürde bulunan ve tezde kullanılan kaynaklar için kısa bilgiler sunulmuştur. Tezin üçüncü bölümünde ise ana sonuçlar elde edilirken kullanılacak, literatürde var olan temel tanım ve teoremler verilmiştir. Tezin dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci bölümü ana sonuçlardan oluşmaktadır. Dördüncü bölümde, zayıf yarı-lokal fonksiyon kavramı tanımlandı ve özellikleri incelendi. $\Psi_{\xi}$ operatörü tanımlanarak, bu operatör yardımıyla $\sigma_{\xi}$ ve $\sigma_{\xi_0}$ supra topolojileri elde edildi. $\sigma_{\xi}$ ailesinin her zaman topoloji olmayacağına dair örnek verilirken, $\sigma_{\xi_0}$ ailesinin her zaman topoloji oluşturması veya oluşturmaması durumunun incelenmesi açık soru olarak bırakıldı. $\sigma_{\xi}$ ve $\sigma_{\xi_0}$ aileleri ile literatürde bulunan bazı küme aileleri arasındaki ilişki gösterildi. Beşinci bölümde, $\zeta^*_\Gamma$-lokal fonksiyonu tanımlandı ve özellikleri incelendi. $\Psi_{\zeta^*_\Gamma}$ operatörü yardımıyla $\sigma_{\zeta^*_\Gamma}$ ve $\sigma_{\zeta^*_\Gamma0}$ aileleri elde edildi. Bu ailelerin birer topoloji belirttiği ve bu topolojilerin de literatürde bulunan bazı topolojilerden daha ince oldukları gösterildi. Literatürde bulunan bir açık soruya alternatif cevaplar verildi. $\zeta^*_\Gamma$-uyumluluk kavramı tanımlandı. Bu kavramın çeşitli karakterizasyonları verildi. $\zeta^*_\Gamma$-uyumluluk ve iyi bilinen uyumluluk kavramı arasında farkı gösteren örnek var mıdır? sorusu açık soru olarak bırakıldı. $*$-neredeyse-ayrık ve $\tau^*$-neredeyse-ayrık uzay kavramları tanımlandı. $\zeta^*_\Gamma$-lokal fonksiyon ve sonlu kümeler ideali kullanılarak, $*$-neredeyse-ayrık uzaylar karakterize edildi. Altıncı bölümde, lokal kapanış fonksiyonu ve Kuratowski anlamında lokal fonksiyon kullanılarak, yeni ayrılmış küme ve yeni bağlantılı küme çeşitleri tanımlandı. Ayrıca bu yeni bağlantılılık kavramlarıyla, literatürde iyi bilinen bağlantılılık arasındaki ilişki incelendi. Bu kavramların hangi durumlarda birbirine çakışık olduğu gösterildi. Ayrıca, ara değer teoremi, ideal topolojik uzaylar kullanılarak tekrar ifade edildi. Yedinci bölümde, lokal kapanış fonksiyonu yardımıyla, literatürde bulunan bazı küme çeşitlerinin daha zayıf formları tanımlandı. Bu tanımlanan küme çeşitlerinin özellikleri incelendi ve bunlar sayesinde yeni süreklilik çeşitleri tanımlandı. İyi bilinen süreklilik ve $\mathcal{I}$-süreklilik kavramları genelleştirildi. Yine lokal kapanış fonksiyonu kullanılarak tanımlanan süreklilik çeşitleri sayesinde, $\Gamma$-$\mathcal{I}$-süreklilik ve iyi bilinen sürekliliğin ayrışımları elde edildi.
  • Öğe
    Ftalosiyanin temelli nanomalzemelerin antibakteriyel/antibiyofilm etkilerinin incelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Özcan, Tuğçe; Patır, İmren Hatay
    Geçtiğimiz yüzyılın en büyük icatlarından biri olan ve bakteriyel enfeksiyonları etkili bir şekilde önleyebilen antibiyotikler, ölüm oranlarını yüksek oranda düşürmüştür. Bakterilerle savaşmanın en iyi yollarından biri antibiyotik tedavileridir; bununla birlikte, son yıllarda artan antibiyotik kullanımı ile bakteriler direnç mekanizması geliştirmiştir. Bulaşıcı hastalıkların tedavisinde antibiyotiklerin kontrolsüz ve rastgele kullanımı patojenler tarafından etkili direnç mekanizmalarının gelişmesine yol açmış, bu da tedavisi kolay hastalıkları daha da ölümcül hale getirerek halk sağlığını tehlikeye atmıştır. Son yıllarda yapılan çalışmalarla fotoaktivasyon ile daha da etkin hale gelebilen nanomalzemelerin antibakteriyel çalışmalar için etkili olduğu ortaya koymuştur. Bu tez çalışmasında kullanılan ftalosiyaninler (ZnPc-1/TiO2, ZnPc-2/TiO2, ZnPc-2/TiO2, ZnPc, TiO2) Staphylococcus aureus, Escherichia coli patojen bakterileri üzerinde fotoinaktive etmek için etkili foto-hassas malzemeler olarak çalışılmıştır. Bakterilerin etki mekanizmalarını aydınlatmak amacıyla taramalı elektron mikroskopisi (SEM), glutatyon tükenme deneyleri araştırılmıştır. Antibakteriyel etkiyi anlamak amacıyla bakteri yoğunluk ölçümü ve antibiyofilm özelliklerini karşılaştırmak için de kristal viyole metodu kullanılmıştır. Nanomalzemelerin çoğunluğu LED ışığı varlığında karanlık alanda gösterdiğinden daha fazla bir antibakteriyel ve antibiyofilm etki göstermiştirler. Tek başına ZnPc ve TiO2 antibakteriyel ve antibiyofilm etki göstermezken birbirine bağlandığında bu etki yüksek ölçüde artmıştır. Bu nanomalzemelerin ve LED ışığının fotokatalitik etkisi sayesinde antibakteriyel performansı bildirilmiştir. Deneysel çalışmaların yanı sıra bu ZnPc/TiO2'lerin antibakteriyel etki mekanizmalarını karanlık alanda da ortaya koymak adına moleküler kenetlenme ve moleküler dinamik simülasyon çalışmaları da yapılmıştır. S. aureus ve E. coli bakterilerinin yüzeylerinde bulunan membran proteinleri ile bu nanomalzemelerin bağlanma eğilimleri çalışılmıştır. S. aureus için 1MWT (PBP2A, Penisilin bağlayıcı protein 2a, protein) ve E. coli 4XO8 (FimH lektin protein) protein yapıları ile çalışılmıştır. Sonuçlar doğrultusunda ZnPc/TiO2'lerin deneysel çalışma sonuçları informatik çalışmalarla paralel olarak desteklenmiştir.