Urdu Dili ve Edebiyatı/Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 22
  • Öğe
    Tarihsel Gelişim Süreci İçerisinde Urduca
    (Selçuk Üniversitesi, 2006) Bulgur, Durmuş
    Bütün dillerin tek bir dilden neşet ettiği inkâr edilemez bir gerçektir. Ancak, dilin ortaya çıktığı vakit ve yeri tayin etmek ve onun gelişim sürecini izlemek zordur. Bunda yüzyıllar boyu çeşitli kültürel unsurların rol oynadığı, bu unsurların da tedrici olarak geliştiği, değiştiği ve nihayet yeni yeni dillerin ortaya çıktığı tarihi bir vakıadır. Öyle ki, bu hazırlık bilinci o dili konuşan kavimde dahi olmayabilir. Dil, ancak yazıyla kendi yenilik unsurlarını göstermeye başladığında hissedilir. Bu çalışmada Urdu Dili’nin aslı ile ilgili tartışmalar ve dilin tarihsel gelişiminde rolü olan etkenler konu edilmektedir.
  • Öğe
    Türk Edebiyatından Urdu Edebiyatına Uyarlanan Birkaç Mensur Şiir
    (Selçuk Üniversitesi, 2013) Bilik, Nuriye
    İlk örneklerine Fransız edebiyatında rastlanan mensur şiirin Türk edebiyatındaki öncüsü ve isim babası Halit Ziya’dır. Urdu edebiyatında ise mensur şiir geleneği, Seccad Haydar Yıldırım’ın Türkçeden yaptığı tercümeler aracılığıyla başlamıştır. Yıldırım Türkçeye hâkim Hindistanlı meşhur bir yazardır. İstanbul’da bulunan İngiliz konsolosluğundaki görevi esnasında Türk dili ve edebiyatına büyük bir ilgi duyan yazar, Servet-i Fünûn edebiyatını yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Türkçe pek çok hikâye, roman ve tiyatro eserinin yanı sıra mensur şiirleri de Urdu diline aktarmıştır. Yıldırım, Halit Ziya’nın “Mensur Şiirler” adlı eserinde yer alan “Ağlarım” isimli mensur şiirini “Münzevi Olsaydım” adıyla Urdu diline uyarlamıştır. Halit Ziya’dan sonra mensur şiir türünün Servet-i Fünûn dönemindeki başlıca temsilcisi Mehmet Rauf’tur. Yazarın mensur şiir külliyatı olan Siyah İnciler adlı eserinden üç şiiri Urdu diline aktarılmıştır. Bunlar, birinci bölümdeki “Kelebek” ve ikinci bölümdeki “Kleopatra” ile “La Grande Via”dır. Seccad Haydar Yıldırım, Türkçeden yaptığı bu tercümeler aracılığıyla Urdu edebiyatı okuyucusunu, kendilerine yabancı olan mensur şiir türü ile tanıştırmıştır. “Hikâyât-o- İhtisasat” adlı eserinde yer alan bu mensurelerde yazar, Türk yazarlarının mensur şiirlerindeki ruhunu yansıtmıştır, diyebiliriz. Hindistan’da yayımlandığı yıllarda büyük ilgiyle okunan bu eser vasıtasıyla Urdu edebiyatı okuyucuları yeni bir türle tanışma fırsatı bulmuştur.
  • Öğe
    Urdu Şiirinde Öne Çıkan Gayrimuslim Naat Şairleri
    (Selçuk Üniversitesi, 2020) Durgun, Recep
    Hint Yarımadası’nda Hz. Peygamber’e naat yazan Müslüman şairler olduğu gibi pek çok gayrimüslim şair de bu türe kayıtsız kalamamışlardır. Bu şairlerin yazdıkları şiirler itikadî yönden her ne kadar tartışmalı olsa da edebi tür olarak baktığımızda gayrimüslim şairlerin kaleme aldıkları naat birikimi azımsanamayacak kadar fazla olup edebiyat çevresi tarafından kabul görmüşlerdir. Bazı ulemalar işin yalnızca itikadi boyutundan bakarak gayrimüslim şairlerin şiirlerinin naat olarak kabul edilemeyeceği yönünde kesin, katı bir hüküm verirken, yine aynı görüşte olup naatın İslam edebiyatının bir parçası olmasının yanında bir sanat eseri olarak görülmesi gerektiği düşüncesinde olan bazı yazarlar da bu eserlerin keskin bir dille reddedilmemesi gerektiğini belirtir. Bunun yerine Hz. Peygamber’in güzel vasıflarını hatırlatan ve O’na yaklaştıran her şiirin naat olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirmişlerdir. Bu iki grup arasında tartışma uzun süre devam etmiştir. Bu çalışmada bu tartışmadan uzak durulmuş ve ikinci görüş benimsenerek naatların sadece sanatsal yönü üzerinde durulmaya gayret edilmiştir. Bu konu diğer coğrafyalarda naat yazan gayrimüslim naat şairleri olmaması y a da çok az olması ve Hint Alt Kıtası’nda çok yaygın olması sebebiyle tarafımızca ilginç bulunmuştur. Hindistan’da asırlarca birlikte yaşayan Müslüman ve gayrimüslimlerin sık sık din konusunda hilafa düştükleri görülse de, hoşgörünün hâkim olduğu dönemlerde bu komşuların birbirlerinden etkilenmemesi imkânsızdır. Bazen komşuları bazen de tebliğci tasavvuf ehli tarafından İslam’a davet edilen gayrimüslimlerin İslam dinine geçenlerin sayısı az değildir. İslam’ı seçenlerin naat yazması kadar doğal bir şey yoktur ancak ilginç olan İslam’ı din olarak kabul etmemelerine rağmen Hz. Peygamber’e övgü dolu naatlar kaleme almalarıdır. Hindistan’da gayrimüslim şairlerin naat kaleme almalarının başlıca sebebi Hz. Peygamber’in üstün ahlakı ve örnek kişiliğidir. Ayrıca edebiyatla ilgilenen özellikle şair ruhlu insanların diğer inançlara karşı hoşgörülü olmaları beklenmelidir. Gayrimüslim Urdu naatı tıpkı Müslüman şairlerinin kaleminde olduğu gibi Hindistan yolculuğuna güneyden başlamış kuzeye doğru hızla yol almıştır. Hindistan gayrimüslim şairler arasında naatın bu kadar kabul gören bir sınıf olmasının ardında siyasi, toplumsal ve kültürel sebepler yatmaktadır. İslam tasavvuf ehlinin Hint yarımadasında İslam’ı tebliğ ederken Hz. Peygamber’in üstün ahlakını öne çıkarmaları en önemli sebeptir.
  • Öğe
    Ahmet Rıza Han Barelvi’nin Hadâik-İ Bahşiş Adlı Eserinde Hz. Peygamber İle İlgili Benzetmeler
    (Selçuk Üniversitesi, 2017) Durgun, Recep
    Na’t Urdu edebiyatının doğuşundan itibaren rağbet görmüş ve XIX. yüzyılın sonlarına kadar geleneksel anlamda icra edilmiştir. XX. yüzyılla birlikte edebi bağlamda nitelikli ve müstakil eserler kaleme alınmıştır. Geleneksel dönemde na’t şairleri daha ziyade Peygamber Efendimizin suretini öven na’tlar kaleme alırken, modern dönemde Müslümanların Hint Alt Kıtası’ndaki durumunu da göz önünde bulunduran şairler efendimizin sireti ve hayatın her alandaki örnek şahsiyetine vurgu yapmaya başlamışlardır. Urdu na’tı başlangıçta Fars edebiyatındaki biçim ve konuları taklit etmiş olsa da daha sonraki şairler yerel unsurları da katarak özgünlük meydana getirmede başarılı olmuşlardır. Muhammed İkbal ve Mevlana Zafer Ali Han ile başlayan na’tlarda toplumu ıslah amacı güdülmesi tarzı, Mevlana Ahmed Rıza Han Barelvi tarafından da benimsenmiştir. Mevlana Ahmed Rıza Han Barelvi iyi bir din eğitimi almış, müfessir, fakih ve muhaddis bir şahsiyettir. Barelvi Hindistan genelinde na’tlarıyla meşhur olmuştur. Özellikle Hadaik-i Bahşiş en makbul na’t kitabıdır. Barelvi’nin bu eserinin halk tarafından kabul görmesinin yanı sıra hemen hemen bütün Urdu edebiyatı eleştirmenleri tarafından övgüyle bahsedilmektedir. Bu kitaptan sonra Barelvi’ye Hassan-ı Hindi, na’t şairlerinin imamı gibi lakaplar takılmıştır. Eserde her biçimde na’tlar bulmak mümkündür. Bu çalışmamızda kısaca Urdu naat geleneğinden, Ahmed Rıza Han Barelvi’nin bu gelenekteki yerinden ve Hadaik-i Bahşiş (Mağfiret Bahçeleri) adlı eserde Peygamber Efendimize yapılan teşbihleri tetkik etmeye çalışacağız.
  • Öğe
    Ahmed Nedim Kasimi’nin öykülerinde I. ve II. Dünya Savaşı’nın Hint yarımadası’na etkilerinin yansımaları
    (2014) Durgun, Recep
    Ahmed Nedim Kasimi XX. Yüzyıl Urdu edebiyatının en üretken edebiyatçılarından biridir. Toplumcu gerçekçi bir yazar olan Ahmed Nedim Kasimi öykülerinde İlerici Yazarlar Akımı'nın ana temalarından biri olan savaş ve barış temalarını çokça işlemiştir. Hindistan, I. ve II. Dünya savaşının aktif katılımcılarından olmamakla birlikte İngiltere sömürgesi olması sebebiyle savaşa dâhil olmuş, bu iki savaştan aktif olan ülkeler kadar etkilenmiştir. Toplumsal gerçekleri göz ardı etmeyen, sorumlu bir edebiyatçı bilinciyle hareket eden Kasimi hayatın içinden seçtiği karakterler vasıtasıyla bu iki büyük savaşın ülkesinde meydana getirdiği maddi ve manevi tahribatı büyük bir ustalıkla öykülerinde ele almıştır. Ahmed Nedim Kasimi, doğduğu dönemde patlak veren Birinci Dünya Savaşı'nın uzun vadeli etkilerini gençlik yıllarında gözlemlemeyi başarmış ve eserlerinde trajik bir biçimde yansıtmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nın başladığı dönem, Hint Yarımadası'nda özgürlük taleplerinin arttığı, sosyalist devrimin ayak seslerinin duyulduğu bir dönemdi. İngiltere savaşın aktif ülkelerinden biri olduğu için savaşta gerek duyduğu asker ihtiyacını karşılamak amacıyla kendi kolonileri arasında bulunan Hindistan'ı bir oldubitti ile savaşa soktu. Bu iki savaş da Hint Alt Kıtası'nı derinden etkiledi. Ülke gerçeklerini göz ardı etmeyen edebiyatçılar da savaşın yol açtığı toplumsal acıları açıkça eserlerinde dile getirdiler. Kasimi de insanlık tarihini derinden etkileyen, emperyal güçlerin baskıları sonucu savaşa sürüklenen Hindistan'ın, dul kalan annelerin, yetim kalan çocukların ve sağ salim geri dönmeyi başarabilen psikolojik bunalıma girmiş askerlerin duygularına tercüman olmuştur
  • Öğe
    A study on Turki Hoor, Turkish beauty
    (Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2018) Kuyumcu, Hakan
    Having come under the influence of Parsi/Persian during the First World War, The Urdu Theater and especially Bombay Parsis established numerous itinerant Natak theater companies such as Victoria, Original, Alfred and New Alfred. Initially, Parsi playwrights wrote plays for these companies and Urdu playwrights/authors after 1880 and poets began to join them. One of the prominent playwrights of the time, Agha Hashr Kashmiri (1879-1935) began to write plays with a decision he took after a harsh dialogue he had with Mehdi Hasan, another playwright who he met in Benares. Kashmiri’s plays are dominated by a colorful imagination, humor and rhetorical power rather than an exaggerated poetic style. With a conscious effort, he raised people’s tastes and standards. It is these qualities of his that distinguished him from his colleagues. His famous plays include Turki Hoor, Esir-e Hırs, Shahidnaz, Yahudi ki Larki, Khab-e Khasti and Rüstem u Suhrab. The theater remained inactive for a long time as a branch of art not favored by Muslims in the Indian sub-continent. However, with the arrival of the Western people, it became a favorite branch of literature in the sub-continent again. Muslims, too, regarded this genre as the best means of reflecting their feelings and ideas to the people. They tried to treat many topics connected with the Ottoman State and its cultural structure through drama especially at the beginning of the Caliphate Movement process and afterwards. Turki Hur is one of the fine examples of these works. In this article drama written by Agha Hashr Kashmiri is analyzed technically and presented to the attention of the Turkish and World Theater enthusiasts.
  • Öğe
    Urdu dilinde yazılmış Türkiye seyahatnameleri
    (Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2017) Durgun, Recep
    Seyahatnameler sadece bir gezi yazısı olmakla kalmayıp pek çok bilim dalına kaynaklık eden eserlerdir. Seyyahlar, seyahatnamelerinde gezip gördükleri yerleri anlatırken gözlemledikleri toplum hakkında siyasi, sosyal ve kültürel bilgiler vermekten de geri durmazlar. Bu yüzden okuyucu için bu eserler bir hatırat olmaktan öte bir toplumu tanımak için güzel bir fırsat sunarlar. İnsanoğlunun Hz. Âdem ile başlayan dünya serüveninde yeni yerler gezip görmek her zaman cezbedici bir unsur olmuştur. Urdu dilinin konuşulduğu Hint Alt Kıtası seyyahları da özellikle XX. ve XXI. yüzyıllarda Türkiye’ye pek çok seyahat düzenlemişler ve bu esnada edindikleri tecrübeleri kitap haline getirerek ölümsüzleştirmişlerdir. Çalışmamızın esas gayesi Urdu dilini kullanan seyyahların seyahatnamelerinde Türkiye hakkındaki izlenimlerini, ülkemize bakış açılarını Türk okuyucusuna tanıtmaktır. Bu konuda Azhar Ali’nin Urdu dilinde yazılmış olan bir makalesi bulunmaktadır. Bizim çalışmamızda, bu çalışmada incelenenden daha çok seyahatnameye ulaşılmış asıl hedef olan Türk okuyucusuna bu konu hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır. Türkiye ile ilgili Urdu Dili’nde yazılmış seyahatnamelerin içerikleri hakkında bilgiler verilirken zaman zaman eser sahibinin üslubu, eserin teknik olarak öne çıkan veya zayıf yönlerine de değinilmeye gayret edilmiştir.
  • Öğe
    Pakistan Bağımsızlık Hareketi'nin fikri arka planı
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 1998) Bulgur, Durmuş
    [Abstract not Available]
  • Öğe
    Pakistan ve Hindustan Kütüphanelerinde bulunan Türkiye ve Türkler hakkındaki matbu kitapların tavsif ve tanzimi
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 1998) Bulgur, Durmuş
    [Abstract not Available]
  • Öğe
    Urduca ilk gazete ve dergiler
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 1999) Bilik, Nuriye
    [Abstract not Available]
  • Öğe
    Praym Çand ve hikayeciliği
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 1999) Özenç, Nuray
    [Abstract not Available]
  • Öğe
    Urdu Dili'nin menşei meselesi ve tarihi gelişim süreci
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 1999) Bulgur, Durmuş
    [Abstract not Available]
  • Öğe
    1850-1900 yılları arası Hind Yarımadası'ndaki İslâmî fikir akımları
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2002) Bulgur, Durmuş
    [Abstract not Available]
  • Öğe
    Gandhi'nin ifadesiyle ahimsâ
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2006) Özenç, Nuray
    Ruhani ve Siyasi bir önder olarak Hint yanmadasının en çok saygı gören kahramanı Gandhi'nin, Hindistan özgürlüğüne adanacak olan mücadelesi ve bu mücadelede şiddet dışı yöntemler kullanmaktaki ısrannın temelinde Ahlmsa yatar. Cafnlzmin ana prensiplerinden biri olan Ahimsa karşılık vermeden acı çekmek ue vurana vurmamak için güçlü olmayı gerektiren bir uygulamadır. Gandhl, insan varlığının temel kanunu ve yaşamdaki tek gerçek güç kabul ettiği Ahlmsayı "Hakikat"i ararken k€§/ettiğinl söylemiştir.
  • Öğe
    Cinnah'ın Hindistan birliğine olan inancını kaybedişi
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2006) Özenç, Nuray
    M. Ali Cinnah, siyasete atıldığı ilk yıllarda, Hindu-Müslüman her iki toplum üyelerinin ortak bağımsız bir ülke modeli geliştirebileceğine ve bunun Hindistan Ulusal Kongresi aracılığıyla mümkün olabileceğine inanmıştır. 1906'da Müslüman kimlik mücadelesi, siyasi ve ekonomik haklarının elde edilmesi talebinin bir sonucu olarak kurulan Müslüman Cemiyeti yerine Müslüman olmasına rağmen 1920'ye kadar Hindistan Ulusal Kongresl'nln aktif bir üyesi olmayı seçmesinin temelinde de Hindistan Kongresi'nin politik gücüne inanması ve ulusçuluğu yatar. Ancak 1916'da Kongre-Lig Paktı'ndan sonra üyelerinin çoğu Hindu olan Kongrede Müslüman çıkarlarının gözetileceğine olan inancını kaybetmeye başlar. Bunun birçok nedeni olmasına rağmen en önemlilerinden biri 1917'de Britanya Hükümeti'nin Hindulara kendi kendilerini yönetmeleri hakkını vereceklerine dair bildiri yayınlaması üzerine Hinduların İngilizlerin emperyalist oyunlarına alet olmalarıdır. Bir diğeri Kongre ve Lig arasındaki kültürel, dinsel ve siyasi farklılıklann körüklenmesldlr. Ayrıca Ulusal dayanışma problemleri de önemli nedendir.
  • Öğe
    Urduca biyografi yazarlığı ve Altaf Hüseyin Hali
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2006) Bulgur, Durmuş
    Edebi sermayesini Arapça ve Farsçadan alan Urdu Dili'nin ilk dönem edebi örneklerine baktığımızda bu ürünlerin tür açısından biyografik olduğu görülür. Nitekim Hind Yarımadası'nda da her türlü biyografik eser yeterli sayıda yazılmıştır. Bu çalışmada biyografi yazarlığının Hind Yarımadası 'ndaki tarihi gelişimi an/atıldıktan sonra Altaf Hüseyin Heılf'nin bu alandaki çalışmalarına değinilmiştir.
  • Öğe
    Urdu hikayeciliğinde kadın teması ve kadın hikaye yazarlarına genel bir bakış
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2007) Özenç, Nuray
    1870'de Sir Seyyid Ahmet Han'ın yazdığı "Guzra Hua Zamane" adlı kıssayla başlayıp, batı edebiyatından yapılan çeviriler ve özgün toplumcugerçekçi hikayelerin yazılmasıyla devam eden hikaye sürecinde, erkek nesir yazarlarının ve kadın dergilerinin etkisiyle kadın, bu alanda görülmeye başlar. Bağımsızlık sonrası kadın yazarların sayısında belirgin bir artış gözlenir. Bu makalede kadın hikayeciliğinin başlangıcı olan "Islah -un Nisa" dan çağdaş hikayelere kadar birçok eser ele alınmıştır.
  • Öğe
    Modern Urdu hikayesinin doğuşu ve gelişimi
    (Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2013) Durgun, Recep
    Urdu edebiyatında 19. yüzyıl sonlarında kullanılmaya başlayan nesir 20. yüzyıl başlarında yaygın bir hale gelmiştir. Hikâye, Urdu edebiyatına batı edebiyatlarından geçmiştir. Zamanla hikâye ve romanın en az şiir kadar kabul görüp beğenilmesiyle, edebiyatçılar kendi toplumlarına özgü hikâyeler yazmışlardır. Nitekim 20. yüzyıl ortalarına doğru nesir, nazımdan daha popüler olmuştur.
  • Öğe
    Urdu dilinde ve Türkçede sıfat işlevli tümce konusuna karşılaştırmalı bakış
    (Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2014) Kuyumcu, Hakan
    Bağlantılı dillerde isim veya fiil köküne çeşitli biçimbirimleri eklenir. Biçimbirimler her türlü türetme ve çekim işlemlerini gerçekleştirirler. Bu durumda Türkçede tümce anlambilimi açısından eklerinin çok önemli işlevleri yerine getirilir. Batı dillerinde rastlandığı gibi, Urdu dilinde de ikinci dereceden aktarmalar görülür. Bu aktarmalar bütün bir tümceyi bir başka düğüme aktararak ona bağlı bir işlev kazandırır ve bileşik tümceler meydana getirir. Dünyada dil tipolojisinde tümceleri Özne + Nesne + Yüklem dizilişiyle kurulan dillerden olan Türkçe ve Urdu dili tümce anlambilimi belirgin sözdizimi özelliklerinde benzerlikler gösterseler de, bileşik tümcelerin kuruluş özelliğinden biri olan sıfatlaştırma noktasında ayrılmaktadır. Bu makalenin amacı sıfat işlevli yan tümceleri açıklamak ve ortaya çıkan sorunları ele almaktadır. Bir Hint-Avrupa dili olan Urdu dilinden Türkçeye ve Türkçeden Urdu diline çeviri sırasında karşılaşılan zorunlukları çözümlemeye çalışacağız.
  • Öğe
    Türkçe-Urdu dili arasındaki kültürel ve lengüistik bağlantılar
    (Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2018) Bilik, Nuriye
    [Abstract Not Available]